2015 yılının gerçek anlamda bir kırılma yılı olacağı giderek belirginleşiyor. Ülke içinde siyasi ve iktisadi krizin yurtdışında giderek sertleşen bir siyasi iklime denk gelmesi ortaya çıkabilecek sonuçların yelpazesini olağanüstü genişletiyor. 2015’in sonunda şu ankinden oldukça farklı bir noktada olacağımız çok açık, nerede olacağımızı ise bu bir sene içinde bizlerin ve bütün politik öznelerin yapıp ettikleri belirleyecek.
Erdoğan’ın “Türk Tip Başkanlık” projesinin nasıl bir saçmalık olduğu her geçen gün daha da belirginleşiyor. AKP’nin ilk 10 yılının vazgeçilmez kurucu unsuru Erdoğan sistem için en büyük belirsizlik faktörlerinden biri haline geldi. Kendi kişisel geleceğini garanti altına alabilmek için tüm sistemin istikrarını riske atabilecek bir dinamit artık o. AKP iktidarını buralara kadar getiren Erdoğan giderek bir risk faktörü etkisi yaratıyor. AKP tarihinin en yoğun iç gerilimleri ile karşı karşıya. Erdoğan, anayasa değişikliği için gerekli sayıyı bulamama ihtimaline karşı Fidan’ı meclis’e gönderme kararı aldı. İstihbarat başkanını kendi partisini denetime alabilmek için Meclis’e göndermek zorunda kalacak kadar tedirgin bir ruh halinde. AKP ve Erdoğan arasındaki bu gerilim giderek artacaktır. Buradan tek başına büyük sonuçlar çıkarmak yanıltıcı olur, fakat yaşananlar siyasi krizin derinleşme yönleri ile ilgili ipuçları veriyor.
Ekonomide de sinyaller giderek belirginleşiyor. İç talebe dayalı ekonominin temel manivelası inşaat sektöründe talep durmuş vaziyette. “ Türkiye Müteahhitler Birliği, ocak ayı İnşaat sektörü Analiz Raporu’na göre ise Türkiye’de 2014’te konut satışındaki hızlı artış kasımda durdu. Ağustos, Eylül ve Ekim ortalamasında %21’e yakın artan konut artışı, kasım ayında yalnızca %1.1’lik artış göstermiş… Kasım ayında ülke genelinde ilk kez satılan konut sayısı geçen yılın aynı ayına göre %0.3 azaldı. Analizde ‘2015 inşaat üretiminde sektördeki yavaşlama trendini yukarı yönde hızlandıracak kayda değer bir canlanma beklentisi içerisine girmek güçtür’ denildi.” (Cumhuriyet, 6 Şubat) Bu rakamlar Erdoğan’ın da önünde gidiyor ve kendisiyle neredeyse kader birliği yapmış KOLİN, CENGİZ, LİMAK, SİNPAŞ vs. gibi büyük inşaat şirketlerinin işlerinin yürümesi için Merkez Bankası’na faiz indirimi için bastırıyor. ABD ekonomisinde işlerin görece iyi gitmesi dünya çapında dolar kurunu arttırdıkça bu büyük şirketlerin tansiyonu çok daha hızlı artıyor çünkü temel finansman kaynakları büyük oranda dolar üzerinden aldıkları borçlanmaya dayalı. Doların hızlı artışı bu şirketlerin risk faktörünü giderek arttırıyor. Yani Erdoğan burada da “kaş yapayım derken göz çıkarma” durumunda. Faizleri indirin diyerek Merkez Bankası’na baskı yaptıkça doların artmasına ve yandaş şirketlerin bir ayağının çukura batmasına yol açıyor. Euro/Dolar dengesinin Euro aleyhine dönüşmesi de Türkiye ekonomisi için alarm zillerinin çalmasına yol açıyor.
Son olarak Ortadoğu sonrasında Avrupa ve Rusya arasındaki zıtlaşmanın bir kademe yükselmesi Güney’i tamamen ateş çemberi olan Türkiye’yi Kuzey’den de sıkıştıracak bir gündemi şiddetlendiriyor.
Bu tablo büyük bir toprak kaymasının işaretlerini barındırıyor. Uluslararası sistem ABD hegemonyasının zayıflaması ve küresel krizden bir türlü çıkılamaması ile tamamen istikrarsızlaşma eğiliminde. Bu açıdan dünyanın her yerinde de hegemonyalara çözülüyor, şu ana kadar sistemin radikal ve marjinal gördüğü siyasi hareketleri merkezi roller oynayacak duruma geliyor.
