Haziran seçimlerine giderken iki konu öne çıktı. Erdoğan’ın başlattığı “başkanlık sistemi” ve HDP’nin parti olarak seçimlere katılması, hemen bütün tartışmaların konusu oldu. Fakat Yeni Şafak yazarı Abdülkadir Selvi başka bir konuyu da gündeme taşımaya çalışıyor. Bu da: “Kutsal dava”dır.
“Erdoğan iktidarda olduğu sürece hiçbir zaman İslam dünyasına bigâne kalmadı. Ahmet Davutoğlu, her zaman yüreğinin bir köşesinde, İslam dünyasının geleceği ne olacak sorusunu taşıdı. Zaten bu kaygısı nedeniyle Erdoğan’dan sonra emaneti omuzlarında buldu. 2015 seçimlerine giderken AK Parti, milletin önüne iddialı bir seçim beyannamesiyle çıkmaya hazırlanıyor.” (Yeni Şafak, 9.02.2015, A.Selvi)
Öyle anlaşılıyor ki, AKP’nin seçim beyannamesinde sadece “başkanlık sistemi” olmayacak, bir de” kutsal dava” olacaktır. Bu davanın nasıl tanımlanacağını henüz yazar da bilmiyor. “16 Türk devletini” kaçak sarayın merdivenlerinde sergileyen Erdoğan da ilave olarak, AKP de “kutsal dava”yı seçim beyannamesine yerleştirmeye hazırlanıyor. Yazar dava ile ilgili bazı ipuçları vermeden edemiyor.
“AK Parti, ”Mukaddes mücadelesi” olan, “Medeniyet tasavvuru” na sahip kitlelerin gönül verdiği bir parti.
“Türkiye’yi bir medeniyet tasavvuru ile inşa etmek ve Batı’da yükselen İslam karşıtlığına karşı söyleyecek bir sözümüzün olması demek bu.”
“Kutsal davamız yoksa biz de yokuz.” (a.y.)
Konu yeterince açık. AKP, İslam karşıtlığına karşı bir kutsal dava başlatmaya hazırlanıyor.
Bu ne yaman çelişki!
Bir yanda, bu kadarı yetmiyormuş gibi, çok daha keyfi iktidar yolları açabilmek ve yolsuzlukları mutlak olarak örtebilmek için başkanlık sistemi inşa telaşı; öte yanda, bu sefaletin üstünü bir de “kutsal dava” ile örtme hazırlığı!
AKP tükenişini örtmek için debelendikçe daha çok batağa saplanıyor ve daha büyük günahlara soyunuyor. Tüm yaptıklarını görünmez hale getirmek için kanunların yetmeyeceğini düşünen AKP, bunların üzerine bir de “kutsal dava” örtüsünü sermeye hazırlanıyor.
Türkiye bir devlet için kısa sayılabilecek zamanda, on beş yılda, yeni bir sistem krizi içine girmektedir. İlki derin devletin yönetiminde ve Kemalizm’in ideolojik örtüsü altında yaklaşık yarım yüzyıl sürdükten sonra krize girdi. Her şeyi kontrol altına almaya çalışan egemenlik sistemi, 90’lı yılların sonunda, tıkanıp yozlaşınca iflas etti.
AKP iktidarı ile yeni bir dönem başlamıştı. Ancak çok geçmeden “yeni Türkiye” yalanı adı altından bir kez daha egemenlik sistemi yozlaştı ve tıkandı. Bu kez her şeye egemen olmaya çalışan AKP’dir, yaptıklarıyla keyfilik ve çürümenin zirvelerini zorluyor. Fakat bu defa ideolojik zırh Kemalizm değil siyasal İslam’dır. Hatta seçim beyannamesine bunun “kutsal dava” olarak taşınması gerçekleşirse, Batı dünyasına karşı “mukaddes mücadelesi” yürütülecek ve ” Türkiye bir medeniyet tasavvuru ile inşa” edilecektir. Siyasal İslam kendini de imha edecek yollara soyunuyor.
Günümüzdeki sistem tıkanması aynı zamanda krizden bambaşka çıkışın işaretlerini de ortaya koyuyor. Böyle günlerde tank seslerine kulak kabartılır, ülke siyasi olarak felç olur, kendini esecek fırtınaya bırakırdı. Seçim süreciyle birlikte siyasi uyanıklığın ve canlılığın arttığı bir döneme giriliyor. Her gün HDP tartışılıyorsa, bu krizden farklı çıkış yolları aranıyor demektir.
Halkların özgürlük mücadelesi sahte kutsal davaları yenmeye hazırlanıyor.
[button link=”www.sodap.org/mehmet-yilmazer-tum-yazilari/” align=”right” font_style=”italic” icon=”momizat-icon-pencil” icon_color=”#ffff00″]Yazarın tüm yazıları..[/button]