Cumhuriyet “Sahip”siz Kalabilir
Mehmet YILMAZER
4 Kasım 2010
CHP’de yaklaşan kriz bütün tahminleri aşan bir şekilde patladı. Son günlerdeki gelişmelere bakıldığında güçlü bir siyasal anaforun işlemekte olduğu görülebilir. Saadet Partisi bölündü, MHP bölünmemek ve daha fazla erimemek için büyük çabalar harcıyor. Siyasi güçler tablosunda bir ayrıntı gibi gözükebilir, ancak anaforun yönünü göstermesi açısından önemlidir. Ömer Laçiner ve Birikim dergisi, geleneksel sol ile bağlarını kopardığını ilan etti ve “otantik Türkiye burjuvazisi”ne olmadık misyonlar biçerek siyasal islama el sallamaya başladı. Son olarak CHP, aynı anaforun etkisi ile çok güçlü şekilde savruldu ve parçalandı.
Neoliberalizm destekli siyasal islamın ikibinli yılların başından beri siyaset sahnesinde yarattığı “değişim” dalgası güçlenerek devam ediyor ve diğer siyasal aktörleri de etkiliyor. Saadet Partisinden Halkın Sesi Partisinin doğuşu aslında “Milli Görüş”ten bir kopuştu. Erbakan, “sürüden ayrılanı kurt kapar” dese de, bugünün Türkiye’sinde artık başka “sürülerin” düzülmekte olduğunu acı acı görüyor. MHP, referandum sonuçlarından büyük yara aldığını fark ederek, “tasfiye” girişimlerine karşı kendini korumaya çalışıyor. Kılıçdaroğlu’nun, “laikliğe fazla takılmışık, esas sosyal devlet elden gidiyor” biçiminde, eski parti ideolojisini çok ılımlı eleştirilerine bile CHP’nin taşlaşmış yapısı izin vermedi. Cumhuriyetin “kurucu” partisi patladı. Önder Sav, aslanlar gibi cumhuriyeti savunan açıklamalar yaptı. Kılıçdaroğlu, “yeni CHP” diyor, bu fosilleşmiş yapının kendisini ne ölçüde yenileme yeteneğine sahip olduğunu göreceğiz.
Siyasal islamın öncülüğünde cumhuriyet yeniden yapılanıyor. Bu yeniden yapılanmanın nerelere kadar gidebileceğini bugünden kestirmek zordur. Bugüne kadar yaşananlarda değişimin başlıca iki yönde geliştiği biliniyor. Birisi, ordu siyaset ilişkisinde; diğeri Kürt sorununda yaşanıyor. Uzun yılların birikiminden sonra son on yılda yaşananlar, 12 Eylül Anayasasına ve cumhuriyetin tabulaşmış kalıplarına sığmıyor. Düzenin siyasal güçleri bu gelişmeleri bugüne kadar sadece kendi duruş noktasında okudu ve kimisi destekledi, kimisi dirençler geliştirdi. Ancak artık, dirençlerin kırılma noktasına yaklaşılıyor. Bundan sonrası ülkede ve dünyadaki güç dengelerine göre şekillenecektir. Aslında esas çok sancılı süreç yeni başlıyor.
CHP’deki parçalanma, bu anaforun cumhuriyetin “kurucu” partisini bile güçlü bir şekilde etkisi altına aldığını göstermesi açısından önemlidir. Sorun ne sadece “koltuk kavgasıdır”, ne de CHP’nin ünlü “hizip savaşlarından” birisidir. Kılıçdaroğlu’nun çok ılımlı yenilenme “rüzgarına” bile CHP’nin fosilleşmiş yapısı tepki gösterdi. Bundan sonra neler yaşanacağı konusunda fal açmaya gerek yoktur. Cumhuriyetin kalıplarının artık bir deli gömleğine dönüştüğünü fark edenler bir değişim sancısını göze almak zorundadır. Gömleğin içinde durmakta inat edenler ise bir hastane köşesinde umutsuz vaka olarak kalmaya mahkûmdur.
Gelişmeler hiç şüphesiz AKP’nin elini güçlendirecektir. Ancak bu, cumhuriyetin yeniden yapılanmasına karar verecek tek güç olarak kaldığı anlamına gelmez. Değişim sürecinin ateşi yükseliyor. Bu sıcaklık yeni siyasal dengelerin de yolunu döşeyecektir.
Bu dönem aynı zamanda, sosyalist hareket için de önemli fırsatlar yaratabilir. Ne eski kalıplarının içinde katılaşan “geleneksel sol”, ne siyasal islamda misyon gören liberal sol’un kendini geleceğe taşıma şansı yoktur.