[email protected]
SODAP SODAP SODAP
  • Anasayfa
  • Tarihimiz
    • Dr. Hikmet Kıvılcımlı
  • SODAP
    • Neden SODAP?
    • Program
    • Tüzük
    • Kurumsal Kimlik
    • Arşiv
      • 2021
      • 2020
      • 2019
      • 2018
      • 2017
  • Açıklamalar
  • Yayınlar
    • Sosyalist Dayanışma Dergisi
    • Direniş Dergisi
    • Yol Dergi
  • İletişim
  • Bağış Yap
SODAP'a Katıl
  • Home
  • /
  • Çeşitli Yazılar/Röportajlar
  • /
  • Çeviri: Seçim Öncesi ve Sonrası Syriza: Başka Bir Gün İçin Mücadele

Çeviri: Seçim Öncesi ve Sonrası Syriza: Başka Bir Gün İçin Mücadele

5 Ekim 2015

Çevirmenin notu: Yunan sol haftalık dergisi Epochi’de Pavlos Klavdianos’un Syriza kurucularından Michalis Spourdalakis’le yaptığı bir söyleşi yayınlandı. Michalis Spourdalakis Yunanistan’ın önde gelen politik bilim adamı ve şu anda Atina Üniversitesi’nde Ekonomi ve Politik Fakülte dekanıdır. Söyleşi  seçim öncesi yapıldı ve Kanada’lı iki tercüman tarafından İngilizce’ye çevrildi. Yazı Bullet ve Jacobin sitelerinde yayınlandı. Biz yer kıtlığı nedeniyle söyleşinin bazı kısımlarını çevirmeyi uygun bulduk. Yazının Syriza’nın iç sorunlarını, yanlışlarını, eksikliklerini anlamak açısından önemli olduğunu düşünüyoruz.  

Ayşe Tansever

  (Klavdianos seçimlerin güçler dengesi ve politik sisteme bir değişiklik getirip getirmeyeceğini sorduktan sonra ikinci sorusunu yöneltiyor.)

Soru: Syrizanın seçimleri yapma çağrısı çok ciddi şekilde eleştirildi.

Yanıt: Syriza çok ciddi bir program (Salonica programı) sözü vererek seçimleri kazandı ve yeni bir politik strateji önerisi ile geri dönebilmek için halkın kararını sormak zorundaydı. Elbete çoğunluğu kaybettikleri için işin parlamento boyutu da vardı ama bu belirleyici değildir. Syriza’nın değişik bir mantık yönelişi vardı. Syriza “halkı sahneye çıkarma” sözü temelinde kuruldu ve gelişti. Ayrıca bunu sosyal  alanda çalışarak yapma sözü verdi. Yani sosyal hareketlere gidecek, onlardan öğrenecek ve yalnız teknokrat hiyerarşiyi değil aynı zamanda sosyal hareketlerden öğrendiklerini de dikkate alacaktı. Dahası bu solun birliği çağrısının temel stratejisine dayanır.  Herhangi birinin şu ya da bu ideoloji ya da parti zemini hareketinden gelmesi önemli değildi. Syriza çoğulcu bir şekilde “tüm solun birliğinden” söz ediyordu.

……….

Yani Syriza sosyal düzeyde ve  bu programa dayalı olarak IMF, Avrupa Komisyonu ve Avupa Merkez Bankası ile uğraştı. Bu nedenle bir ayağı ile toplum ve sosyal hareketlerde diğeri ile de ciddi bir şekilde kurumlar, parlamento, belediyeler sendikalar, kooperatifler, çeşitli halk hareketleri vs içinde var oldu. Böylece  cunta sonrası yıllarından beri var olan başka bir mantık ile devleti yönetmeye çalıştı.

 

Soru: Onun bu söylediğiniz mantığı yerine getirdiğine inanmak zor. Zaten seçim tahminlerindeki düşüşü bunu doğrulamıyor mu?

