Kriz Tepe Noktasında
Mehmet YILMAZER
23 Şubat 2010
En son yaşanan “balyoz” operasyonuyla politikanın zirvesindeki kriz tepe noktasına çıktı. Hemen öncesinde ise iki önemli gelişme daha yaşanmıştı. Genelkurmay’ın “sabrımız taşıyor” açıklaması ve buna sanki cevap gibi İ. Başbuğ’un konuşma bandının internete düşmesi; aynı zamanda Erzincan ve Erzurum savcılarının bilek güreşinin yargıyı karıştıran sonuçlar yaratmasıdır.
Devletin çivisi yerinden çıktı. Artık hiçbir olay “hukuk” açısından algılanmıyor. “Taraflar” oluşmuştur, her gelişme bu tarafların “ideolojik-politik” konumuna göre yorumlanıyor. Bu arada bir AK Parti milletvekilinin “kırk yıldır onlar bizi fişliyordu, şimdi biz de onları fişliyoruz. Bu işi sonuna kadar götüremezsek bu Ergenekoncular bizden kötü intikam alırlar” itirafı, tabloya yeni bir zenginlik kattı.
Cumhuriyetin katılaştırılan kalıpları, artık gelişmelere cevap vermiyor. Bu katılaştırma en kaba ve pervasızca 1980 sonrası ve özellikle Kürt Özgürlük Hareketine karşı savaş yıllarında denendi. MGK politikalarının kesin egemen olduğu bir on beş yıl (1985-2000) bu süreçte özel bir yere sahiptir. Bu döneme “bölücülükle savaş” damgasını vurmuştur. Fakat tüm bu politikalar iflasla sonuçlandı. Bunun açık kanıtı AK Partinin 2002 seçim zaferidir. O yıldan beri gittikçe tırmanan bir politik ve yapısal kriz bugün tepe noktasına gelip dayanmıştır. Bu sekiz yılda “türban savaşları” verildi. Belki en önemlisi, Türk devletinin Kürt Ferede yönetimiyle ilişkilerinde değişim oldu. Büyükanıt döneminde yapılan sınır ötesi operasyonlar, Barzani’nin açıkça tehdit edildiği dönemler geride kaldı.
Yaşadığımız günler cumhuriyet tarihinde en fazla 1950’li yılları andırıyor. O döneme dış ve iç politikadaki büyük değişim sancıları damgasını vurmuştu. Günümüzde de benzer şekilde dış ve iç politikada önemli “değişim” sancıları yaşanıyor. Politikaya, zirvedekilerin egemenlik savaşları damgasını vuruyor. Halk kesimleri ortada yok.
AK Parti iktidarı sıkıştığı noktada “refomlar”dan söz ediyor. Liberallerin algıladığı gibi bunların “demokratikleşmeyle” bir ilgisi yoktur. Siyasal İslam büyük bir gayretle iktidar konumunu sağlamlaştırmaya çalışıyor. “Cumhuriyetin koruyucuları” ise ellerindeki imtiyazları kaybetmemek için uğraşıyor.
Wall Street Journal’un “kansız iç savaş” dediği bu egemenlik savaşlarından ne çıkar? Bu savaştan artık bir galip çıkması çok zor görünüyor; ancak iki mağlup çıkabilir. Karşılıklı yıpratma savaşları kaçınılmaz bir şekilde yükselecektir. “Taraflar” hangi manevraları yaparsa yapsın bu “kansız iç savaş”tan galip çıkamayacaktır. Dolayısıyla bu “rejim krizi”den bir tarafın zaferini ilan etmesiyle çıkılmayacaktır.
Bu “rejim krizin”de çok önemli bir taraf eksiktir, etkin olarak politika sahnesinde yer alamıyor. Ülkenin geniş yoksul kitleleri, Kürt Halkı ve diğer ezilen etnik kesimler için en iyisi, bu çatışmanın taraflarının büyük bir yıpranmaya uğramasıdır. Kürt açılımı sanatçılara kaldı, tekel işçilerinin direnişinin temsil ettiği özelleştirmelere karşı yükselen tepki, hükümetin tehdidi ile karşı karşıya. Bu ülkede gerçek bir değişim, ezilen ve yoksul halkların bu süreçte söz sahibi olmasıyla mümkündür. Sahnedeki politika aktörlerinin çalışan kitlelere verebileceği hiçbir şey yoktur.
Yaşadığımız günler ezilen halklar ve yoksullar için de büyük önem taşıyor. Gerilim yükseldikçe kaçınılmaz bir şekilde “taraflar”dan birisine doğru eğilimler artabilir. Eğer süreç böyle gelişirse, bu halklar için daha fazla zülüm, hatta daha kötüsü, maddi ve moral yaşam koşulları açısından daha fazla çürüme anlamına gelir. Son günlerde çıkan haberlere göre Diyarbakır’da BDP’nin gücünü kırmak için “artık bir sivil toplum örgütü gibi çalışan Hizbullah”ın yeniden yolu açılıyor. İktidar, özelleştirmelerin vurduğu kitlelere, 4C köleliği ve örgütlü mücadele yerine yardım vakıflarının kapılarında dilencilik dayatıyor. Son perdesi açılmak üzere olan sahnedeki egemenlik savaşlarının sadece seyirciyi olarak kalmak, zaman zaman birini veya diğerini alkışlamak çok daha derin toplumsal çürümeleri getirecektir.
Ne pahasına olursa olsun artık sahneye çıkmak gerekiyor!