Delhi Kararları
Çeviren: Ayşe TANSEVER
Aralık 2009
Komünist ve işçi partilerinin 11. uluslararası toplantısı, 20–22 Kasım 2009 tarihlerinde “uluslararası kapitalist kriz, işçi ve halk mücadeleleri, alternatifleri ve komünist hareketin ve işçi sınıfı hareketinin rolü”nü tartışmak üzere Yeni Delhi’de yapıldı:
*Sergiler: Günümüz küresel resesyonu, kapitalizmin tarihsel sınırlarını ve devrimle baştan atılması ihtiyacını ortaya koyduğunu bir kez daha sergiler: Kapitalist üretimin sosyal yapısı ile kapitalist özümseme arasındaki temel çelişkinin keskinleştiğini gösterir. Sermaye ve emek arasındaki çelişki, krizin temelinde yatmaktadır. Bu kriz, IMF, Dünya Bankası, DTÖ vs. gibi kurumları ile emperyalist güçler arasındaki kapitalist sömürüyü arttırma ‘çözümleri’ni uygulamadaki rekabeti kışkırttı. Askeri ve politik ‘çözümler’ emperyalizm tarafından global çapta saldırgan bir şekilde yürütülmektedir. NATO yeni saldırgan bir strateji geliştiriyor. Politik sistemler, sivil ve demokratik özgürlükleri, sendikal hakları vs. kısıtlayarak gericileşiyorlar. Bu kriz kapitalizmdeki kurumsal çürümeyi daha da derinleştiriyor.
*Teyit eder: 1929 Büyük Depresyonu’ndan beri yaşanan her alana yayılmış günümüz krizinin dokunmadık alan bırakmadığını teyit eder. Yüzbinlerce fabrika kapanmıştır. Tüm dünya kır ve tarım alanlarında milyonlarca tarım işçisi acı ve yoksulluğu artmış bir şekilde perişan haldedir. Milyonlarca insan işsiz ve evsiz kalmıştır. İşsizlik görülmemiş düzeylere çıkmış (2008’de 190 milyon tahmin ediliyor) ve günümüz resesyonunda resmi olarak 50 milyonun üstüne çıkması bekleniyor. Eşitsizlik, tüm dünya ölçüsünde artarken, zenginler daha zenginleşiyor, yoksullar daha da yoksullaşıyor. İnsanlığın altıda birini oluşturan 1 milyardan fazla insan aç. Gençler, kadınlar, göçmenler ilk kurbanlar arasında.
Bu krizin üstesinden gelmeye çalışan kapitalist ülkeler, sınıf yapıları nedeniyle, bu temel sorunlara yanıt veremezler. Kapitalizmin devleti inkâr eden tüm yeni liberal savunucuları ve sosyal demokrat kapitalist yöneticiler, şimdi devleti kendilerini kurtarmak için kullanıyorlar ve böylece kapitalist devletin her zaman süper karı savunduğunun ve kazançlarını arttırdığı temel gerçekliğinin altını bir kez daha çiziyorlar. Kurtarma paketlerinin maliyeti halklara çıkarılırken, kurtarmanın çıkarları bir avuç insana yarıyor. Açıklanan kurtarma paketleri, ilk önce açıklandığı gibi kurtarılmak için değil, kar edenlerin kazançlarına ekleniyor. Bankalar ve finans kurumlarının işleri yine düzeldi ve kar etmeyi sürdürüyorlar. Artan işsizlik ve düşen reel ücretler çalışan halklara bir yük olurken, kurtarma paketleri uluslararası şirketlere verilen armağandır.
*Biliyoruz: Krizin bir avuç aç gözlüden ya da denetleme mekanizmasındaki eksiklikten kaynaklanan bir hata olmadığını biliyoruz. Karları en yükseğe çıkarmak, bu ‘küreselleşme’ döneminde hem ülkeler arası, hem de ülke içindeki ekonomik eşitsizliği korkunç boyutlara yükseltti. Bunun doğal sonucu olarak dünya halklarının çoğunluğunun alım gücü düştü. Günümüz krizi bir sistem krizidir. Bu durum, Marksizmin “kapitalist sistem kriz üretir” tespitini bir kez daha doğrular. Daha çok kar peşinde koşan sermaye, ulusal sınırları aşmakta ve her şeyi ezip geçmektedir. Bu süreçte işçi sınıfı ve diğer emekçi halk tabakalarının sömürüsünü arttırırken, onların sırtına büyük zorluklar dayatıyor. Kapitalizm özünde yedek bir emekçi ordusuna ihtiyaç duyar. Bu kapitalist barbarlıktan, ancak gerçek alternatifinin yani sosyalizmin inşası ile kurtulunabilir. Bunun için anti-emperyalist ve anti-tekelci mücadele yükseltilmelidir. Bu nedenle alternatif mücadelemiz, kapitalist sisteme karşı bir mücadeledir. Alternatif mücadelemiz, insanın insan tarafından, bir ulusun başka bir ulus tarafından sömürülmediği bir sistemdir. Bu, başka bir dünya, adil sosyalist bir dünya mücadelesidir.
*Bilincindeyiz: Genel olarak egemen emperyalist güçlerin, kapitalist gelişimin alt ya da orta kademesinde gelişmişlikte olan kalkınmakta denilen ülkelerin pazarlarına hâkim olayım ve içine gireyim derken, emekçi halklar üstüne daha fazla yük getirerek krizden çıkmak istediklerinin bilincindeyiz. Öncelikle bu ülke halkları pahasına olan adaletsiz ekonomik anlaşmaların kaynağı DTÖ’nün Doha ticaret görüşmeleri yoluyla, özellikle de tarımda standartlaşma ve Tarım-dışı Pazar Girişi (NAMA) yoluyla sağlamaya çalışıyorlar.
