Kürt Sorununda İnisiyatif
Mehmet YILMAZER
16 Ağustos 2010
Referandum sürecinde siyasetin seviyesi yerlerde sürünüyor. “Villa” , “boy”, “soy” tartışmaları, arada Baykal’ın kasetine değinmelerle geçiyor Türkiye’ye “demokrasi” getirecek yeni anayasa tartışmaları… Ancak konumuz bu değil. Zaten referandum sürecine damgasını vuran PKK’nin yeni politikaları olmaktadır. Önce savaş hızlandı; ardından “özerklik” tartışmaları siyasal ortamda önemli etkiler yarattı, son olarak PKK’nin referandum sürecinde ateş kes ilan etmesi en önemli gelişme oldu.
Bütün bu gelişmeler Kürt sorununda inisiyatifin PKK’de olduğunu bir kez daha kanıtlamıştır. Hükümetin açılımı neredeyse unutuldu, ancak PKK her adımıyla Kürt sorununu gündemin en üst sırasında tutmayı başarıyor. Erdoğan açılım konusunda kaybettiği itibarını, “Dersim’i CHP bombaladı” laflarıyla geri kazanmaya çalışıyor. Erdoğan’ın her sözüne karşılık veren Kılıçdaroğlu’ndan bu konuda bir cevap duyulmadı. Fakat FıratNews haber ajansına “Erdoğan Sakarya’da konuşurken helikopterlerin Dersim’i bombaladığı” haberi düştü.
Öte yandan, özerklik tartışmalarına Erdoğan’ın verdiği cevap yıllardır Kürt halkının varlığını inkar için iktidarların dillerine doladığı “tek vatan, tek devlet, tek bayrak” nakaratının tekrarından başka bir şey olmadı. Türkiye önemli bir yapısal değişim sürecini böyle yaşıyor. Bütün bunlar çok daha sancılı süreçlerin yaklaşmakta olduğunun habercisidir.
Köşesinden AKP’ye akıl hocalığı yapan Cengiz Çandar’ın “düşmanla ne zaman görüşülür?” yazısı aslında iktidarın bu konuda içine girdiği sarmalı iyi anlatıyor. AKP “açılım” konusunda, dilinden düşürmediği “demokrasi” konusunda bütün tutarlılık sınavlarında çok kötü notlar aldı. Kürt sorununda tutarlı olsaydı, seçim barajı konusunda adım atardı. Yine “demokrasi” konusunda tutarlı olsaydı, çalışanlara yeni anayasada sınırlama getirmeden örgütlenme ve toplu sözleşme hakkı tanınırdı. Tutarsızlığı zirveye çıkartan konu ise Hırant Dink cinayetiyle ilgili Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine hükümetin verdiği savunmadır. Hırant Dink kendi ölümünden sorumlu tutulmaktadır.
Bugün AKP iktidarının bu tutarsızlıklarını en güçlü şekilde onun yüzüne vurabilen Kürt Hareketidir. Devrimci demokrasi güçleri de bunu yapabilecek güçte olsalardı, hergün yeni bir zirve yapan maskaralıklar bu kadar uzun sürmezdi. Öyle görünüyor ki, bu süreç biraz daha böyle akacak.
Açılım konusunda AKP iktidarının en büyük umudu olan PKK’nin tasfiyesi edilmesi yönünde beklediği “dış yardımlar” bir türlü gelmiyor. Üstelik Washington’da Clinton’un yönettiği “Türkiye dış politikası” konulu bir zirve toplanıyor. Zirveden AKP iktidarına ince eleştiriler çıkıyor. Öte yandan, Türkiye’de “düşmanla ne zaman görüşülür?” tartışmaları yapılıyor.
Erdoğan futbolcu olduğundan tribünlere oynamayı iyi biliyor. En son YAŞ toplantıları sırasında bunu bir kez daha yaptı. Ancak “Türkiye’nin en önemli gündem maddesi” olan “Kürt Sorunu”nda oyunun sonuna yaklaşılıyor ve AKP maçı kaybetmek üzere!