Dünyada bir Trump belirsizliği var, adamın ne yapacağını öngörmek mümkün değil. Türkiye’de de referandum belirsizliği var, sonuç hala ortada!
ABD’nin Suriye’yi (danışıklı) bombalamasına Ankara çok sevindi: “Yetmez ama evet!” dedi. Türkiye dış politikası tam bir mahalle kavgası havasında gidiyor. Hiçbir stratejik öngörü yok! Zaten stratejik derinlik çökeli çok oldu; yerini rüzgara göre bağırıp çağırmaya bıraktı. Nereye doğru sürüklendiğinin gerçekten farkında değil. Çok kutuplu dünyanın ilk şekilleniş yıllarında kazandığı bazı manevra alanlarının hala devam ettiğini sanan Ankara büyük bir yanılgı içinde. Çünkü artık çok kutuplu dünyanın ilk şekillenme yıllarından kutuplar arası çelişkilerin ve gerilimin yükseldiği bir döneme girildi. Kutuplar arası gerilim arttıkça Ankara’nın manevra alanı kaçınılmaz bir şekilde daralmaktadır.
Havuz medyasına inanacak olsak Ankara kendisi bir kutup olma amacındadır, ancak nasıl? Bu sorunun Beştepe nutuklarından başka bir karşılığı henüz ortaya çıkmadı.
Trump belirsizliğinin altında çok kutuplu dünyanın geldiği aşama yatıyor. Sorunlar çıkıyor ya da ABD özellikle yaratıyor, ancak hiçbirisi çözümlenemiyor. Süreç Irak’ın işgalinden beri böyle işliyor. Elbette “kaos”un Washington’a yaradığına dair teoriler vardır; fakat kaosu kontrol edebiliyorsa… Özellikle Obama yıllarında ABD’nin kaosu yönetemediği görüldü. Ortadoğu’da gerilim kaos severlerin öngördüğünden bile öteye geçmiştir. Afrika’nın ortası yangın yeri gibidir. Güney Asya ve Uzak Asya’da çok kutuplu dünyanın ürünü gerilimler çoktandır birikiyor. Güney Çin Denizi geriliminin yanında şimdi nur topu gibi Kuzey Kore gerilimi yükseliyor. Avrupa’da Washington’un imalatı Ukrayna-Kırım hattında gerektiğinde kaşınan bir gerilim hattı var.
Bu tablodan bakınca Üçüncü Dünya Savaşı sadece bir provokasyon uzaklığındadır. Dünyadaki gerilim hatlarında yanıcı ve patlayıcı madde birikiyor. Trump gerileyen Amerikan itibarını kurtarmaya çalışıyor. Ancak bu Suriye’ye elli füze atmakla olmaz! Stratejik yöneliş ve güç gerektirir. ABD bu yönde bir geçiş sancısı içindedir. Trump’ın adımları iyi tasarlanmış bir stratejik yönelişten kaynaklanmıyor, tersine strateji yoksunluğunun verdiği savrulmalar yaşanıyor. Dünyada belirsizliğin artması ne ölçüde kesinse, kutuplar arası gerilimin de yükseldiği aynı ölçüde kesindir.
Türkiye bu yükselen gerilimin tam ortasındadır. Ankara kimyasal silah provokasyonun ortasına atılınca Moskova’dan “Sen otellerdeki yemek ve tarımdaki sebze kalitene bak.” cevabını aldı. Ankara artık hem Amerika’nın hem de Rusya’nın gözünde oyun bozucudur. Kendisinin uygulanabilir bir planı yoktur, o nedenle oyun bozmak için olmayacak planlar ileri sürüyor. Fakat bu konuda artık duvara dayandı.
ABD ve Rusya Suriye’deki durumun sürdürülemez olduğunun farkında, ancak fillerin ne yapacağı henüz belli değil. Trump Rusya ile nasıl ilişki kuracağına henüz karar vermedi. Ayrıca İran’a yüklenmeyi tasarlıyor, ancak ne zaman ve hangi yollardan giderek, bu yapılacak, belli değil. Bu tablonun ortasında Ankara fillerin kapışmasında gittikçe çimen olmaya doğru sürüklendiğinin farkında değil. Hala iki tarafı da idare edebileceğini düşünüyor. Aslında böyle düşünmek ve davranmaktan başka bir çıkar yolu da yok. Cerablus-Azez cebi elinde, oyunun dışına itildi. Bu sıkıntılı ve gerilimli ortamda nereden bir rüzgar esse oraya yöneliyor.
Çevredeki belirsizliğin yanında iç politik gelişmeler de dikkate alınırsa yakın geleceğe bakılınca göz gözü görmez hale geliyor. Referandum büyük farkla değil de sonuç birbirine yakın gerçekleşirse belirsizliğin artacağı bir sürece girilecektir. Ekonomik ve siyasi dengeler açısından böyle olacaktır.
Saray bu belirsizliklerin üstesinden başkanlık sistemiyle gelebileceğini düşünüyor. Ancak konu sadece yönetim sorunu değildir, ülkede siyasal güç dengeleri yeniden belirlenecektir. Üstelik aynı süreç dünyada da yaşanmaktadır. Böyle süreçlerde stratejik yöneliş büyük önem taşır, strateji yoksunluğu aşırı denetimle giderilemez. Erdoğan’ın referandum kampanyasının son günlerdeki niteliği o kadar yerlerde sürünüyor ki, bu durum referandum sonrasıyla ilgili önemli ipuçları veriyor.
17 Nisan’da Saray’ın 7 Haziran sonrasına benzer bir yol izlemesinin yolunu kesmek demokrasi güçlerinin ilk en önemli taktik adımı olmalıdır.
[button link=”http://www.sodap.org/mehmet-yilmazer-tum-yazilari/” align=”right” font_style=”italic” icon=”momizat-icon-pencil” icon_color=”#ffff00″]Yazarın tüm yazıları..[/button]