8 Mart çerçevesinde basında çeşitli yazılar çıktı. Latin Amerika konularında yazan Venezüella kaynaklı TeleSUR.org sitesi de Latin ve Orta Amerika’daki ilginç kadın örgütlerini anlatarak konuyu işlemiş. Okuduğumda kadın hareketleri bana bizim ülkemizdeki kadın örgütlenmelerini hatırlattı. Ama oranın yerel kültürlerine bağlı olarak farklılıklarda görmek mümkündü.
Örneğin Honduras’taki Garifuna kadın örgütlenmesi bana ilginç geldi. Garifuna kabileleri sadece Honduras’ta değil Nikaragua ve El Salvador sahil kıyılarında da yaşıyorlar. Bu toplum anaerkil bir yapıdaymış. Yani kadınlar karar mekanizmaların başındalar. Erkeklere, çocuklara ve de ölülerine sahip çıkmak onların göreviymiş. Ölülerine bile kendi inançları çerçevesinde yemek yediriyor, hatta belirli kutlamalarda ziyafet çektiriyorlarmış. Bunu yaptıkları için de toprak ve deniz toplu olarak kadınların mülkiyetindeymiş ve kadınlar da bu değerlere çok iyi sahip çıkıyorlarmış. Ama şimdi kapitalizm ile toprakları özelleştirilmeye başlayınca büyük direniş başlamış. Topraklarına ve denizlerine sahip çıkmak için merkezi hükümetin güvenlik güçleri ile müthiş bir savaşa tutuşmuşlar.
Meksika’da Zapatista kadınları da Garifuna kadınlarına benziyor. Bilindiği gibi Zapatistalar yıllar önce ayaklandılar. Meksika hükümetine karşı savaş verdiler ve toprakları olduğunu söyledikleri Chipas bölgesinde özerklik ilan ettiler. Şimdi komün yaşamı ve düzeni içinde yaşıyorlar. Bu da eşitlikçi bir toplum. Erkek egemenlikten uzak. Zaten özerklik ilan etmelerinin gerekçelerinden biri de kendi mülkiyet ve üretim ilişkilerinin kapitalist değerler ile çatışmasıdır. Kadınlar da bu özerklik savaşında erkekleri ile birlikte silah kullanmışlar ve zafer kazanmışlar. Şimdi kendi kültürlerine göre yaşama özgürlüğüne sahipler ve kadınlar daha özgür ve memnunlar. Tabii bu bize Rojava Kürt kadınlarını ve halkını hatırlattı. Onlar da sömürüye ve baskıya karşı ayaklanmadılar mı?
Kolombiya’da da buna benzer kadın hareketleri var. FARC devrimci örgütü denetiminde olan alanlarda kadınlar da, Zapatista kadınları gibi ellerinde silah ile kapitalist üretim ilişkilerine ve yeni liberal politikaların uygulanmasına başkaldırdılar. FARC ordusunun %40’ı kadınlardan oluşmuş. Bu nedenle şu anda Küba’da süren FARC ve Kolombiya hükümeti arasındaki barış görüşmelerine katılmak istemişler ama kabul edilmemişler. FARC gerilla kadınları buna haklı olarak çok öfkelenmişler. Kabul edilmemelerinin nedenleri ve buna bağlı olarak kadınların düşünceleri ve örgütlenmeleri konusunda, yazıda bilgi yoktu.
Bir de yeni liberal politikalarla yönetilen ve kapitalizmin erkek egemen toplum anlayışı ile iç içe olduğu Arjantin, Brezilya, Şili, Peru gibi ülkeler var. Buradaki kadın hareketleri bizdekine benziyor. Sorunlar aynı. Örnekleyelim.
Meksika erkek ve devlet şiddetinin en yüksek olduğu ülkelerden bir tanesi ve kadınlar sürekli her türden şiddet görüyorlar. Kadın örgütü Colibri Komandoları özgüven için savunma kursları vermeye başlamış. Diyorlar ki “Kadınlar hep zayıf, korkak ve güçsüz olarak bilinir ve herhangi bir saldırı anında baştan yenik durumda kalırlar. Bu karşı tarafa güç verir. Bu durum özgüven inşası ile değiştirmelidir. Kadın bedeninin neler yapacağını öğrenerek saldırıya karşı dövüşmeyi öğrenmelidir.” Bu kurslar kadınlar arasında çok tutulmuş ve parkta başlayan bu eğitimlere üniversite kapalı bir mekan bile vermiş.
