Dilimizde ki bu Arap saçı terimi gerçekten günümüz Ortadoğu politikasını yansıtmaktadır. Bölgeden 2008 yılında çıkmak zorunda bırakılmış ABD tekrar bölgeye dönme isteğinin sancıları içindedir. Ancak nasıl tekrar girecektir ya da ne kadar, ne biçimde girecek, varlık gösterecektir? ABD askeri, siyasi stratejistlerinin gece gündüz tartıştığı bir konudur. Washington Irak’ta gerçekleştirdiği katliam ve vahşet sonrası hangi yüzle ve güçle bölgeye girebilir. Gerekçe hazırdır. Mosad ve ABD plancıları Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri ve Türkiye neredeyse tüm halkların kabul edebileceği bir durum yarattılar ve İŞİD ortaya çıktı. Ama iş gerekçe ile bitmiyor. Güç gerekiyor.
ABD dış işleri bakanı Kerry bölgeye “postallarla girmeyeceğiz.” dedi. Onlara gücü yetmez. Ayrıca ağızdan çıkan ile yerdeki gerçeklik başkadır. Şu anda Irak’ta en az 1300 askerinin bulunduğu söyleniyor. Ama bu kadar askerle IŞİD’in oradan atılamayacağı açıktır. Destek güce ihtiyaç vardır. Peki, kimden destek alınacak kiminle ittifak kurulacaktır? Sorun budur. Ancak bu güne kadar yürütülen politikalar sonucu Arap Saçına dönmüş bir bölgede ittifakın birini kurayım derken diğerinin dikişlerinin atması tehlikesi olağanüstüdür. Kerry şimdi Orta Doğu turunda bu işi becermeye çalışıyor.
İttifak yapılabilecek ülkeler arasında Suudi Arabistan başta gelir. Ancak krallığın son zamanlarda ABD ile arası şekerrengi idi. Birinci olarak ABD Suriye’yi Libya gibi bombalayamadı. Gücü yetmedi. Suudilerin desteklediği Esad muhalefetine gereken yardımı sonuna kadar yapmadı. Bir de Suudilerin ezeli düşmanı İran ile nükleer konularda görüşmelere başladı. Hatta şimdi İŞİD’i yenmek için Suudi’nin bölgedeki en büyük rakibi İran ile işbirliği yapıp yapmama tartışılıyor.
Irak işgalinden sonra Orta Doğu’daki Şii ve Sünni bölünmesi bilinçlice derinleştirildi. Bu “başarı” ABD hanesine yazılır. Suudi Sünniler ile İŞİD’a karşı bir Sünniler ittifakı kurulabilir mi? O da zordur. Bölgenin çeşitli ülkelerinde örgütlü Müslüman Kardeşler de Sünnileri bölerler. Katar özellikle bunları destekliyor. Şimdi de İŞİD Sünni bölünmesinin yeni yaratığıdır, o nedenle İŞİD’e karşı kurulmaya çalışılan ittifak sorunlarla dolu ve birbirini kesen hatlardan oluşacaktır.
Şiilerde Durum
Şii güçler açısından durum daha parlak değildir. Irak Bağdat iktidarı Maliki yönetiminde Sünnilerle uzlaşmadı ve giderek İran ve Suriye cephesine doğru yöneldi. Sonuçta yerine daha ılımlı olan Haydar al Abbadi yeni başbakan seçildi. Ancak onunda halkları birleştirebilmesine kuşku ile bakılıyor. Şiiler, Sünniler, Kürtler ayırımını yapıştırması pek olanaklı görünmüyor. Her gün Bağdat’ta Sünniler tarafından patlatıldığı düşünülen bombalar Şiileri öldürüp olası uzlaşmayı gölgeliyor. Zaten Irak Şiileri kendi aralarında farklı farklı görüşlere sahiptirler. Maliki bunlardan bir tanesi idi ayrıca Sistani, Mukteda gibi Sünnilere karşı farklı görüşte olan Şii liderler vardır. Bütün bunları bir araya getirip Şii’lerin Sünnilerle anlaşması olası gözükmüyor. İŞİD’in içinden Sünni aşiretlerini çekip alması daha da zordur. Onun ötesinde Irak askeri güçleri ABD yetiştirmesidir ama Musul olayında görüldüğü gibi silahları bırakıp kaçtılar. Bu gerekçelerle Irak yarım yamalak, sorunlu bir ittifak gücü olabilecektir.
ABD’nin ittifak yapabileceği diğer güç ise ülkemizdir ama birçok korkusunu ve çekincesini konsolosluk rehineleri örtüsünün arkasına gizlemeye çalışıyor. İŞİD Sünnilerine desteği çekmekten,operasyon sırasında Esad’ın güçlenmesi olasılığından, İran ile arasının açılması ve en önemlisi de bu operasyonnun başarıya ulaşma şansının pek olmamasından direkt destekten çekiniyor. O nedenle koalisyona katılması olası gözükmüyor.
