Faşizm kendisini tamamlamaya çalışıyorsa halka düşen bu planı boşa çıkarmaktır.
Saray rejiminin 19 Mart operasyonuyla niyetinin kendisini tamamlamak, meşru ve demokratik yollarla iktidar değişim kanallarını kapatmak olduğu açık. Halk güçlerinin Gezi günlerini akla getiren bir biçimde ayağa kalkışı, geleceği çalınan gençlerin haşmetli dirilişi faşizmin heveslerini o an için kursağında bıraktı. Ancak bu tablonun halk güçleri açısından mutlak bir zafer olmadığı da ortadaydı. Eylemlerin sona erdiği ve 1 Mayıs’ın da anlamsız tartışmalarla güçsüzleştirildiği koşullarda faşizmin oyun planını hayata geçirme ısrarını ortaya koyduğu bir aşamadayız. Bu inadın kırılması hayati önemdedir. Haziran aylarında bu konuda tansiyonun giderek yükseleceğini öngörmeliyiz. Saldırıların odağındaki CHP, bu kampanyayı ancak halk güçlerine daha geniş bir alan açarak, halkın öfkesini daha görünür kılarak boşa çıkarabilir. Aksi takdirde hukuki ve siyasi yöntemlerle CHP’nin faşizmle uzlaşmama kararlığındaki kesiminin etkisizleştirilmesini amaçlayan saldırılar derinleşecektir.
Bizler CHP’nin bir düzen partisi olduğunun farkında olmakla birlikte bu olağanüstü koşullarda belediyelerin ve halkın seçim hakkının savunulmasının güncel bir görev olduğunu düşünüyoruz. Halk güçlerinin kararlı duruşunun örgütlenmesinde inisiyatif almak, halkın politizasyonunu faşizmle hesaplaşma ve sosyalizme örgütlenme yönünde derinleştirmek için temel demokratik hakların en tutarlı bir biçimde savunulması bu aşamada proletarya sosyalizmi açısından hayati önemdedir.
Saray Rejimi günlük bir tempoya bindirdiği operasyonlarla aslında uygulanan ekonomik programın başarısızlığının sermaye sınıfı içinde yarattığı gerilimleri de yönetmeye çalışıyor. İşsizlik giderek hızlanan bir biçimde artıyor, yüksek faiz iç talebi, değerli lira ise dış talebi baskılıyor. Sermayenin farklı fraksiyonları bu süreçte itirazlarını dillendirse de iktidar bu gerilimleri bir kırılmaya yol açmayacak biçimde dengede tutmak istiyor. Ancak önümüzdeki günlerde ekonomideki sıkışmanın etkilerinin daha da belirgin hissedileceği bir döneme giriyoruz.
Bu süreçte açlık sınırının altına demir atmış asgari ücretin güncellenmesi mücadelesinin yükselmesi iktidarın oyunlarının bozulması açısından hayati önemde olacaktır. Demokrasi mücadelesini halkın ekmek mücadelesiyle birleştirme iradesinin en güçlü biçimde ortaya konması gereken günlerden geçiyoruz. Temmuzda zam bir seçenek değil zorunluluktur. Emeklilerin bayram ikramiyelerinin en az bir asgari ücret düzeyine çıkarılması da halkı mücadeleye kazanmak açısından anlamlı bir mücadele başlığı olacaktır. En geniş ortak inisiyatifler geliştirerek Temmuz’da tüm ücretlerde artışı en geniş işçi sınıfı katmanlarının ortak talebi olarak güçlü bir biçimde örgütlemeliyiz. Bu talebin örgütlenmesinde sarı sendikalardan beklenti içerisine girmek gerçekçi değildir. Esas olan devrimci bir enerjinin işçi mahallerini, varoşları, fabrikaları kendi enerjisine çekecek bir seferberlik içine girmesidir. Faşizme karşı demokrasi mücadelesi veren gençler, proletarya sosyalizmi saflarında işçi sınıfını örgütleme heyecanını da içten bir biçimde kucaklayacaktır. İşçi sınıfının hakkını almak için ayağa kalkması, genel direniş ruhunun kentlerimizde hâkim olması faşizmin nefesini mutlak biçimde kesecek yegâne olanaktır. Çerçevesini liberal bir demokrasi anlayışının çizdiği bir demokrasi programı, sınıfı mücadeleye güçlü bir biçimde kazanamaz, bu gerçekleşmediği koşullarda da faşizm üstte güreşmeye devam edecektir.
Kürt halkının onurlu barış mücadelesi karşısında sürekli patinaj içerisinde olan bir iktidar görünümü var. Faşist dostu Trump’tan aldığı her sıcak mesajı barışa mesafelenmek için bir olanak olarak gören bu tutum karşısında demokrasi mücadelesinin halkın barış talebini de daha güçlü sahiplenmesi gerekmektedir. Bugün her kim ki Kürt halkının barış için ortaya koyduğu özverileri bir tür pazarlık, bir tür ayrışma gerekçesi olarak çerçevelemeye çalışıyorsa bilin ki Saray rejiminin ekmeğine yağ sürme telaşındadır. Halkın geniş kesimlerinin birliğini en kıymetli varlığımız olarak korumak ve geliştirmek durumundayız. Biz halkın birliğine zarar veren gündelik polemiklerin dar çıkarcılığında debelenmeyi bu kritik konjonktürde faşizme karşı mücadeleye ihanet olarak okuyoruz.
Bu çürümüş Saray rejiminden kurtuluş için ileriye doğru atılmış bir haziranın eşiğindeyiz.