Yeni yıla gözümüzü İran olayları ile açtık. Şu ana kadar 24 ölü ve 1000’e yakın tutuklama haberi geliyor. Protestolar, devlet dairelerini yakıp yıkmalar, yol kapamalar, polisle çatışmalar devam edecek mi, soruları akıllarda uçuşuyor. Katılan kitle açısından geçmiş ile karşılaştırmalar yapılarak olaylara bir tarih ve süre belirlenmeye çalışılıyor. 2009 yılında yaşananların birkaç ay sürdüğüne bakarsak şimdikine vakit vermenin erken olduğu gerçektir.
Asıl sorun protestoların karakterini doğru okumaktır. Görüşleri iki temelde sıralamak mümkün olabilir: Ekonomik ya da politik. İlkinin arkasına şimdiki başkan Ruhani politikalarına karşı duyulan hoşnutsuzluk, ikincisinin arkasına da rejim değişikliği yerleştiriliyor. Ancak bu iki görüşün sınırlarını da açık seçik okumak zordur. İkisinin de birbiriyle iç içe geçmiş yanları vardır.
Protestoların başlangıcı, çeşitli farklı yorumlara göre değişse bile, tavuk ve yumurta fiyatlarını protesto ile başlamış ve hızlı bir şekilde pek çok ekonomik alana yayılmış gözüküyor. Hatta kimileri bir kırsal alandaki susuzluğa işaret ediyor. Yıllardır ABD’ye karşı sürdürdüğü savaş sonucu Batı’nın kendisine koyduğu yaptırımlar ve ambargolar altında bu sorunların biriktiği kesindir. İran petrol kaynakları ile beslenen bir ekonomiye sahip olarak onu bile satması engellenmiş, dış dünya ile bağları kesilmiştir. Bunların bir bedeli olacaktı.
Son protestolar artık patlama noktasına gelindiğine işaret ediyor. “İki yıl önce İran Çevre Bakanlığı’na danışman olan İssa Kalandari yeraltı su kaynaklarının %70’i kullanıldığı için 50 milyon İranlı’nın susuz kalacağı uyarısında bulunmuştu.” Başka bir değerlendirme: “Suriye’deki İran askeri harcamaları yılda 6 milyar dolardan 15-20 milyar dolara çıkmıştır.” “İran emeklilik sisteminin büyük bir bölümü devlet bütçesini birkaç katı olduğu için kısa zamanda iflas edecektir.” Yaşlılara maaş ödenmesi giderek tıkanıyor. “İran bankacılık sistemi ekonomik gerilimler ve birçok kaynağın devletle ilişki içinde olan inşaat yatırımlarına kayması sonucu çökme yolundadır.” Hatta İran’da bizim banker olayları gibi olaylar yaşanmış ve birçok sıradan halkın paraları yanmıştır. “Genç işsizliği %20’lerdedir.” 5 milyona yakını işsiz güçsüzdür. Birçok iyi eğitimli aydın ülkeyi terk etmeye yolları aramaktadır. (alıntılar: Iran’s complex of crises catches up with the regime, David P. Goldman, 3 Ocak 2018 globaltimes.cn) Yıllık enflasyon %14 rakamlarına ancak bu yıl Ruhani yönetimi altında %40’dan aşağıya çekilebilmiştir. Ama gene ülkenin %7 büyüyeceği hesaplanında halkın gelirinde düşmeler yaşanacaktır. Artık İran halkı için yaşam gerçekten çok zor hale gelmiştir.
Ruhani iktidarı kendi döneminden önceki iktidarlarla karşılaştırıldığında ılımlı bir politikacıdır. 2015 yılında Obama ile imzalanan nükleer anlaşma sonucunda ülkesinin dış dünyaya açılımını sağlayıp petrol gelirlerini arttırarak bu ekonomik sorunlara çare üretme düşüncesini taşıyordu. Hatta son 2 yıldır ambargoların hafiflemesi sonucu petrolünü satabilir duruma geldi. AB ülkeleri yeni yatırımlar yapmak için projeler üretmeye başladılar. İran daha Batı yanlısı bir politik yola çıktı.
Bu arada Suriye olayları onu Rusya ile daha yakınlaştırdı. Aralarında yeni projeler üretildi ve ekonomik iş birliği arttı. Aynı şekilde Çin ile olan ilişkiler de gelişti. Çin’in Şi projesi Bir Kemer Bir Yol projesi İran için birtakım yatırımlar anlamını taşıyor. Bunlar ülkeye bir nebzede olsa nefes aldıracak gelişmelerdi.
İran yürüttüğü anti-Amerikancı politika, Irak ve Suriye savaşlarında oynadığı önemli rol ve başarılar onu Orta Doğu’da önemli bir ülke konumuna getirdi. Bölgenin Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri gibi gerici ülkelerinin de öfkesi ve düşmanlığı büyüdü. İran’ı kendi krallıklarının ölümü olarak görmeye başladılar. Bu da onları bölgenin asıl düşmanı ABD ve İsrail ile daha yakın bir iş birliğine soktu. Ve şimdi bu güçler İran’a yeni bir saldırı planlaması içindedirler.
