Washington’a inanacak olursak Amerikan uçakları Deyr ez Zor’daki Suriye’ye ait üssü hatayla bombalamıştır. Hava saldırısı bir saat sürüyor, elliden fazla saldırı yapılıyor ve bunun hata olduğuna dünyanın inanması isteniyor.
Deyr ez Zor Rakka’nın doğusundadır. Esad Rakka operasyonundan önce kendi hazırlıklarını yapmaktadır. Deyr ez Zor’un tutulması da bunlardan birisidir. Amerika’nın “hatası” sayesinde Deyr ez Zor’daki hava alanı hem tahrip olmuş hem de IŞİD’in eline düşmüştür.
Suriye’de ABD ve Rusya’nın anlaşmasıyla yapılan ateşkes Amerikan Dışişleri ile Pentagon’u karşı karşıya getirdi. İlginç olan Rusya-ABD arasında yapılan anlaşma metninin açıklanması Kerry’in isteğiyle hala erteleniyor.
Öte yandan, Suriye’nin kuzeyinde Ankara’nın devreye girmesi, Cerablus Mare hattını tutmaya çalışması güç dengelerinde yeni bir duruma işaret ediyor. ÖSO’nun Türkiye desteği ile El Bab’a ilerleme niyeti tabloyu iyice karmaşık hale getiriyor.
ABD ve Rusya anlaşmasının kapsamını hala bilmiyoruz, ancak bu metnin Washington’un canını sıktığı anlaşılıyor. Anlaşmada olup olmadığı belli değil, ancak Rusya’nın açıklamalarından anlaşıldığı kadarıyla Halep’in kuzeyinde Suriye devletinin konumu sağlamlaştırılıyor. Öte yandan ortak istihbarat ve operasyon konusunda ABD ve Rusya’nın anlaştığı söyleniyor. Ancak bu anlaşmanın uygulanması henüz suya yazılmış yazı gibi duruyor.
Suriye’de Amerika’nın son bir kaç yıldır pozisyonu zayıflamaktadır. Bu gerçekliğin anlaşmaya yansımış olması büyük olasılıktır. Amerikan’ın Deyr ez Zor’daki “hatası” pozisyon kaybının telafisi için yapılmış bir saldırıdır. Bu nedenle hata değil bilinçli bir adımdır. Rakka’da Suriye devletinin önünü IŞİD ile kesmek, Halep’in kuzeyine ise Ankara’nın desteği ile ÖSO’yu mevzilendirmek anlaşmayla kaybettiklerini sahada geri alma çabasıdır.
Böyle adımlarla ABD Suriye’deki durumunu güçlendirebilir mi? Bu hemen hemen imkansızdır. ABD, Ankara’nın devreye girmesiyle Suriye’de bir kara gücüne sahip olduğu hayaline kapılamaz. Zaten Obama’nın bölge stratejisi ve yaklaşan seçimler nedeniyle Amerika bölgede etkin lider rolü oynaması mümkün değildir. Ancak süreç böyle nereye kadar gidecektir? Amerikan strateji kurumlarında en yoğun tartışıma konu budur.
Bölgenin, dört yıldır içine girdiği cehennem ortamından çıkmak bir yana, durumu gittikçe umutsuzlaşıyor. Tam bu sıralarda bir CIA yetkilisinin Irak ve Suriye bölünebilir açıklaması rastgele söylenmiş bir söz değildir.
Bölge yeni sürece doğru gidiyor. 2011’den beri tam bir cehennem gibidir. Suriye, Irak, Libya ve Yemen tam bir cehennemi yaşıyor. Mevcut güç dengeleri dikkate alındığında bu cehennem daha yanmaya devam edecektir. Öte yandan bu durumun sürdürülebilmesi imkansızdır. O nedenle yaklaşan günlerde bölgede önemli değişimlerin yaşanması mümkündür.
İki olasılık öne çıkıyor. Rusya cephesinin, Çin’in de devreye girmesiyle, kararlı adımlar atmasıyla Suriye’de bir sonuca varılmasıdır. Böyle bir durum gerçekleşirse bunun bölgede kaçınılmaz etkileri olacaktır.
Diğer olasılık, ABD başkanlık seçimleri sonrasında Washington’un bölgeye daha etkin müdahale etme kararını almasıyla cehennem ateşinin körüklenmesidir. Böyle bir durumda CIA yetkilisinin söylediği noktaya gelinir. Böyle bir gidiş bölgede çok yüksek gerilimlere yol açacaktır. Bugün yaşanan fiili bölünmelerin resmileşmesi ne doğal ne de kolay bir süreçtir. Tam tersine gerilimi çok daha yüksek noktalara tırmandıracaktır.
ABD’nin böyle bir gidişten tedirgin olması için bir neden yoktur. Bölge güçleri ne ölçüde yıpranır, yorulursa onun açısından sorun yoktur. Ancak Türkiye açısından durum tam tersi sonuçlara gebedir. Bölgedeki ateşin körüklenmesiyle “bölünme” sırası Türkiye’ye de gelebilir.
[button link=”http://www.sodap.org/mehmet-yilmazer-tum-yazilari/” align=”right” font_style=”italic” icon=”momizat-icon-pencil” icon_color=”#ffff00″]Yazarın tüm yazıları..[/button]