Cumhuriyetin 94. yılı kutlanırken, bu uzun yıllar boyunca bir türlü giderilemeyen en önemli eksiklik vurgulanmazken, siyasi ortam tüm gücüyle 2019’a koşuyor. Eksik olan demokrasidir. Ancak 2019’a gidiş bu eksiği tamamlamak yerine tam tersine böyle beklentileri tümüyle ortadan kaldıracak bir yolda ilerliyor. Keyfileşmenin, reis devletine dönüşmenin en son kanıtları belediye başkanlarının orta oyununa dönüşen istifalarıyla ortaya konuldu. 2019 sonrasının nasıl olacağının örnekleri yaşanıyor.
Saray ve AKP, 2019 yolundaki stratejisini belli yönleriyle ortaya koyuyor. Risk yaratabilecek belediye başkanları ve siyasetçiler yavaş yavaş tasfiye ediliyor. Bu yapılırken Erdoğan çok tanıdığımız özelliğini bir kez daha ortaya koydu. Cemaatle ilgili “Yanıltıldık, Rabbim ve vatandaş affetsin” itirafı gibi; “Biz İstanbul’a ihanet ettik” diyerek günahlarından kurtulmak için aynı yolu izliyor. Daha ötesi, cumhuriyet kutlamaları sırasında bugüne kadar “Atatürk” kelimesini ağzına almayan Erdoğan, Anıtkabir’de deftere “Yüce Atatürk” yazarak reis devletine giderken daralan zeminini genişletmek için her yola başvurabileceğini gösteriyor.
Bu tablonun içine bir de “İyi Parti” geldi. 2019’a gidişi “iyileştirme” yönünde bir etkisi olabilir mi? İyi’den anladıkları cumhuriyetin en temel eksikliği olan demokrasinin inşası değil de milliyetçiliğin yıpranan söylemlerini daha yumuşatmak olunca reis devletine doğru gidişin engellenmesi yönünde güçlü bir etkisinin olması mümkün değildir.
CHP ise Bülent Tezcan’ın ağızından Saray’la mahkemelik olan “faşist diktatörlük” polemiğini yürütüyor. “Faşist diktatörlüğü” engelleyecek bir güç ortaya koyamazken en keskin söylemlerin bile bir umut yaratmayacağını hala anlamamış görünen CHP, Saray’ın estirdiği rüzgarın dışına çıkamıyor; bu anaforun içinde yuvarlandıkça hırçınlaşıyor.
Kamuoyu araştırma firması Konda’nın müdürü olan Bekir Ağırdır’ın gidişle ilgili bulgusu oldukça ilginçtir. “Seçmenlerin yarısından fazlası şu andaki siyasi zeminde ve mevcut siyaset aktörleriyle sorunların çözülebileceğine inancını yitirmiştir.” (Medyascope.tv) Bu tespitten “Devrimci bir duruma mı gidiliyor?” sonucunu çıkartmak zor değildir. “Yukarıdakiler” sorunları çözemiyor ve kitleler arasında bu kanı gittikçe güçleniyor. Ancak “aşağıdakilerin” tepkisi henüz yeterince güçlü ve örgütlü olmayınca elbette bu tablodan “devrimci bir durum” çıkmaz. Ancak siyasi ortamın çok kırılgan olduğu sonucu çıkabilir.
AKP içinde “metal yorgunluğu” diye başlayan sorunun belediye başkanlarının istifa orta oyununa dönüşmesi, bize buz dağının suyun üzerindeki kesimini gösterdi. “94 yıllık” cumhuriyetin gele gele reis cumhuriyetine dönüşme sancısının büyük kırılganlıklar yaşanmadan gerçekleşmesinin mümkün olmadığı yeterince açıktır. Hiçbir siyasi parti ve yapı bu gerilimin dışında değildir.
Dünyada popülizmin yaygınlaşması, sürecin faşizme doğru gidiş lehinde sonuçlandığı anlamına gelmiyor. Neoliberalizmin yıkımlarının bedelini büyük kitleler henüz faşizme boyun eğerek ödemeye razı olmadılar. Saray bu gelişmelerden cesaret alsa da daha hedefine çok uzaktır.
Cumhuriyetin 94. yılında üretken bir ekonomi yerine ranta esir olmuş bir ekonominin geniş kitlelere nasıl bir zam yağmuru biçiminde yağdığı görülüyor. İhracat artışı ile ilgili yapılan bir toplantıda başbakan Yıldırım “üzülerek” ithalatın daha çok arttığını itiraf ediyor. Cumhuriyet ekonomisi 94 yılda “inşaat ya resulullah” noktasına gelip dayanmıştır. Üretim her geçen gün ölüyor. Bir haftada Kayseri’de “2 milyon kayısı ağacı kesildi”. Et Sırbistan’dan geliyor. Çok övünülen ihracat artışı, ancak ara malı ithalatının artışı ile sağlanabiliyor. 94 yılın sonunda dünya pazarlarında övünülecek seviyede bir üretim alanı yoktur.
Siyasi olarak cumhuriyetin 94. yılında en doğal demokratik hakların, özgürlüklerin gerçekleşmesi yerine OHAL ve KHK ile yürütülen bir dönemden geçiliyor. Planlanan reis cumhuriyetinde, bugüne kadar çok fazla işe yaramasa da parlamento tümüyle bir kenara itilecektir. AKP yola çıktığında askeri vesayete karşıydı, “üstünlerin hukuku yerine hukukun üstünlüğünü” savunuyordu; cumhuriyetin “94 yıllık” Kürt sorununu çözme yoluna çıkmıştı. Gelinen nokta 94 yıl öncesinden bile geridir.
Ülke büyük bir hızla 2019’a koşuyor. Saray, reis cumhuriyetinin kurulması için her renge girebileceğini ortaya koyuyor. Ancak böylesine büyük bir esneklik güven yaratmak yerine Bekir Ağırdır’ın bulgularındaki gibi “sorunların çözülebileceğine inancı” yok ediyor. Politik ortamın aşırı kırılganlığı, belediye başkanlarının istifa orta oyunları gibi yollardan ortadan kaldırılamaz. Zamanı ve içeriği iyi seçilmiş cesaretli taktikler bu kırılganlıktan güçlü adımlar üretebilir.
[button link=”http://www.sodap.org/mehmet-yilmazer-tum-yazilari/” align=”right” font_style=”italic” icon=”momizat-icon-pencil” icon_color=”#ffff00″]Yazarın tüm yazıları..[/button]