Yanıt: Bu zayıflığın nedeni yukarıda anlattığım mantık ile 2012 seçimlerinde %27 oy aldıktan sonra ne yazık ki bu mantığı şekilendiren ve onunla çalışan en üst parti kadroları bile bu stratejinin önemini tam olarak anlamadılar. “Syriza yolunu” sağlamlaştırma doğrultusunda herhangi bir ne teorik ne de eğitimsel bir çalışma yapılmadı.

 

Böylece 2012 sonrası Syriza yavaş yavaş “devlet işleri” ile uğraşmaya ve “ne  pahasına” olursa olsun iktidara tırmanmada acele etti.  Meclis oyunlarına daha çok önem verdi ve sosyal alandaki işler rutinleşti. 2010 ya da 2011 yıllarındaki gibi topluma insiyatif götürmeyi, yaratıcı olmayı bıraktı. Bu ilk 2012 konvensionunda ve daha açık bir şekilde 2013 kuruluş konferansında ortaya çıktı. Giderek sosyal alandan uzaklaştı, sadece “parti örgütlenme sorunlarına” daldı. Her hangi bir yaratıcılık ve ilham olmadan örgütün Syriza’nın bu stratejisini sürdürmesi ve desteklemesi olanaksızdı. 2012 seçimlerinden sonra bu eğilim daha da netleşti ve gelişti.

 

Soru: Ama Syriza’nın iktidar olması için bir halk baskısı vardı.

Yanıt: Bu eleştirel değerlendirme sadece liderliğin tercih eksikliğine indirgenemez aynı zamanda sosyal dinamik ve politik zorunluluğun yarattığı gerçek baskı ve ihtiyaçlara verilen tepkidir. Onun iktidar olmasını isteyen halk sınıflarının da “seferberliğidir”. Sonuçta Syriza’nın örgütsel sorunlarına yanıt verilemedi, parti stratejisinin daha iyi sağlamlaştırılması için yeni duruma yönelik uyarlanmalar yapılamadı.

 

Aynı zamanda ülke içindeki eylemleri ve uluslararası ortamı algılamada Syriza’nın bir dizi saflıkları oldu. Eğer Avrupa’ya gider görüşlerimizi iyi, anlaşılır bir şekilde belgelersek bu duyulur ve “kurumlar” bize hak verir. Ama “kurumlar” yeni liberal mantık ve çok katı, esnemez çıkarlarla doludur. Bu korkunç bir yanılgıydı ve görüşmeleri kesin bir şekilde etkiledi. Yunanistan’ın içindeki temel saflık partinin kendisi ile bağlantılıdır. Seçmenin etkisi giderek arttığı için liderlik canlı, demokratik, katılımcı bir partinin sanki pek de çok gerekli olmadığını düşünmeye başladı. Teorik çalışma ihmal edildi ve iktidar olununca zamanla iç güçler dengesinin de zaten yavaş yavaş kendiliğinden değişeceği düşünüldü. Bu ilkel görüşün temeli iktidar ve devlet kavramlarının bir araç olarak görülmesidir. Ve bu görüş başka amaçlara hizmet eden bazı üst düzey kamu yönetimindeki kişilere tolerans gösterilmesine ya da Syriza ile sosyal ittifak yapmaya hizmet edecekler yerine başka çıkarları olan teknokratların göreve alınmasına yol açtı. Syriza’nın aklında bunlarla ittifak olmalıdır. Ne kadar yavaş olsa da  güçler dengesini değiştirmek için yapısal reformlarla bu güçlendirilmeli ve daha geniş bir sosyal değişimin yolu açılmalıdır.

Syriza sosyal ittifakının içinde sadece işçiler, işsizler vs yoktur küçük esnaf, tüccar, aydınlar da bulunur. Syriza çeşitli yapısal reformlarla yavaş yavaş bu kesimlerle de ittifak yapmayı aklına koymalıdır. Daha geniş bir sosyal değişime kapı açmalıdır.

