Erdoğan’ın Fransa ziyareti bilinen gerçekliği bir kez daha ortaya koydu. Macron “İkiyüzlülüğe son vermeliyiz, Türkiye’nin AB üyeliği bir hayal.” dedi. Ankara bu geziden eli boş döndü. Ancak bu gerilim hem Türkiye ekonomisini hem de onun 500 en büyüğünü fazlasıyla zorluyor.
TÜSİAD Başkanı E. Bilecik yana yakıla şunları söylüyor: “Yılın ilk yarısında 5 puanlık büyümenin 2 puanı buradan geldi. Bakın; matematik asla yanılmaz. Bu rakamlar, ‘Avrupa bitti’ diye düşünenlerin ne kadar yanıldığını gösterdi.” “Uzlaşma adımlarını Gümrük Birliği’nin revizyonu müzakerelerini başlatarak taçlandırırsak, emin olun 2018 yeni bir umut, yeni bir başlangıç yılı olur.” “Avrupa ile ilişkileri iyileştirmenin tam zamanı…”
Referandum öncesi yapılan Avrupa savaşlarının acısı yavaş yavaş çıkıyor. Türkiye hala altı kırılgan ekonomi arasında durmaya devam ediyor. Dolayısıyla E. Bilecik’in vurguladığı gibi: “Dış borç artıyor, finansman kalitesi düşüyor, enflasyon yükseliyor.”
Erdoğan Fransa’dan, Çavuşoğlu da Almanya’dan kuşatmayı yarma girişimleri yaptılar, fakat şimdilik elde bir sonuç yok. Ekonominin dönmesi için bugüne kadar belli ölçüde Körfez’den gelen paraların artık musluğu kapandı. Zaten bu durum sürdürülemezdi. Bu görünüşüyle Türkiye normal finans piyasalarına gidince “finansman kalitesi düşüyor.” Yani daha yüksek faizle borçlanmak zorunda kalıyor.
Öte yandan İktisadi Kalkınma Vakfı’nın son anketine göre AB’ye girmek isteyenlerin oranı şaşırtıcı ölçüde yüksektir: %78,9. Vakıf özellikle son iki yıldır oranın yükseldiğini söylüyor. Saray’ın esip gürlemeleri sonunda ekonomi duvara dayanınca, demek ki insanlar “kürkçü dükkanına dönmeyi” tercih ediyorlar. Ancak ne çare, dükkan artık kapalıdır. Bu tablonun siyasete mutlaka bir faturası olacaktır.
İşlerin iyi gitmediği diğer nokta Amerika’daki Zarrap davasıdır. Hakan Atila suçlu bulundu; gelecek mali ceza bekleniyor. Bu konuda söylentiler çeşitli olsa da para cezası geleceği, bunun ekonomiye büyük bir bedeli olacağı bir o kadar kesindir. Zaten uluslararası finans piyasalarında “kırılgan” ekonomiler arasında sıralanan Türkiye, davadan gelecek ceza ile iyice çöküşe girebilir.
Sonuç olarak, Türkiye’ye karşı Batı cephesinden yapılan kuşatmalar daralıyor. Efelenme günlerinden bedel ödeme zamanına gelindi.
Doğu cephesinde “iyi giden” işlerde de bir sıkıntı ortaya çıktı. Rusya’nın Hımeymim Üssü’ne yapılan saldırıdan dolayı Rusya, Hulusi Akar ve Hakan Fidan’a mektuplar yollayarak, bu saldırıda ÖSO’nun parmağı olabileceğini söylemektedir. Öte yandan bu gelişmeleri değerlendiren Şam yönetimi İdlib’in güneyinden Rus hava desteği ile kuzeye doğru tırmanmaya başladı. Şam yönetimi Nusra’nın elinde olan Ebu el-Zuhur havaalanına ilerliyor. Bunun üzerine Ankara’daki Rusya ve İran elçileri bakanlığa çağırılarak “etkili bir tonla” uyarıldı. Şam’ın durdurulmasını, aksi durumda Astana sürecinin zarar göreceği açıkladı.
İdlib’te Ankara kendine göre bir oyun kurdu. Astana Anlaşması’na göre 12 tane gözlem noktası oluşturmak yerine sadece Afrin’in güneyinde 3 nokta kurdu. Ve olur olmaz “Bir gece ansızın gelebiliriz.” deyip duruyor. Ankara’nın derdi Astana sürecini uygulamaktan çok Kürtleri fırsat bulursa darbelemektir.
Fakat Ankara’nın bu örtülü planını hem Moskova hem de Tahran çok iyi biliyor. Siyasal çözüm süreci ilerledikçe Ankara, hem sahada hem de masada sıkışıyor. Son günlerde Erdoğan birkaç kez Afrin’e ve Menbiç’e müdahaleden söz etti. Böyle bir adım Astana sürecini bozar ve Trump’ı çok keyiflendirir.
Saray, Batı cephesine rest çektikçe kaçınılmaz bir şekilde Doğu’ya yaklaştı. Rusya’dan S-400’lerin alınması ile bu yolculuk bir basamak yükselmiş oldu. Ancak nereye kadar? Saray Suriye’de kendi oyununu uygulamaya kalkarsa bu kez Doğu’dan da kuşatılabilir. Olaylar bu yönde akıyor. Putin, 2019’a hazırlanan Erdoğan’a bir seçim iyiliği yapar mı? Kendisi de seçime hazırlanıyor, üstelik kaç yıldır ince ince ördüğü sürecin Ankara’nın oyunuyla boşa çıkması Moskova’nın katlanamayacağı bir sonuç olur.
Saray, seçim sathına baktıkça bir mayın tarlası görüyor olmalıdır. Çember daralıyor; öyleyse gerilim ve gürültü yükselecektir. Bu gidiş hem sürprizlere hem de fırsatlara gebedir.
[button link=”http://www.sodap.org/mehmet-yilmazer-tum-yazilari/” align=”right” font_style=”italic” icon=”momizat-icon-pencil” icon_color=”#ffff00″]Yazarın tüm yazıları..[/button]