Son günlerde doların lira karşısında yükselişi ülkemize özgü bir sorun değildir. Dolar tüm dünya para birimleri karşısında değer kazanıyor. Özellikle 3. dünya ülke para birimleri Çin’inden, Rusya’sına, Hindistan’ından Latin Amerika’sına kadar aynı sorunla karşı karşıyalar. Aslında dünya finans egemen güçleri dolar üzerinden bir finans savaşı başlatmıştır. Bu bir anlamda dünya finans-kapitalinin kendi arasındaki savaştır. Elbette bu savaş yoksul dünya halklarının üstünde oynanıyor ve bedeli onlar ödeyeceklerdir.
Dolar, dünya para birimidir. Dünya rezervleri ve ticareti dolar ile yapılır. Bu dünya ekonomisinde bir dolar hegemonyası demektir. Dolar gücünü ABD ekonomisi ve onun askeri gücünden alır. Ancak son zamanlarda bu güçlerde zayıflama görüyoruz. Artık ABD ekonomisi dünyanın bir numaralı ekonomisi değildir. Bunu Çin’e kaptırdı. Arkasından başkaları geliyor.
Kapitalist ekonomiler 2008 krizinden henüz çıkamadılar. Krizi gelişmekte olan ülkelerin üstüne yıkamadılar. ABD’nin birçok ekonomik göstergesi olumsuz sinyaller veriyor. Her ne kadar Fed’in ekonomik verilerle davrandığı yazılıp çizilse bile bunlar pek gerçekleri yansıtmıyor. Örneğin işsizlik rakamları yanlıştır. Shadowstats gerçek işsizlik oranını %23,2 olarak veriyor. (aktaran Dollar İmperialism Michele Brand ve Remy Herrera. Counterpunch 6-8 2015). Devlet verilerinde işsizlik azalmış görünüyor ama bu insanlar az -örneğin haftada 30 saat- çalışmaya razı olmuş sözde çalışanlardır. Yani işler azar azar dağıtılmış ve işsizlik sorunu çözülmüş gibi gösteriliyor. Aynı yazıda Amerikalıların %48’inin acil durumlar için ellerinde 400 dolarlık bir birikimlerinin olmadığı belirtiliyor. Bu durumda ABD’de iş hacminin açıldığı, tüketimin arttığı doğrultusundaki raporlar gerçekleri yansıtmıyor. Yüksek dolar, ithalatı öne çıkarıp işsizliği kışkırtacaktır ve onu bir çatlamaya götürebilir. Çoktandır ekonomistleri meşgul eden ABD’nin çöküş senaryolarından biri böyle yazılabilir.
Ama Fed sanki her şey güllük gülistanlık gibi davranıyor. Ekonomik ve askeri başarısızlıklar sonrası tek tutundukları dal dolar hegemonyası oldu. Dünya finans güçleri doları korumak için yeni bir hamle içindeler. Bilindiği gibi yeni liberal politikalar çerçevesinde dünya finansı gelişmekte olan ülkelere dolar olarak akmaya, birçok ülke bu sıcak para peşinde koşmaya başladı. Özelleştirmeler ile gelişmekte olan ülkelerin mallarının bir kısmını ellerine geçirdiler. Bu ülkeler ellerine geçen doları yerli şirketlerine dağıttılar ya da dışarıdan dolar borçlanarak yatırımlar yapıldı. Böylece gelişmekte olan ülkelerin ekonomileri canlandı.
İnternational Settlements Bank’ın Aralık ortasında yayınladığı verilere göre 2014 yılı ortalarında bankalar hariç ABD dışındaki dolar üzerindeki borç miktarı 9 trilyon dolarmış ve bu borç 2008 yılından beri %50 artmış. “Bu 9 trilyon doların 5,7 trilyonu kalkınmakta olan pazarlar ve çoğu da şirket bonoları ve şirketlerin uluslararası bankalara borçlarıdır. … Çoğu gelişmekte olan pazar dolar borçları şirketlerin yani devletlerin değildir ama iflas durumunda, devletler kurtarmak için devreye girebilirler.”(ay) Yani gelişmekte olan ülke şirketlerinin dolar üzerinden uluslar arası bankalara borçları toplam 5,7 trilyon dolardır. Dünya finans egemenleri şirketleri iflas ettirme pahasına, daha doğrusu ettirmek için, doları geri toplama politikasına giriştiler. Yalnız aralık ayında Çin’den kaçan para miktarı 20 milyar dolarmış.
Hatırlardadır. 1990’ların sonlarında dünya finansı para oyunu oynayarak sıcak paranın önce güney Asya sonra da Rusya’dan kaçmasını sağladılar. Bu ülkeler büyük bir krize girdiler. Dolar üzerinden borçlarını ödeyemez duruma girdiler. Kur ayarlamaları ile para birimlerini düşürdüler. Şimdi de buna benzer bir oyun dünya ölçüsünde oynanıyor. Dolar hâkimiyeti için tüm dünya gelişmekte olan ülkelerinden para çekilmeye çalışılıyor. Bu ne işe yarayacaktır? Böylece bu ülkelerde yeni gelişen ve ABD ve merkezlerle rekabet etmeye başlayan ülke şirketleri iflas ettirilecektir. Bir kısmını da satın alabilirler. Dolar egemenliği yeniden kurulmaya çalışılacaktır.