 

Soru: Bir iktidar olalım herşey hallolacak düşüncesi açıkça enstrümantal bir görüştür.

Yanıt:  Aynen öyle! Radikal ve “yeniden yaratıcı” solun teorik başarılarına rağmen Syriza hükümeti var olan bu enstrümantal mantığa karşı durmadı. Tam bir saflık gösterdi. Ve böylece iktidar duvara çarptı. Sol iktidar beklenenden daha yetersiz kaldı. Böylece memorandumun sınırlamalarına rağmen onun pek dokunmadığı alanlarda iktidar gerektiği gibi verimli olamadı demek bana göre doğrudur.

 

Soru: Öyleyse bu durumda hangi temelde politik bir düzelme başarılabilir?

Yanıt: En başta Syriza radikal ve yeniden yaratıcı sol olarak çoğulculuğunu kanıtlamalıdır. Parti ve hükümet kanadı 7 aylık deneyden dersler çıkartmalıdır. İkinci olarak seçilenler bunu başarmalıdır. Üçüncü olarak devleti yönetmek için  iktidar olmanın değerini bilmeliyiz. “Bu iş çok zor, devleti yönetmekten vazgeçiyorum” denemez. Çünkü solun tabanındaki sınıfların güçlenmesi, kurumları ve ilişkilerini devlet merkezli durumdan sosyal merkezli hale getirmek için devlet kaynakları anahtardır. Onları yaratıcı bir şekilde yönetmelidir.

Başka bir şey daha yapılmalıdır ve sanırım Syriza bunu belli ölçülerde yapıyor ama borç görüşmelerinin önemini ve buna bağlı olarak sosyal sektöre yatırımı daha ciddiye almalıdır. Bunu yapıyor ve alt sınıflara umut verecek olan budur. Aynı zamanda pek de demokratik olmayan Syriza işleyişi düzeltilmelidir. Umut kaybeden, yorgun yığınlarla tekrar bağlar kurulmalıdır.

 

Soru: Syriza sosyal yönelişli bir politik güçtür; bu açıktır ve zorlanan anlaşmayla bunun kaybedildiğine inananlar hatalıdır. … Bu tartışmaların altını çizmeye çalıştığı bu özelikler ışığında Syriza’nın ortaya çıkan eksiklikleri nelerdir?

Yanıt: Evet Syriza stratejisini sistemleştirmeli, yeniden yakalamalı, geliştirmeli yenilemeliyiz. Gerçekten anti-liberal, anti-kapitalist olmalıyız. Bu yapılmadı ve yapılmalıdır. Bu konuda yaratıcı olmalıyız. . . . . . . . Bütün bunları tartışmalı ve yöntemler bulmalı, harekete geçmeliyiz.

 

Soru: Bu sorunlar Syriza’nın içinden Halk Birliği Partisi’nin çıkmasına yol açmadı mı?

Yanıt: Bu ayrılanların da devlete bir araç mantığı ile yaklaştığını hatırlatmak isterim. Ayrıca bunlar da sosyal denetimi tam anlamadılar. Bugün radikal ve yeniden yaratıcı solun temel başarısı sosyalizmi devlet kontrolu değil sosyal kontrol olarak anlamaktır. Bunlar bunu da anlamıyorlar. Üçüncü unsurda bu eğilim dayanışma ağları ve sosyal hareketlerin önemini tam olarak anlayamadı ve gerçekte katılımı reddetme yolunu seçtiler.  Bir karmaşa vardı çünkü dayanışmayı bir yardım kurumu olarak düşündüler.

