Erdoğan hala referandumla ilgili konuşup duruyor. Her konuşmasında Barzani’yi aşağılıyor. “Para pul var, otur oturduğun yerde” derken kendi mantığını açığa vuruyor. Ulusların kendi kaderlerini tayin hakkından habersiz, bütün her şeyi “para puldan” ibaret sanıyor. “Yiyecek bulamayacaklar” diye bağırmıştı birkaç gün önce. Böyle bir tehdit diplomasiye de insanlığa da sığmamıştı. Ancak Ankara çılgınlaşmış bir şekilde birkaç gündür en yüksek perdeden öfke kusuyor. Sadece Saray ve AKP değil Bahçeli de beş bin ülkücünün Kerkük için hazır olduğunu ilan etti.
Ülkeyi yine histerik bir şovenist dalga kapladı. CHP de bu şovenist dalganın dışında kalmadı. İkide bir 80 milyon olmakla övünen bu ülke Barzani’nin mütevazi referandumuna neden bu ölçüde öfkelendi? Birkaç ay önce Başika sorunu nedeniyle Bağdat hükümetiyle kapışan Saray, o zaman da İbadi’yi aşağılamıştı. Şimdi ise Bağdat ile Ankara Barzani’ye karşı ortak askeri tatbikat düzenliyor. Neresinden tutsanız dökülen bir politika… Her şey gürültüden ve demagojiden ibaret!
Şovenizmi köpürtmenin, bütün bu gürültünün iç politika ile elbette çok güçlü bir ilişkisi var. Bunu Saray çok sık yapıyor. Ancak bugüne kadar Mavi Marmara gemisinden, Rus uçağının düşürülmesine kadar gelen süreçte gürültü ne kadar yüksek olursa sonucun o kadar boş çıktığına defalarca tanık olduk. Referandum konusunda da bu çok tekrarlanan tiyatronun bir yenisi sahneleniyor.
Bu kez öfkenin, aşağılamanın ve üslupsuzluğun ayarı iyice kaçtı. Saray’ın bu hesapsız öfkesinin en önemli nedeni Ankara’nın caydırma gücünün sıfır olduğunun ortaya çıkmasıdır. Üstelik bütün dünyanın gözü önünde… Alt tarafı bir “aşiret reisi”, birkaç milyon nüfus, ne yapabilir? Üstelik Habur Kapısı ve petrol vanası Ankara’nın elinde, geriye ne kalıyor? Sadece havayla yaşanmaz! Barzani neyine güveniyor!
Kendisini dev aynasında gören Ankara, Barzani’nin referandum kararlılığı karşısında çileden çıktı, ağızına ne gelirse sıralıyor. Bu kadar laf kalabalığı arasında ağzından gerçeği de kaçırıverdi: “Son ana kadar Barzani’nin bu yanlışı yapacağını düşünmedik.”
Bir tarihi yanılgı daha… Saray’ın düştüğü yanılgıların her biri normal koşullarda hükümetleri yerinden ederdi.
Saray’ı çileden çıkartan gerçeklik, caydırıcılığının hiç olmadığını acı acı görmüş olmasıdır. Ankara parmağını salladığında karşı çıkmak Barzani’nin haddine mi? Ancak ne sallanan parmak ne de sınıra yığılan tanklar işe yaramadı. Bu gerçek artık çıplak gözle görülür hale geldi. Üstelik bir iç politika sorunu olarak değil önemli bir uluslararası sorun olarak dünya sahnesinde gözler önüne serildi. Uluslararası ortamda Ankara, özellikle son beş yıldır bağırıp çağıran, tutarsız, güvenilmez olduğunu defalarca kanıtladı. Bu ara Rusya ile ilişkiler yolunda görünüyor; ancak Astana Anlaşması’nın en kritik noktasına gelindi. İdlip temizlenecek! Bakalım bu çok zor süreçte Ankara neler yapacak?
Özellikle Arap isyanlarından beri Türkiye bölge ve dünya güç dengelerini iflah olmaz bir şekilde yanlış okuyor. “Bölgede oyun kurmak”, “sahada rol almak” iddiasında olan Ankara neredeyse tüm oyunun dışında kaldı. Ankara’nın canını en çok acıtan yanlış okuma ise Barzani ile ilgili olandır. “Yerinde oturup durması” gereken bu adam nasıl böyle bir riski göze alabildi?
Referandumun Barzani’nin siyasal geleceği ile çok yakın bir bağı olduğu biliniyor. Barzani bu konuda büyük riskleri göze alabileceğini epeydir göstermişti. Fakat Barzani’yi Kürt Federasyonu’nun kendi iç siyasal dengeleri kadar Irak’taki siyasal dengeler de referandum için zorlamıştır. Başka türlü söylersek Irak içi siyasal dengeler referandum için oldukça uygundu. Bağdat’ın gücü zayıflamaktaydı. Yeni kurulan Suudi, Körfez, Mısır ve gölgede duran İsrail ittifakı, Barzani için koşulları uygun hale getiriyordu. Ayrıca yakın zamanda Kerkük ve Musul savaşlarında peşmerge olumlu roller oynayarak önceki kötü izlenimleri kısmen onarmıştı.
Bu koşullar altında Washington’un tavrı önem taşıyordu. Beyaz Saray referanduma değil zamanlamasına karşıydı. Bu koşulları değerlendiren Barzani bazı riskleri göze alarak önemli bir adım attı.
Bu tabloyu siyasi olarak okuma yeteneğine sahip olmayan Ankara, konuya ne ölçüde çapsız yaklaştığını Saray’dan en son yapılan “Paran pulun var, otur oturduğun yerde.” açıklamasıyla açığa vurmuştur. Saray Habur Sınır Kapısı’nın kilidini ve petrol vanasını elinde tutmaya çok fazla güç atfetti. Güç dengeleri öyle değişken olabilir ki, elinizde tuttuğunuzu sandığının en büyük kozun bir balona dönüştüğünü acı ve öfkeyle görürsünüz. Ankara şimdi elindeki iki kilide bakarak, ne işe yarayacaklarını kestirmeye çalışıyor. Bir yandan da ayağının altındaki toprağın kaymakta olduğunu görüyor.
Komşularla sıfır sorundan, gele gele caydırma gücünün sıfıra indiği günlere gelindi. Sarayı çılgınlaştıran bu gerçektir. Bakalım Saray bağırıp çağırmaktan öteye neleri göze alabilecek!
[button link=”http://www.sodap.org/mehmet-yilmazer-tum-yazilari/” align=”right” font_style=”italic” icon=”momizat-icon-pencil” icon_color=”#ffff00″]Yazarın tüm yazıları..[/button]