Bu eğilimin izlerini Türkiye’de de görebilmek mümkün. 2015 seçimlerine 4 ay kaldı ama HDP giderek ülke siyasetinde en belirleyici aktörlerden biri oluyor. “Belki de bu rezil seçim baraj sistemini yerle bir etmenin yolu, HDP’nin Meclis’e girememe riskini göze almasından geçmektedir” Cumhuriyet gazetesinin sıkı Kemalisti Orhan Bursalı’nın bu cümleyi yazabilmesi bu siyasi kaymanın işaretlerinden birisi. HDP’nin giderek etki alanını yaymasının bir ipucunu daha vererek devam ediyor Bursalı: “ Aman baraj altında kalmasın düşüncesiyle gönlünde yatan parti yerine istemediği başka partiye yönelmek, 2011 seçimlerinde nasıl MHP için yanlışsa bugün de tüm partiler için yanlış diye düşünüyorum” Demek ki baraj meselesinin bu seçimlerde HDP’ye yarayacağına dair düşünceler giderek somutlaşıyor ve Bursalı buna dair önlemler geliştirmeye çalışıyor.
HDP’nin böylesi bir dönemde kurucu bir rol oynayabilmesi ise aslında büyük oranda Türkiyeli sosyalistlerin oynayacağı role bağlı. Kürt Özgürlük Hareketi’nin konsantrasyonun büyük oranda Kürdistan’da olması işin doğası gereği. Şu anki konjonktürde Batı ile koordine olma noktasında muazzam bir yöneliş olduğu da çok açık. Fakat bu yönelişin Batı’ya yeterince hızla nüfuz edebilmesi, halklarımızın kader birliğinin ve gelecek arayışının bütünleşebilmesi için Türkiyeli sosyalistlerin volan kayışı rolünü çok daha güçlü bir biçimde oynaması gerekiyor. Türkiyeli sosyalistler HDP içinde bu rolü yeterince oynayamıyorlar. Bunun sebebi de yine seferber edilebilen enerjinin azlığı ve kafalardaki bulanıklık.
Fakat Türkiyeli sosyalistlerin bu durumu bilince çıkarabilmiş olduğuna dair işaretler çok sınırlı. Solun bir kesimi gerçeklikle tüm bağlarını kaybetmiş bir görüntü veriyor, hiçbir gelişme bu tabloyu değiştiremiyor. Geniş bir kesim solculuğu bir “kimlik” derkesine indirmiş vaziyette ve örgütlü bir biçimde rol oynama iradesinden uzak. İçinde bulunduğumuz yetersizlikleri eleştirmeyi yeterli devrimci faaliyet sayıyor. Bir kesim ise Kürt hareketi ile ittifak yapmamak adına mazeretler üretmekle meşgul. “Kendi öncelikleri adına Meclis dışında kalma riskini göze alan ve böylelikle de –doğrudan niyeti o olmasa bile-iktidara anayasa değişikliği için uygun koşulları hazırlayan bir hareketle yapılacak herhangi bir ittifak, Haziran’ın “dinci diktayla mücadele” olarak belirlediği önceliğine açıkça aykırı bir tutum anlamına gelecektir.” Birgün Gazetesi’nin Pazar ekinde yapılan bu değerlendirme bu gerekçe üretmeye çok açık bir örnek. “Sınıfın bağımsız çizgisini korumak, “başkanlık sisteminin önünü açacak bir sürecin içerisinde yer alma riskinden kaçınmak” gibi lafızlar sol ile Kürt hareketi arasına hendekler açmak için seferber ediliyor.
Böylesi bir tarihsel momentte “düzenin krizine ezilenler adına güçlü bir yanıt üretebilme” olanağına sırtını dönenleri tarih yazacak mı bilemiyoruz ama bizler tüm zorluklara rağmen bu olanakları somutlaştırmak için didinmeye devam edeceğiz. Hem HDP’nin gerçekten sosyalist bir projeye dönüşmesi için HDP içinde, hem HDP’nin büyütülmesi için HDP dışında elimizden ne geliyorsa yapacağız. Harcayacak zerre kadar enerjisi olan ve zihinsel dengelerini yitirmemiş herkesi de bu sürece, bu çabaya gayret sunmaya çağırıyoruz.
Şimdi harekete geçmeyen bu yılın sonunda istese de kıpırdayamaz hale gelebilir. İç Güvenlik Yasa Tasarısı ne demek istediğimizi gayet iyi anlatıyor.
[button link=”www.sodap.org/m-sinan-mert-tum-yazilari/” align=”right” font_style=”italic” icon=”momizat-icon-pencil” icon_color=”#ffff00″]Yazarın tüm yazıları..[/button]