Yine darbe söylentileri arttı. Üstelik bu söylentilere en çok yer veren havuz medyası oldu. Otuz beş yıllık bir daire çizip yine aynı yere mi geldik? Söylentiler var ancak “alametler” yok. Genelkurmay cephesinden bir kıpırdama görünmüyor. Binanın ışıkları sabahlara kadar yanmıyor.
Öte yandan bir başka eski hastalığımız daha nüksetti. ABD eliyle Erdoğan’dan kurtulma zamanının geldiği üzerine de yorumlar çoğaldı. Son günlerde Amerika’daki nükleer konferansta Obama ile ayaküstü bir görüşme olup olmayacağı üzerine birbiri ile çelişen haberler çıkıyor. Konsolosların Can Dündar ve Erdem Gül davasına katılmalarına Saray’ın tepkisine karşı onlar da sert cevaplar verdiler. “ABD ve AB Saray’ın üzerini çiziyor” yorumları da gündemde sürekli yer alan konulardan.
Cumhuriyet belki de tarihinin en büyük krizini yaşıyor. Daha hafif krizlerde bu sistem askeri darbelerle “kurtarıldı”, şimdi kriz çok daha büyük olduğuna göre darbenin ‘tik tak’ları yine işlemeye mi başladı?
Tanklar belki Ankara sokaklarına çıkmadı ama Kürt coğrafyasının her yanı tanklarla dolu. Saray hemen her gün içeride ve dışarıdaki, hainlere haddini bildirmiyor mu? Öte yandan cumhuriyet açısından oldukça tuhaf gelişmelere şahit oluyoruz. Tarihinde “irtica” hiç bu kadar güçlenmemişti! Artık her yerde varlar! Diyanet’in fetvalarının yanında Saray ve bakanları her gün bir fetva açıklıyorlar. Daha da kötüsü Suriye politikası ile siyasal İslam’ın en radikalleri iktidar tarafından besleniyor. “Laikler” de bir köşede şaşkın yüz ifadeleriyle “nerede bu ordu?” mu diyorlar. Otuz beş yıldır “bir arpa boyu yol” alınamadı mı? Cumhuriyet sanki çıkışı olmayan bir kısır döngü içinde umutsuzca dönmeye devam mı ediyor?
Bir dönem “devletin bekası” için ordunun Kemalizm kılıcıyla yaptıklarını bugün siyasal İslam ideolojisiyle Saray ve AKP iktidarı yapıyor. Kemalizm’in adalet, güvenlik üzerindeki keyfi denetimini bugün benzer biçimde AKP iktidarı sürdürüyor. Hatta bazen “bu kadarı da olmamıştı” dedirten bir pervasızlıkla aldıkları mirası derinleştiriyorlar. “Devletin bekası” söz konusu olunca başka her şeyin “teferruat” olduğu bu ülkede aktörler ve ideoloji değişse de düzenin refleksleri hep aynı kalmaya devam ediyor. Eğer devletin bekası mevcut sözde sivil iktidar tarafından korunamazsa yeniden darbe yoluna mı girilecektir?
Dünle aynı olmayan bazı önemli farklılıklar var. Artık soğuk savaş dengeleri yok. Dolayısıyla Ankara’yı koruyup kollayan bir Pentagon yok. Üstelik ABD ne dünyada ne de bölgede hükmünü eskisi kadar güçlü sürdürebiliyor. Dolayısıyla eski darbe mekanizmalarının işlemesi oldukça zordur.
Ülkede ise ordu, “irtica”yı eskisi gibi bir “tehdit” olarak algılamıyor. Ondan daha büyük tehdit otuz yıldır sindirilemeyen “Kürt isyanıdır.” Düzenin bugüne kadar yapamadıklarını bir askeri yönetimle yapma şansı hemen hemen yoktur. Elbette bölgede yaşananlar iyice kontrolden çıkabilir ve Ankara bir savaş durumuyla karşı karşıya kalabilir. Böyle bir durumda bile doğrudan bir askeri darbe olasılığı zayıftır.
Fakat darbe olup olmamasından önemli olan başka şeyler vardır. Her şey eskisi gibi görünse de, aslında tablo önceki dönemlerden çok farklıdır. Bu ülkede cumhuriyetin en başından beri birbiriyle çatışan, iktidar kavgası veren Kemalizm ve siyasal İslam artık bütün yönleriyle yaşanmıştır. Örtüleri üstlerinden kaydı, büyüleri bozuldu. Bu gerçeğin toplumun bütün kanallarında böyle algılanmadığı biliniyor. Fakat süreç bu yönde ilerliyor.
Bugünün en büyük şansı krizlerin eski alışkanlık ve güçlerle aşılamayacak olmasıdır. Ancak bu yolda birikim henüz oldukça cılız olduğu için yine “toplumsal akıl” eski alışkanlıklara yöneliyor. Önceki dönemlerde olduğu gibi saha dışından güçlerin müdahalesi bekleniyor. Fakat artık krizden çıkışın motoru ve gücü değişmeye adaydır. Pasif beklenti yerine değişimin aktörü olma yolunda adımlar atılması cumhuriyet tarihinin en büyük krizinde toplumsal olarak atılacak en büyük adım olur.
Kürt Özgürlük Hareketi büyük bir çaba ve kararlılıkla kabus haline gelen düzenin kısır çemberini kırma yolundadır. Artık “devletin bekası”ndan daha öteye düşünmek ve davranmak zamanı gelmiştir. Cumhuriyet bu sancının içinde…
Her şeyin eskisi gibi göründüğü şu günlerde bu alın yazısını kıracak güç ve bilinç de birikiyor. Ya kara deliğin içine alışı gibi eskinin içine düşülecek, ya da kabusa dönüşen kısır çember kırılacaktır. Cumhuriyetin “en büyük krizinde” bu güçler birikiyor.
[button link=”http://www.sodap.org/mehmet-yilmazer-tum-yazilari/” align=”right” font_style=”italic” icon=”momizat-icon-pencil” icon_color=”#ffff00″]Yazarın tüm yazıları..[/button]