[email protected]
SODAP SODAP SODAP
  • Anasayfa
  • Tarihimiz
    • Dr. Hikmet Kıvılcımlı
  • SODAP
    • Neden SODAP?
    • Program
    • Tüzük
    • Kurumsal Kimlik
    • Arşiv
      • 2021
      • 2020
      • 2019
      • 2018
      • 2017
  • Açıklamalar
  • Yayınlar
    • Sosyalist Dayanışma Dergisi
    • Direniş Dergisi
    • Yol Dergi
  • İletişim
  • Bağış Yap
SODAP'a Katıl
  • Home
  • /
  • M. Sinan Mert
  • /
  • Bu Rezillik Balçıkla Sıvanmaz! – M. Sinan MERT

Bu Rezillik Balçıkla Sıvanmaz! – M. Sinan MERT

25 Şubat 2014

Bu Rezillik Balçıkla Sıvanmaz!

M. Sinan MERT

25 Şubat 2014

Erdoğan tam “darbeyi bastırdım”  diye düşünürken doğrudan kendisinin içinde bulunduğu bir kaset skandalı ile sarsıldı. Cemaatin yeni bir şiddetli saldırısı ile karşıyayız.

Yaşanan çürümüşlüğün boyutları mideleri bulandıracak seviyede. Erdoğan’ın İslamcı kimliği artık Türkiye burjuva siyasetinin yağma ve talan geleneğini gizleyemiyor. Kaset savaşları geleneğinin ise şimdiye kadar en çok faydasını gören kendisiydi, gelinen bu noktada “montaj, dublaj” diye bağırması hiçbir gerçeğin üstünü örtemez. Kasetin gerçek olup olmadığını tartışmak bizim işimiz olmamalı. Böylesi bir kaset olmasa bile AKP siyasetinin yöneticilerinin kentsel talanla nasıl semirdiklerini görmek için çok dikkatli olmak gerekmiyor. İstanbul başta olmak üzere büyük şehirlerin son bir yılda iyice hızlanan talanı gideceğini hissetmenin verdiği bir telaşla ilişkilendirilebilir. Fakat şurası açıktır ki Erdoğan, İstanbul’un binlerce yıllık tarihinde başına gelen en büyük felaket olma payesini hiç kaybetmeyecek, asla da unutulmayacaktır!

Hükümetin 17 Aralık sonrasında 2. Dalga operasyonu engellediği anda tamamen gayrimeşru duruma düştüğü ortadaydı. Fakat nedense bu durum çok da fazla değerlendirilmedi. Siyasi tutuklamalar sonucunda binlerce insanın cezaevlerine doldurulduğu bir dönemin sonunda, hükümetin doğrudan kendisine yönelen bir operasyonu engellemesi kendisini gayrimeşru duruma düşürmüş, siyaseti açık bir güçler savaşı haline dönüştürmüştü. Siyasetin ve hukukun görevi politik özneler arasındaki bitmez mücadeleyi bir takım kurallara ve normlara bağlamak, böylece de her bir çatışmanın tüm toplumu yıkacak bir şiddet seviyesine yükselmesine yol açmadan çözümünün koşullarını hazırlamaktır. Hükümet kendisine yönelen bir polis operasyonunu engelleyip sonrada yargı ve polis teşkilatını hallaç pamuğu gibi atarak hukuku tamamen işlemez hale getirmiştir. Oysa hükümetin halktan aldığı yetki en azından görünür seviyede siyaseti hukuk çerçevesinde işletmektir. Bu yüzden derin devlet faaliyetleri hukukun denetim alanı dışında gerçekleşir, en açık devlet katliamı bile bir biçimde hukuki açıdan meşrulaştırılır. Bir hükümetin kendi meşruiyetinin temeli olan hukuki işleyişi şu veya bu sebeple ortadan kaldırması, Hobbesyen anlamda doğal duruma dönüş anlamına gelir. Bu durumda tek bir iktidardan bahsedilemez çünkü ortada meşru bir iktidar kalmamıştır. Seçimler temel meşruiyet kaynağıdır fakat seçimle iktidara gelen gücün hukuka uymak gibi bir zorunluluğu vardır. Burjuvazinin iktidarı esas olarak bir manipülasyon ve halkı kandırma pratiğidir. Fakat bu kandırma işlevinin bile rolünü oynayabilmesinin önkoşulu hukuka uydurulabilmesidir. Hukuka uyamıyorsa siyasi iktidar kaba güç derkesine düşer. Dolayısıyla da halkın bu iktidarın emirlerine uyma zorunluluğu tamamen ortadan kalkar. En azından Lockeçu anlamda rızanın olmadığı yerde itaat zorunluluğu ortadan kalkar. Halkın isyan hakkını kullanmasının tüm koşulları oluşmuştur çünkü hükümet hukuka uymayarak kendi meşruiyetini ortadan kaldırmıştır.