Aynı şekilde bu ülke bankaları da zor durumda bırakılıyor. Kendi ülkemizde de görüyoruz. Dolar yükseldikçe Merkez Bankası, özel bankaların kısa vadeli döviz borçlanmaları üzerinden yatıracakları zorunlu karşılıkları arttırıyor. Merkez ülkeler gelişmekte olan ülke pazarlarına bunu dayatıyor. “Bankalarınızı sağlama alın” diyor. Onların yatırdığı güvenceleri yükseltmeye zorluyor. Yani dolar üzerinden oynanan bu oyunun bankalar arasındaki rekabetle de bağı vardır. Bu dönemde bazı bankalar batırılacaktır, bazıları satın alınacaktır. Yani finans-kapital güçleri arasında bir fırtına esiyor.
Doların dünya ticaretinin para birimi olması da çok kutuplu dünyada birçok darbeler aldı. Ticarette dolar kullanımı son zamanlarda %60’lara kadar düştü. Ülkeler artık rezervlerini de dolarla yapmaktan kaçıyor, bunu çeşitli para birimleri ve değerli kâğıtlara dağıtıyorlar. Yani dolar rezerv parası olma özelliğini de yitiriyor. Örneğin Çin rezervlerini başka para birimlerine kaydırmaya çoktan başlamıştı. Doların git-gelli oluşu ve bir oyun ile ulusal gelirdeki düşüşler birçok ülkeyi korunmak için buna itti. Dolar yerine başka güvenli bir para birimi sistemi oluşturma çağrıları çoktan ayyuka çıktı.
Son zamanlarda bu doğrultuda birçok gelişme yaşandı. 2014 yaz aylarında BRİCS ülkeleri IMF ve Dünya Bankasına alternatif olacak bir Yeni Kalkınma Bankası kurdular. Birkaç gün önce de Putin bankaya kredi vermek için anlaşmaya imza attı. (Putin’in karalanmaya çalışılması, başına bin bir iş açılması bundandır.) Bankanın mantık sonucu olarak yakında kendi para birimini açıklaması bekleniyor. BRİCS ülkeleri kendi aralarındaki ticaretlerde kendi para birimlerini kullanıp doların zararlarından kurtulamaya çalışıyorlar.
Yine aynı yılın ekim ayında Çin, Asya Altyapı Yatırım Bankası kurdu. 21 üyesine altyapı alanlarında kredi vermeyi amaçlıyor. Asya kıtasında Çin para birimi yuan birçok ülkede rezerv para birimi olarak kullanılıyor. Ülkeler aralarında dolar dışı paralar ile ticaret yapıyorlar. Aynı şekilde Euroasian Ekonomik Birliği (Rusya, Beyaz Rusya, Kazakistan, Ermenistan vs gibi ülkeler) kendi aralarında kendi paraları ile alışveriş yapıyorlar ve çıkaracakları para biriminin adı bile bellidir: Altın. (altyn olarak yazılıyor)
Topluluğa İran katılmaya hazırlanıyor. İran, ABD yaptırımlarından ve doların zararlarından kurtulmak için çoktandır petrolün başka para birimleri ile satılmasını savunuyordu. Birçok Afrika ve Asya ülkesine petrolünü başka şekillerde satarak ABD yaptırımlarından korunuyor. Aslında İran dolara karşı ilk savaş başlatan ülkelerden biridir.
Euro bölgesinde de dolar kullanılmadığını hatırlarsak doların giderek dünya ticaret sisteminden çıkma yolunda olduğunu anlarız. Uzun lafın kısası ABD egemenliği ekonomik olarak gücünü kaybetti. Askeri olarak kendini dayatmaya çalıştı ama onda da istediği başarıyı elde edemedi. Şimdilerde elinde kalan tek şey de yarısı gene aşınmış bir dolar egemenliğidir. Bu son oyun ile bu egemenliğini sağlamlaştırma hamlesine kalkıştı. Var olan 5,7 trilyon dolar üzerinden dünya gelişmekte olan ülke şirketleri iflas ettirilecek ve dize getirilecektir.
Gelişmekte olan ülke pazarları şirketleri iflas ettikçe işsizlik yükselecek, para birimlerindeki düşmeler nedeniyle her şey pahalılaşacak, halkların alım gücü düşecek, yoksulluk artacaktır. Bu ülkelerde istikrarsızlaşmalar, çalkantılar başlayacaktır. Egemenler arası pazar savaşında dünyamızın bir yangın alanına dönüşmesi büyük bir olasılıktır. Ekonomisi güçlü olmayan, askeri gücü ile dilediğini dayatamayan dünya finans-kapital güçlerinin bu çalkantıları bastırma gücü yeter mi? Sanmıyoruz. 1974 krizinde dolar-altın bağı koparılmıştı. 2008 krizi de doları dünya ticaretinden ve rezerv para birimi olmaktan koparacak gibidir.
[button link=”www.sodap.org/ayse-tansever-tum-yazilari/” align=”right” font_style=”italic” icon=”momizat-icon-pencil” icon_color=”#ffff00″]Yazarın tüm yazıları..[/button]