Bu durumda parti programındaki kelimeler parti içindeki farklı eğilimlerce farklı olarak algılandı ve bu bir çok yanlış anlaşılmaya yol açtı ama gerçekte teorik ve politik tartışmalarda ilkeler yoktu. Parti içindeki “federal” yapı yardımcı olmadı. Bunlar sonuçta küçük ya da büyük ağlar hatta hareketler, parti içinde parti olarak çalıştılar ve ortak bir anlayışa izin vermediler. Tepeden alınan kararlar ile herşeyin çözüleceği sanıldı. Bu çok yorucu bir iş ve fonksiyonel, canlı bir parti gerektirir.

Buna bir şey daha eklemek isterim. Eğer iktidarı bir araç olarak görmüyorsanız o zaman kimse insiyatif alıp ne birilerini istifaya zorlar ne de soldan iktidarın altını kazır. Yani eğer ben iktidar isem bildiğimi yaparım demektir. Ya da bunun aksi: “Ben hükümette kalamam çünkü politik projemin hepsini yerine getiremiyorum öyleyse ayrılıyorum.” Sonuçta bu iki unsur da aynı noktada karşı karşıya geldi. Yanlız ülkede değil Avrupa’daki gerçek sosyal ve politik güçler dengesinde ne yapacağınızı temelendirmeden devlet yönetimini ve iktidarı  iki taraftanda eleştirebilir misiniz? Solun tarihinden tek bir ülkede sosyal değişimin sağlanamayacağını biliyoruz. Hele bu küresel kapitalist kaynaşmada ve AB’nin içindeki kurumsallaşmış kapitalist dinamikte bu yapılamaz. Bu nedenlerle hükümetten ayrılınmaz. 2006’daki gibi, ki o zamanlar ne yaptığımızı tam bilmiyorduk, “Syriza yolunda” tekrar işe koyulacağız, partiyi tekrar inşa edeceğiz. Bunun dışındaki herşey  kollektivite istemeyen post-demokratik akımlardır. Ve devlet yönetmeyi az çok bir işyeri işletme gibi görmektedirler. Syriza içinde eğer doğru kullanılırsa gelişmeye yol açabilecek kaynaklar vardır ve başarı sağlanabilir. Seçimlerde en iyi sonuç bu pozitif görüşün temelinin atılmasıdır.

[button link=”http://www.sodap.org/ayse-tansever-tum-yazilari/” align=”right” font_style=”italic” icon=”momizat-icon-pencil” icon_color=”#ffff00″]Ayşe TANSEVER çevirileri ve yazıları..[/button]

 

Share:
prev post next post

Son Yazılar

  • Katliamların hesabını örgütlü gücümüzle soralım
  • En asgari 15 bin
  • Savaşa değil depreme, ölüme değil yaşama bütçe
  • 1 Mayıs Bildirisi​
  • Yaşanacak Bir Ülke Yaratacağız

Son Yorumlar

  • Mehmet YILMAZER Tüm Yazıları için Trump Üçüncü Dünya Savaşına mı Hazırlanıyor? – Mehmet YILMAZER | SODAP
  • M. Sinan MERT Tüm Yazıları için Tegucigalpa Dersleri | SODAP
  • Mehmet YILMAZER Tüm Yazıları için 2019 Savaşları | SODAP
  • M. Sinan MERT Tüm Yazıları için Demokrasiyi Boğan Anti-Amerikancılık – M. Sinan MERT | SODAP
  • Mehmet YILMAZER Tüm Yazıları için Eksen Kaymasında Son Durum – Mehmet YILMAZER | SODAP

Categories

Recent Posts

  • Katliamların hesabını örgütlü gücümüzle soralım

    Aralık 20, 2022
  • En asgari 15 bin

    Aralık 12, 2022
  • Savaşa değil depreme, ölüme değil yaşama

    Kasım 23, 2022

Archives

Meta

  • Giriş
  • Yazı beslemesi
  • Yorum beslemesi
  • WordPress.org

SODAP

Sosyalist Dayanışma Platformu

Twitter Facebook Instagram Youtube

Copyleft © 2021