Ülkemizde işçi sağlığı ve iş güvenliği denince, hükümet, işte Yasa çıkardık, eksik yerlerini gördükçe tamamlıyoruz, işveren, iş güvenliği hizmeti alıyorum, sorun varsa sorumluluk onlarda diyor. Nitekim şu anda 77 iş güvenliği uzmanı bu nedenle hapiste, haklarında dava açılanların sayısı ise bilinmiyor. Ama tutuklu tek işveren yok. Kontrol derseniz hükümet ve işveren topu işçiye atıyor, işyerinde bir eksiklik varsa bize bildirin deyince sorumlulukları da bitiyor.
İşyerinde eksikleri gören işçilerin durumunu bize en iyi bir şekilde, bu nedenle işten atılan Bedaş işçileri gösteriyor. Durum işin içinden çıkılmaz hale gelmiş durumda. Bu durumu kırmak için neler yapılabilir sorusuna, hükümet yasayı iyileştirsin, işveren daha fazla sorumluluk alsın diyerek cevap vermek, timsahtan gözyaşı beklemek kadar beyhude olur, başka çıkış yolu mümkün mü sorusuna zorda olsa bir cevap bulunmalıdır.
Akla ilk gelen bugüne kadar pek ciddiye alınmayan, işyerlerinde kurulması yasa gerekliliği olan İş Sağlığı ve Güvenliği Kurullarıdır (İSGK). İş Yasasına göre 50 ve daha fazla çalışanı olan her endüstriyel işyeri bir İSGK oluşturmak zorundadır. İSGK nın nasıl çalışacağı ise bir Yönetmenlikle belirlenmiştir. Buna göre her işyeri, işveren ve sendika (yoksa işçi) temsilcilerinin yanı sıra İSG uzmanı mühendis, İSG sorumlusu bir doktor, işyeri personel yetkilisi, usta temsilcisi, işyeri İSİG işçi temsilcisinden oluşan bir kurul oluşturmak zorundadır.
Kurul üyelerinin altısı görevi gereği işveren tarafından, işçi temsilcisi ise işyerinde yapılan seçimlerle belirlenir. Böylesi bir kuruldan ne beklenir sorusu, işin kolayına kaçmak olur. İşçi Sağlığı ve İş Güvenliğinin işveren tarafından ek bir masraf olarak görüldüğü, yasal zorunlulukların göstermelik olarak yerine getirildiği bir ülkede bunu söylemek kolaydır. Zor olan ise bu kurulları çalıştırmak, üzerine düşen görevleri yapmaya zorlamaktır.
Bu zorlama öncelikle işyerinde çalışanlar tarafından yapılabilir, sorunları doğrudan işverene (veya yetkili makamlara) bildirmek yerine kurula iletmek, bunun takipçisi olmak daha kolaydır. Bunun için ilk şart bu kurulların gerçekten var olmalarıdır.
SGK verilerine bakacak olursak, ülkemizde 30.000 nin üzerinde 50 den fazla işçisi olan işyeri vardır ve bunların büyük çoğunluğu endüstriyel işletmedir. Buna karşın kaç tane İSG Kurulu vardır sorusuna bir cevap yoktur. Üstelik var olanların büyük bir çoğunluğunun göstermelik olduğu açıktır. O zaman karşımıza ilk çıkan sorunlar, bütün işyerlerinde İSGK ların oluşturulması, var olanların ise görevlerin yerine getirmelerini sağlamak olarak ortaya çıkmaktadır.
Bunun için en büyük görev sendikalar düşüyor. Ancak biliyoruz, sendikaların bu alandaki nicel imkanları oldukça sınırlı, sadece 600.000 civarında çalışan toplu iş sözleşmesi kapsamında. Ama nitel olarak sendikalar bu konuda etkin bir kampanya ile İSGK ları çalışanların gündemine taşıyabilirler. Bunun için konu ile ilgili meslek kuruluşları ve sivil toplum kurumları da sendikalarla birlikte (eğer olmazsa onlara rağmen) kampanyaya katılmalıdırlar.
Unutmayalım, Yasalara göre, İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği’nden her ne kadar devlet, işveren aktif olarak sorumlu ise işçide en azından pasif olarak sorumludur. Oysa İSİG temel olarak çalışanların aktif katılım ile hayata geçmesi mümkündür. Bu ise öncelikle çalışanların, Yasaların kendilerine tanıdığı imkanları sonuna kadar kullanmaları ve bu alanları fiili eylemlerle genişletmeleri ile mümkün olacaktır.
Tam bu noktada ‘yeni bir ekonomi mümkün’ diyen ‘demokratik ekonomi’ anlayışı bize ihtiyaç duyulan perspektifleri hatırlatıyor. Her alanda aktif katılımın esas alınması gerekliliği çalışanlar için işçi sağlığı ve iş güvenliği için daha da gerekli. Çünkü yasalar gereği aktif olması gerekenler, bunu ciddiye almıyorlar. Ve yasalar güvenli bir çalışma için yeterli olmaktan çok uzak. Bu eksikleri kapatmak, kendisini doğrudan ilgilendirenlerin, yani çalışanların öncelikli görevi olmalı. Buna talip olan işçilerin başarı kazanmaları son derece doğal bir sonuç. Bunun başarılması ise diğer sorunların aşılmasına örnek teşkil etme özelliği de taşımakta.
Kısacası, iş başa düştü diyerek, işçi sağlığı ve iş güvenliğini kendimiz sağlamalıyız demek gerekli, çünkü söz konusu olan kendi canımız, kendi sağlığımız. Evet bunu gerçekleştirmek kolay değil, ama zor olanı denemek zorundayız.
50-99 | 100-249 | 250-499 | 500-749 | 750-999 | 1000 den fazla | Toplam 50 den fazla |
16881 | 9603 | 2489 | 623 | 211 | 279 | 30086 |
[button link=”www.sodap.org/mehmet-akyol-tum-yazilari/” align=”right” font_style=”italic” icon=”momizat-icon-pencil” icon_color=”#ffff00″]Yazarın tüm yazıları..[/button]