Bir ara ABD’nin İŞİD’a karşı Suriye de Esad rejimi ile ittifak yapabileceği tartışıldı, yani yenilemeyen düşmanın eli sıkılabilir dendi. Ayrıca İŞİD bombalamaları sırasında Esad ile istihbarat alışverişi yapıldığı bile söylendi. Esad ile işbirliğinin Suudiler ve Türkiye tarafından reddedileceği açıktır. Sonra devreye Esad karşıtı güçleri desteklemek girdi. Ortaya çıktı ki oradaki dinci güçlerin el-Kaide ve dolayısıyla İŞİD ile bağları vardır. O zaman dendi ki “ılımlı muhalefet” yani Özgür Suriye Ordusu ile işbirliği yapılsın. Onlara yeni silah yardımı ve destek verilsin. Ama ABD kendisi bunu reddetti. Çünkü şimdiye kadar verilen destekten bir sonuç alamadılar. Bu güç aslında ölü doğmuş, bir kimlik oluşturamamıştır.
Irak yerelinde ittifak güç arama konusunda en çok tartışılan konular arasında İŞİD’a destek veren Saddam yandaşı Sünni aşiretler geldi. Bunlar belki şimdi İŞİD’i destekliyorlar ama onların halifelik gibi dini bir devlet istemedikleri ortadadır ve bazı haklar verilerek İŞİD arkasından çekilebilir diye düşünüldü. Saddam’ın eski askeri güçleri gerçek bir ordu özelliğini kazanmıştır. Yakın zamanda bu olası gözükmüyor. Bağdat’ta günlük patlayan bombalar bunun işaretini veriyor.
Sonuçta yerelde en yakın güç Kürtlerdir. Başta İngiltere olmak üzere bazı Avrupa ülkeleri silahlar yolluyor, bütçelerinden milyonlar ayırıyorlar. Onları İŞİD’a karşı savaşa hazırlıyorlar. Peşmergelerin de başarısı konusunda bir dizi tartışma vardır. Peşmergeler eskiden gerilla taktiği ile dövüşmeye alışmışlar ve İŞİD ile düzenli bir ordu gibi savaşta ne kadar başarı kazanacaklardır? Barzani döneminde ABD ve İsrail uzmanları düzenli bir ordu eğitimi vermeye başladılar. Ancak Batı, Afganistan sonrası şunu iyi gördü ki bir ordu kurmak olası değildir. Ayrıca peşmergelerin savaştan bıktığı ve Erbil’de biraz rehavet içinde olduğu söyleniyor. Geleneklerinde de bir toprağa sahip çıkma özelliği geliştirmemişler. Şimdi nasıl İŞİD karşısında toprak alacaklar bilinmiyor. Bir tek Suriye Kürtlerinin bu konuda tutarlı olduğu biliniyor ama onlarla da ittifak yapmak ideolojik olarak sorun olsa gerektir.
Önemli diğer konu da Kürtlere yapılan destekten müttefik Türkiye’nin birçok kuşkusu vardır.
Denize düşen yılana sarılır. Irak’ta bir İŞİD yaratmak özünde bölgede yükselen İran çekim gücüne karşı dövüşmekti ama şimdi onunla ittifak yapmak bile gündemdedir. İran buna hazır olduğunu açıkladı. Ama ABD’nin eski ittifakları ile sorunu çözmeye çalışacağı anlaşıldı.
Baş müttefik Avrupa Birliği teröre karşı savaş çığlıkları atsa bile daha ilk Irak çıkartması sırasında ABD’ye tam destek çıkmadı. Hele hele şimdi hem de Rusya’nın da bölgede karşı saflarda olduğu bir Orta Doğu’ya dokunmak düşüncesinde hiç olamazlar. Rusya hem Suriye hem de yenilerde İran ile ilişkilerini sıkılaştırdı. Yeni enerji projeleri yapma kararı alındı ve aralarındaki ticareti dolar değiş kendi para birimleri ile yapacaklar. Yani bölgede daha etkin olmaya çalışan bir Rusya vardır.
Orta Doğu’nun durumu aslında bize yenidünya düzeninin aldığı son durumu çok güzel çizmektedir. Çok kutuplu dünya da her ülkenin çıkarı daha da farklılaşıyor. ABD eski başkanı Bush ya bizdensiniz ya karşımızdasınız demişti. Ülkeleri arkasına dizmeye çalıştı. Şimdi bu koşullarda ABD’nin böyle arkasında bir dizi ülke görmesi pek olası değildir. Kerry’nin ittifak kurması olası değildir.
Bu yazıyı kaleme aldığımız sıralarda Obama İŞİD’e karşı planlarını açıklayacak. Dünya bunu bekliyor. Bu açıklamada ABD postallar olamayacaktır ama silah tekellerine büyük paralar kazandıracak insansız uçakların attığı bombaların desteğinde Orta Doğu’da yandan yırtmaçlı bir ittifak güç olacaktır düşüncesindeyiz.
Evet, ABD ve Batı Arap saçına dönmüş bölgeye yeniden girmek istiyor. Postallarla giremeseler bile silahları ve arkasına gizli çıkarları ile orada olacaklar.
Sorunun çözümü bize göre bu Arap saçını traş etmekten geçiyor. Onu da yeni bir “Arap Baharı” yapabilir. Zaten ABD ve Batı da bundan korktuğu için orada varlık göstermek istiyor.