Erdoğan yasal/hukuksal meşruiyeti kaybedince onun yerini karizmasıyla doldurmaya çalışıyor.  Seçimlerden çıkaracağı yüksek bir başarıyla hukuki sorunu çözebilmeyi istiyor. Fakat hukuktan bu kadar uzaklaşan bir hükümetin, her erki ve her bilgi akışını tekelleştirmeye çalışan bir siyasi iktidarın sağlıklı bir seçim gerçekleştirebilme olasılığı nedir? Halkın gözünün içine bakarak yalan söyleyen, HSYK’yı tam anlamıyla kendisine bağlamaya çalışan bir hükümet tam da bir “İstiklal savaşı” verirken seçim sonuçlarını maniple etmekten kaçınabilir mi? Seçimleri maniple etmek milyonlarca doları bir gecede elden çıkarmaktan daha mı zordur? Böylesi koşullarda ortaya çıkacak seçim sonuçları hele de aradaki farkın az olduğu yerlerde  kimseyi ikna etmeyecektir. Böyle olması da çok meşrudur.
Hukuki sorunun siyaseten çözülmesi burjuva meşruiyet anlayışı açısından mümkün değildir. Kendisini yargılatmamayı kafaya koymuş bir hükümet yargı bağımsızlığına ve seçimin tarafsızlığına nasıl kefil olabilir?  Ortada burjuva siyasetinin parametreleri açısından çözülemeyecek bir kriz var. Dolayısıyla belirleyici olan doğal halde verilecek olan kaba güçlerin mücadelesi olacaktır. Bu sonuç ise savaşın daha da şiddetleneceği bir tabloya hazırlanmamız gerektiğini gösteriyor.
Böylesi bir meşruiyet sorununun ortaya çıktığı bir noktada hükümet istifa dememek, erken seçim istememek doğrudan AKP’yi desteklemek anlamına gelir. Ortada meşruiyetini kaybetmiş hükümet varsa o zaten fiilen yok hükmündedir. Onun orada kalmasının hiçbir gerekçesi olamaz. Yerine gelecek olanın daha da kötü olması ihtimali bile bu yalın gerçeği değiştiremez. Şu anda yükseltilebilecek tek meşru talep hükümetin derhal istifa etmesi, yerine var olan meclisteki partilerden geçici bir seçim hükümeti kurulmasıdır. Bu hükümet seçimlerle ilgili bir takım düzenlemeler gerçekleştirmeli ve ülkeyi en kısa zamanda seçimlere taşımalıdır. Burjuva siyasetinin kendi iç mantığı ancak böylesi bir çözümün ortaya çıkan meşruiyet krizini çözebileceğini söylüyor.