İkinci olarak, çevre tahribatının baş sorumlusu olan kapitalistler, yol açtıkları iklim değişikliğinden dünyamızı kurtarmanın tüm yükünü çalışan sınıf ve halkların omzuna yıkmak istiyor. İklim değişikliği adına kapitalizmin yeniden yapılanma önerisi, çevreyi kurtarmayla çok az ilişkilidir. Çok Uluslu Şirket’lerin ‘yeşil kalkınma’ ve ‘yeşil ekonomi’ önerileri, halklara daha çok yeni yükler getirecek, ÇUŞ’in karlarını daha da artırmalarını besleyecek yeni tekelci devlet düzenlemeleridir. Kapitalist koşullarda kar artırımı, çevre korunması ve halk hakları ile uzlaşamaz.
*Vurgularız: İşçi sınıfı ve sıradan insanların kapitalist krizden kurtulmalarının tek yolunun, kapital egemenliğine karşı mücadeleyi yoğunlaştırmaktan geçtiğini vurgularız. İşçi sınıfı, gücünü devreye sokup bu çabalara karşı direnirse, haklarını korumada başarılı olacağını deneylerinden bilir. Fabrika işgalleri gibi militan işçi sınıfı eylemleri yönetici sınıfları işçi sınıfının taleplerini dikkate almaya zorlar. Günümüz işçi sınıfı ve halk eylemlerinin yaşandığı Latin Amerika, hakların nasıl korunabileceği ve mücadele ile kazanılabileceğini gösteriyor. Birçok ülke, koşullarının düzeltilmesini isteyen yaygın işçi sınıfı eylemleri yaşadı ve yaşıyor. Bu işçi sınıfı eylemleri, sorunlarına sadece acil değil uzun dönemli çözümler talep eden acılı halk kitlelerini de katarak daha da güçlendirilmelidir.
Sovyetler Birliği’nin çöküşünden, içinde bulunduğumuz kriz sürecine kadar yaşanan ekonomik canlanma dönemi ile can simidine kavuşan emperyalizm, halklar ve emekçi sınıf hakları üzerine görülmemiş saldırılarda bulundu. Bu duruma, yalnız tek tek ülkelerde değil AB, OECD, Avrupa Konseyi gibi uluslararası forumlarda çılgın bir anti-komünist propaganda eşlik etti. Ama istediklerini desinler, modern medeniyetin çerçevesini tanımlayan sosyalizmin başarıları ve katkıları silinemez. Bu acımasız saldırılar karşısında, şimdiye kadar yaptığımız mücadele, genelde savunma, geçmişte elde edilen hakların korunma mücadelesidir. Günümüz konjonktürü, yalnız haklarımızı korumayı değil, yeni haklar elde etmek için saldırıyı gerektirmektedir. Yalnız birkaç yeni hak kazanmak değil, bütün bu kapitalist yapının yıkılması için sermaye egemenliğine saldırılmalıdır. Politik alternatif sosyalizmdir!
*Kararlıdır: Tamgün, tutarlı, tam istihdam ve özellikle kamuya dayalı çalışma koşulları için; herkese bedava eğitim, sağlık, sosyal güvence için; cins ayrımcılığına, ırkçılığa son vermek için; gençlik, kadın, göçmen işçiler, etnik ve ulusal azınlıklar gibi çalışan tüm kesimlerin haklarını korumak için; komünist partiler ve işçi sınıfı partileri mümkün olan en geniş kesimleri harekete geçirecek şekilde aktif bir şekilde çalışmaya kararlıdır.
*Çağırır: Komünist partileri ve işçi partilerini kendi ülkelerinde bu görevi yerine getirmeye ve kapitalist sisteme karşı ve insan hakları için yoğun mücadeleye çağırır. Kapitalist sistem özünde krizlerle dolu olsa da otomatik olarak çökmez. Komünist karşı saldırı olmaması, gerici güçlerin güçlenmesi riskini barındırır. Egemen sınıflar, komünistlerin ve işçi partilerinin büyümesini engellemek, statükolarını korumak için toptan bir saldırıya girişirler. Kapitalizmin gerçek yapısı hakkında hayaller yayan sosyal demokrasi, ‘hümaniter kapitalizm’, ‘düzenleme’, ‘global yönetim’ vs. gibi sloganlar geliştiriyor. Sınıf mücadelesini inkâr ederek ve halk karşıtı politikalar yürüterek sermaye stratejisini destekliyorlar. Kapitalizm koşullarında hiç bir reform sömürüyü ortadan kaldıramaz. Kapitalizm alaşağı edilmelidir. Çalışan sınıflar tarafından yönetilen ideolojik, politik halk mücadelesinin yükseltilmesi gereklidir. “Emperyalist küreselleşmeye alternatif yoktur” türünden teorilerin hepsi propagandadır. Bunlara karşı bizim yanıtımız ‘sosyalizm alternatiftir!” sözüdür.
Biz: Dünyanın dört bir köşesinden gelen, işçi sınıfı ve toplumun emekçi çıkarlarını temsil eden biz komünist partiler ve işçi partileri, komünizmin yerinin doldurulamayacağının altını çizerek halkları, sosyalizmin insanlığın geleceğinin tek gerçek alternatifi olduğunu ilan etme mücadelesini güçlendirmek için bize katılmaya çağırıyoruz. Gelecek bizimdir.