Faşizmin kurumsallaşma hamlesinin halkın güçlü direnişiyle püskürtülmesinin momentumunu koruduğu bir dönemden geçiyoruz. İktidar darbeci niyetlerinden ve halkın iradesini çalma planlarından bütünüyle vazgeçmiş değil. Gençliğin buzkıran rolü oynayarak direnişi bir üst seviyeye sıçratmasıyla gelinen nokta bütünüyle istikrar kazanmamış olsa da halkımızın, faşizmi tarihî bir hayal kırıklığına uğrattığı açıktır.
Böylesi koşullarda işçi sınıfının birlik, mücadele ve dayanışma günü 1 Mayıs’ın faşizme karşı direnişi daha da büyütme, halk güçlerinin birlikteliğini geliştirme amacına hizmet eden bir biçimde hayata geçirilmesi hayati önemdedir. Büyüyen halk hareketinin sosyalizmle buluşması anlamında da devrimci demokrasi güçlerinin iradesinin pekişmesi açısından da bu sınavın, halka kazandıracak bir zeminde verilmesi umutları büyütecektir.
Ancak 1 Mayıs’ı birlikte örgütleme iradesini akamete uğratacak, halk güçlerinin birbirlerine tutunmasını zayıflatacak ve bu yönüyle de faşizmin kırılan umutlarını tazeleyecek talihsiz bir polemikçi yaklaşımın “Taksim mi Kadıköy mü” tartışması üzerinden kendisini ortaya koyduğunu üzülerek takip ediyoruz.
Alanların tarihsel ve sembolik anlamları belli dönemlerde hiç kuşku yok ki mücadelemize önemli katkılar sağlamış, halk güçlerini ortak bir hedefe kilitleyebildiği oranda; tarihimiz, güncel anlamda da kazandıran bir rol oynayabilmiştir. Ancak her olgu güncel koşullar ve dengeler içerisinde değerlendirilmeli ve hiçbir değerimiz fetiş hâline getirilmemelidir. Tarihimizde halkımızın, işçi sınıfının, devrimcilerin bedel ödeyerek yarattığı büyük değerler bugün faşizmle mücadelenin ön saflarındaki halk güçleri arasında ayrışmaya neden olmamalıdır.
Halkın ve gençliğin ülkenin dört bir yanında ayakta olduğu 2025 koşullarında 1 Mayıs’a bir hafta kala halk güçlerini dağınıklığa sevk edecek hiçbir tartışma ve tutuma saplanıp kalınmamalıdır. Bugün faşizme karşı ayağa kalkan güçlerin birbirlerine yabancılaşmadan direnişin momentumunu büyütme ve geliştirme görevlerini başarıyla sürdürmesi hiçbir alan tartışmasına sıkıştırılamaz, böylesi bir yıkıcı karşı karşıya gelişle zedelenemez.
Bugün gelinen noktada halk güçlerinin büyük çoğunluğunun mutabık kaldığı alanda olabilecek en yoğun katılımlı, halkın faşizme karşı ve işçi sınıfının yaşanacak bir ücret için mücadelelerini birlikte büyütecek bir 1 Mayıs’ın örgütlenmesi için bütün güçler seferber edilmelidir. Bütün işçi havzaları, fabrikalar, mahalleler, liseler, üniversiteler yoğun bir çalışmayla 1 Mayıs’a kazanılmalıdır. Devrimci tutum şu veya bu alanda olma tartışmasında saflaşmaktan değil halk güçlerinin faşizmi gerileten birliğini daha da büyütecek, sosyalistlerin işçi sınıfı içerisindeki örgütlü gücünü derinleştirecek bir 1 Mayıs örgütleme iradesini kararlılıkla ortaya koymaktan geçiyor.
Taksim’de, Kadıköy’de, ülkenin her yerinde faşizme karşı mücadeleyi büyütenlere selam olsun. Ancak yıkıcı polemiklerle halk hareketinin yakaladığı ortak duruşu zedeleyen ve faşizme umut olan yıpratıcı tartışmalar hiçbir biçimde tasvip edilemez.
Yaşasın 1 Mayıs, Bijî Yek Gulan!