Fakat yaşadığımız politik krizi giderek daha da ağırlaştıran ve içinden çıkılmaz hale getiren faktör, krizin bu yönde çözümünü sağlayabilecek bir politik öznenin bulunmayışıdır. Bütün bu yaşananlara rağmen AKP’nin tabanında ciddi bir çözülme görünmemektedir. Erdoğan’ın kendi tabanını kemikleştirme yönündeki girişimleri özellikle taşrada oldukça başarılı olmuş gözükmektedir. Son kaset skandalı sonrasında Meclis’te yaptığı bir konuşmada suçladığı kesimleri “Müslümanlara karşı operasyon” yapmakla suçlamıştır. Mısır’da ve son olarak da Ukrayna’da yaşananlar Erdoğan’ı giderek daha da radikalleştirmektedir. CHP ve MHP restorasyoncu güçler olarak yapılanmış görünmektedirler. Bu halleriyle AKP’yi çekilmeye zorlayacak bir muhalefetin liderliğini yapamayacak durumdadırlar.
Halk muhalefeti ise şu aralar bir gençlik hareketine dönüşmüş durumdadır. İnternet eksenli eylemlerde gençlik önemli bir direngenlik sergilemekte ancak kitlesel-toplumsal destekten uzak kaldığı için eşiği aşacak bir pratik ortaya koyamamaktadır.

Hükümetin maskesi giderek düşmekte fakat muhalefet onu silkeleyecek bir enerji açığa çıkaramamaktadır. İçinde bulunduğumuz momentin en temel motif budur. Her kaset skandalı bir seviyede bir enerji açığa çıkarıyor ama sonuç olarak kasetler tek başına hiçbir hükümeti indiremez. Erdoğan “hepsi doğru, evet ben hırsızım, hadi bakalım hodri meydan gelin gücünüz yetiyorsa indirin beni, sandıktan yine ben çıkacağım” derse, ki aslında öyle demiş oluyor, ne olacaktır?  İşte yaşanan politik krizin en zorlu noktası budur. Eğer buradaki kilidi çözecek bir enerji açığa çıkamazsa çok daha büyük bir kaosla karşı karşıya kalabiliriz.


1. , 2. Ve 3. Cumhuriyet dizilişleri giderek belirginleşmektedir. 2. Cumhuriyet talan bataklığında hızla dibe çekilmektedir. 1. Cumhuriyetçilerin restorasyon cephesi halka umut vermemektedir. Yeniden kuruluş şansı ise 3. Cumhuriyetçilerin inisiyatif alabilmesindedir. Gezi’nin bütünleştirdiği 3. Cumhuriyet cephesi bugün 7 ay öncesine göre kafası oldukça karışık ve parçalı bir görünüm ortaya koymaktadır. Bu dağınıklık hali aşılabilir ve 3. Cumhuriyet çizgisi belirginleştirilebilirse çok önemli bir rol oynanabilir.

Daha doğrusu bu rol oynanamazsa gidişatın sonunun pek de hayır olamayacağı giderek daha da açıkça ortaya çıkmaktadır.

Share:
prev post next post

Leave a Comment Cevabı iptal et

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Son Yazılar

  • Katliamların hesabını örgütlü gücümüzle soralım
  • En asgari 15 bin
  • Savaşa değil depreme, ölüme değil yaşama bütçe
  • 1 Mayıs Bildirisi​
  • Yaşanacak Bir Ülke Yaratacağız

Son Yorumlar

  • Mehmet YILMAZER Tüm Yazıları için Trump Üçüncü Dünya Savaşına mı Hazırlanıyor? – Mehmet YILMAZER | SODAP
  • M. Sinan MERT Tüm Yazıları için Tegucigalpa Dersleri | SODAP
  • Mehmet YILMAZER Tüm Yazıları için 2019 Savaşları | SODAP
  • M. Sinan MERT Tüm Yazıları için Demokrasiyi Boğan Anti-Amerikancılık – M. Sinan MERT | SODAP
  • Mehmet YILMAZER Tüm Yazıları için Eksen Kaymasında Son Durum – Mehmet YILMAZER | SODAP

Categories

Recent Posts

  • Katliamların hesabını örgütlü gücümüzle soralım

    Aralık 20, 2022
  • En asgari 15 bin

    Aralık 12, 2022
  • Savaşa değil depreme, ölüme değil yaşama

    Kasım 23, 2022

Archives

Meta

  • Giriş
  • Yazı beslemesi
  • Yorum beslemesi
  • WordPress.org

SODAP

Sosyalist Dayanışma Platformu

Twitter Facebook Instagram Youtube

Copyleft © 2021