Eğer Kobani bir Stalingrad olursa, bu destansı direnişle Hitlerin dağılmaya başlaması gibi Kobani destanı da AKP iktidarı için dağılışın miladı olur.
Rehineler konusu çözümlendikten sonra Erdoğan’ın New York’ta yaptığı ilk açıklamalar kafalarda biraz bulantı yarattı. “IŞİD’e karşı operasyonun askeri dâhil her yönden destekleneceğini” söyleyen Erdoğan’ın gerçek amacı çok geçmeden belli oldu. Ankara’nın desteğinin “güvenli bölge” kurulması olduğu iyice açığa çıktı. Başbakanın, yardımcısı Y. Akdoğan’ın peş peşe yaptığı açıklamalardan ortaya çıkan Ankara, Rojava, hatta Irak Kürt Federe Bölgesinin de bir bölümünü kapsayan “güvenli bölge” peşinde olduklarıdır. Bu stratejinin hedefinin IŞİD değil, Kürt Özgürlük Hareketi’nin tasfiyesi olduğu en açık cümlelerle ilan edilmiştir.
Ankara, IŞİD’i bir biçimde destekliyor; ABD’nin Kobani çevresindeki IŞİD güçlerine etkin müdahalesini kısmen engelliyor; tüm bunların sonucunda bölgenin boşalmasını keyifle izliyor. Üstelik bol bol insani nutuklar atarak. Aklı sıra böylece “güvenli bölge”nin zeminini oluşturduğunu düşünüyor. IŞİD üzerinden özellikle Rojava bölgesine müdahale planları yapıyor. Elbette bu noktada durmayıp, bu fırsatı değerlendirerek Şam yönetimine muhalif olan güçleri desteklemek ve eğitmek için bir askeri alan planlıyor.
Sanki Ankara’nın bu planlarının gerçekleşme olasılığını güçlendirmek için, son günlerde IŞİD’in havan mermileri Suruç’a düşmeye başladı. Hemen ardından Devlet 40 tankını sınıra konuşlandırdı.
Ankara’nın bu adımları karşısında Kürt halkı Kobani’de sağlam bir direniş gösteriyor. Bunun kadar önemli olan Kobani direnişine Türkiye halklarının gittikçe artan desteğidir. Halklar sınırı fiilen ortadan kaldırdı. Büyük bir öfke ve direniş birleşerek güçleniyor. Bu gerçek karşısında telaşlanan hükümet, koşarak Mardin’e gitti. Y.Akdoğan büyük bir ikiyüzlülükle “Suriyeli Kürtler bizim dostumuzdur” demek zorunda kaldı. Fakat öte yandan, Kandil’i aşağılayan ifadelerle nerede durduğunu, yani iktidarın gerçek pozisyonunu bir kez daha ortaya koydu.
Bütün bu olan biten arasında Barzani Ankara’da görüşmeler yaptı. Aynı anda basına ABD’nin Erbil’de üs kurmak için Kürt Federe yönetimiyle görüşmeler yürüttüğü haberi düştü.
Ankara, kara harekâtı yapma gücüne sahip olduğu için elinde bir koz tuttuğuna inanıyor. Koalisyon içinde kendi koşullarını bu yolla dayatma şansına sahip olduğunu düşünüyor. Ancak Esad iktidarının ömrü konusunda yanıldığı gibi yine yanılıyor.
Kobani direnişi kendi boyutundan öteye bir anlam kazanmıştır. Direnişin kaybedilmesi Ankara’nın “güvenli bölge” adımının yolunu açacaksa, bu noktadan sonra direniş tüm Kürdistan’a yayılacaktır. Ayrıca böyle bir gelişme karşısında şimdiye kadar sessiz duran Rusya da devreye girebilir. Ankara, büyük bir iştahla “güvenli bölge” rüyası görmektedir. Bu yolda IŞİD’le “paralel” adımlar atmaya devam ederse sonunda isyanı tüm Kürdistan’a yaymanın fitilini ateşlemiş olur.
“Güvenli bölge” Ankara için bir müddet sonra cehenneme dönüşür.
Eğer Kobani bir Stalingrad olursa, bu destansı direnişle Hitlerin dağılmaya başlaması gibi Kobani destanı da AKP iktidarı için dağılışın miladı olur.
AKP’nin alın yazısı belli oluyor. Batış biraz zamana mı yayılacaktır? Yoksa çok daha keskin ve yıkıcı mı olacaktır? Sorun burada!