Yeni saldırı ilk Ekim ayında Trump’ın İran ile yapılan nükleer anlaşmayı askıya alabileceği açıklaması ile geldi. Uluslararası Enerji Ajansı’nın İran’ın anlaşmaya sadık olduğu açıklamalarına rağmen Trump sanki tek taraflı olarak anlaşmayı bozacaktır. Hatta yeni yaptırımlar koyabileceğini açıklıyor. AB başta buna karşı olduğunu açıklasa bile son olaylar sonrasında ne yapacağı henüz belli değildir. Trump’ın da önümüzdeki günlerde kararını açıklaması bekleniyor.
Şimdi şu soru sorulabilir: Trump’ın ambargo kararı ile İran içinde yaşanan olayların zamanlaması ilginç değil midir? Birbiri ile bağlantısı var mıdır?
Akla şu gelmektedir. İran politikalarından rahatsız olanlar halkın içindeki huzursuzluğun farkındadırlar. İstihbaratı almışlardır. Hatta bunda kendi parmakları da vardır. Bu durumda eğer ABD anlaşmayı bozarsa o zaman İran ekonomik olarak daha da sıkışacaktır. Halkın öfkesi daha da artacaktır. Trump’ın son twitterlarını bu doğrultuda okumak olasıdır. Bir yandan İsrail ve Suudi eliyle de iç huzursuzluk kışkırtılmaktadır.
İşin bir boyutu budur.
Ama İran içinde de protestoların katı rejim yanlıları ile ılımlılar arasındaki çatışma boyutu da hesaba katılmalıdır. Dini lider Hamaney ve Devrim Muhafızları Ruhani yönetiminden pek memnun görünmemektedirler. Katı rejim yanlıları Ruhani’yi Batı’ya yatkın olmak, tavizler vermekle suçluyorlar. Ayrıca “Batı değerlerini” ülkeye getirerek ahlaksızlığı kışkırtmakla eleştiriyorlar. Ruhani’nin son protestolar öncesi kadınların başlarını açmasına onay vermesini bu doğrultuda bir adım olarak gösteriyorlar. Ya da halkın hoşnutsuzluğunun katı rejim yanlılarının dini vakıflarına paralar akıtılırken kendi gıda mallarına yapılan sübvansiyonların kesilmesini öne çıkartmalarına öfkeli oldukları açıklanıyor. Katı rejim yanlılarının da bunları protesto için eski katı rejim yanlısı başkan Ahmedinejat’ın seçim alanında hazırlandıkları ama bu protestolar çıkınca da gösterilerin iptal edildiği söyleniyor. Son olaylar çıkınca zaten Hamaney taraftarlarının birtakım protestoları iptal ettirdiği basında yer aldı. Hamaney kendisi zaten son basın toplantısında “Söyleyecek çok şeyim var ama uygun zamanda bunları açıklayacağım.” demesi bu konudaki temkininin göstergesidir.
Sonuçta ülkenin biriktirdiği yığınla ekonomik sorun olduğu ve bunların halkları sokaklara döktüğü açıktır. Sorunların çözümüne Ruhani cephesi ile katı yanlıların bakış açısında farklılıklar olduğu da açıktır. Başta protestolar zayıftı. Milyonlar sokaklara dökülmemişlerdi. Hatta polisin bu protestolarla baş ettiği söyleniyordu. Ama bu yazıyı kaleme aldığımız sıralarda rejim yanlılarını sokaklara döküldüğü haberleri geliyor. Bunların sayılarının ekonomik sorunlardan şikayet için sokağa dökülenlerden fazla olduğunu görüyoruz. Ve şimdi Hamaney yanlısı olan Devrim Muhafızları da sokaklara çıkıyorlar.
İran kendi içinde bu iki cephenin çatışması ve dışarıdan da önde ABD ve İsrail yeni olarak da Orta Doğu gerici Sunni rejimlerinin baskısı altında bir döneme girmiş görünüyor. Bu çalkantılı dönemin nasıl çözüleceğini bugünden kestirmek zordur. Ama İran’ın yıllardır Batı karşısındaki başarılarının bu iç sorununu çözmede devam edeceği düşünülebilir. Hele hele bölgede bunca yıldır Irak ve Suriye’de gösterdiği başarılardan sonra bunun da altından kalkabileceği ve İran halkları için en doğru yola girileceği söylenebilir.
[button link=”https://www.sodap.org/ayse-tansever-tum-yazilari/” align=”right” font_style=”italic” icon=”momizat-icon-pencil” icon_color=”#ffff00″]Yazarın tüm yazıları..[/button]