12 Mart 1995’te Gazi Mahallesi’nde bir kahvehanenin taranmasıyla başlayan saldırılar 15 Mart’a kadar Gazi’de ve 1 Mayıs Mahallesi’nde toplam 22 kişinin öldüğü bir katliama dönüştü. Kontrgerilla tarafından organize edilen bir Alevi kıyımıydı; bu gibi saldırılarda hep yaşandığı gibi katliamın failleri ya gölgede kaldı ya da uzun mahkemeler sonrasında cezasızlık şalına sarıldılar.
Maraş’ta, Çorum’da, Sivas’ta olduğu gibi Gazi’de de hedef Aleviler nezdinde zulme, sömürüye ve faşizme direnenlerdi. 1990’larda yaşanan köy boşaltmalar ve art arda yaşanan ekonomik krizler sonrasında büyük bir öfkeyle yüklenmiş varoşların ve devrimci mücadelenin bir provokasyonla ezilmesi ve kontrol altına alınması hedeflenmişti. Ancak katliam karşısında büyük bir direniş harekete geçti, katliamcıların beklentilerinin aksine 1990’ların ikinci yarısı varoşlarda halkın her geçen gün daha da yükselen mücadelesine sahne oldu. Susurluk Kazası sonrasında halkın daha da yükselen mücadelesi kontrgerillanın apaçık teşhirini sağladı.
Aleviler bugün de hedefte. Mezhepçi anlayışlar halklarımızın ortak yaşam iradesini kırmaya kararlı görünüyorlar. Suriye’de Sahil bölgesinde geçen hafta sonu yaşanan kan banyosu sonrasında iktidarın ve ideolojik bekçilerinin Aleviler’e yönelik nefret dili, BAAS Rejimi’nin tüm eylemlerini Alevilere yükleme çabası ortak geleceğimiz için büyük bir tehdittir. Bu tehdit karşısında Aleviler yalnız değildir. Devrim ve demokrasi güçleri bu karanlık senaryoları bozacak güce ve kararlılığa fazlasıyla sahiptir.
Gazi Katliamı’nı unutmadık, unutmayacağız. Tüm inanç ve mezheplerden halkımızın barış, kardeşlik ve eşitlik içinde yaşayacağı bir ülkeyi hep birlikte kuracağız.
Faşizm yenilecek, halklar kazanacak!