Honduras’ta kadın cinayetlerini okuyunca sanki bizim ülkemiz anlatılıyor sandım. 2005-2013 yılları arasında kadın cinayetleri %260 artmış. Evet yanlış yazmadık tam %260 artmış. Honduras Kadın Hakları Merkezi 2014 yılında 513 kadın şiddeti yaşandığını açıklamış. 2015 yılında her 16 saatte bir kadın öldürülmüş. İçinde bulunduğumuz yıl ise şimdiden 300 kadın taciz edilmiş. Yani ayda yaklaşık 100 kadın şiddet kurbanı. Bize benzemiyor mu? Yeni liberal politikaların uygulanmasındaki vahşet kadınların ölümü ile sonuçlanıyor.
Arjantin deki kadın örgütlenmeleri de bu cinsel saldırılara karşı ‘Encuentro Evi’ yani ‘toplantı evi’ kurmuş. 13 yıldan beri kadınlar burada toplanıp sorunlarına çözümler arıyorlarmış. Araştırmaları ile kadına saldırının ne kadar sistemle bağlantılı olduğunu topluma kabul ettirmişler. 2012 yılından beri de erkek şiddetinin önlenmesi için başbakanın meclise sunduğu 3 tane yasa hala görüşülmeden bekliyormuş. Yani erkek egemen anlayış, taa meclis koltuklarında oturuyor ve yasaları yasalaştırmıyorlar. Çünkü erkek hemcinslerine zarar verecekler, aynı mantığı taşıyorlar.
Ayni şey Şili’nin de başında. 1989 faşist Pinochet iktidarı sırasında kürtaj yasaklanış. Yani yılların kadın hakkı birden ellerinden alınmış. İstenmeyen gebelik olsa, tecavüz sonucunda olsa, annenin sağlığını tehdit bile etse kürtaj yasakmış ve kadınlar çok sağlıksız koşullarda gizli saklı olarak kürtaj yaptırmak zorunda kalıyorlar ve birçok ölüm olayı yaşanıyormuş. Kürtaj yaptırmanın cezası 5 yıl hapis yatmakmış. Bunun üzerine kadınlar kürtaj koşullarını gösteren bir video yapmışlar. Video tüm bölgede ilgi görünce iktidar kürtajı serbest bırakmak için bir kanun tasarısı hazırlamış. Bu da yıllardır meclis raflarında sürünüyormuş. Bizim ülkemize benzemiyor mu? Erkek egemen toplumda kadın haklarından yana yasa geçirmek deveye hendek atlatmaktan daha zor.
Tabi Latin Amerika’da bir de 21.yy sosyalist ülkeleri Venezüella, Ekvador, Bolivya var. Bu ülkeler kadınlara sağlık, eğitim ve ekonomik birçok güvence veriyorlar. Devlet eli ile kadın erkek ayrımcılığı önlenmeye çalışılıyor. Elbette toplumda erkek egemen anlayış bitmiş değil ve kadın örgütleri bu anlayışı da akıllardan ve yasalardan silmek için seslerini çıkarıyorlar. Ama bu ülkelerde örgütlerin seslerini duyurması yasak değil tersine istenen bir şeydir. Devletlerde iktidarın işleyiş hızına göre bunları gerçekleştirmeye çalışıyorlar.
Son olarak bir şey daha söylemek istiyorum. Eskiden ‘Dünya Kadınlar Günü’ydü. Başında Emekçi sıfatı yoktu ve o gün kadınların doğum günleri gibiydi. Kadınlar birbirlerini kutlarlar, kutlama mesajları yollarlardı. Kadınlar o gün kadın kadına sokağa çıkar özgürlüklerini bir parça yaşamak isterlerdi. Sonra kadınlar ezilmişliklerini ve bunun bir düzen sorunu olduğunu daha iyi anlamaya başladılar ve aslında kutlamak değil protesto edilecek yığınla sorun vardı. Artık bu günler iktidar ile erkekler ile karşı karşıya gelinen bir gün oluyor. Uzun süreceğini bilsek de tekrar Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nü kutlayacağımız günlerin gelmesini dileyelim.
[button link=”http://www.sodap.org/ayse-tansever-tum-yazilari/” align=”right” font_style=”italic” icon=”momizat-icon-pencil” icon_color=”#ffff00″]Yazarın tüm yazıları..[/button]