Adana’ya Kar Yağmış Altında Kürt Kalmış!
Ya da Şırnak’a Bomba Yağmış Altında Kürt Kalmış!
Seçkin TAN
31 Aralık 2011
Canı cehenneme rahat rahat uyuyanın
Kapısını örtenin perdesini çekenin
Canı cehenneme yüreği yalnız kendiyle dolanın
Duvarları ancak çarpınca görenin
Orda dağlarda birer birer mezarlık
Bulutlar kan salkımı sular toprakta düğüm
Canı cehenneme
Camlarında paramparça cesetler uçarken
Dünyayı tüketenin canı cehenneme
Kapısını örtenin perdesini çekenin
Canı cehenneme yüreği yalnız kendiyle dolanın
Duvarları ancak çarpınca görenin
Orda dağlarda birer birer mezarlık
Bulutlar kan salkımı sular toprakta düğüm
Canı cehenneme
Camlarında paramparça cesetler uçarken
Dünyayı tüketenin canı cehenneme
Nereden başlayalım?
Koçgiri’den mi, Dersim’den mi, Özalp’tan mı, Uludere’den mi? Nereden?
Yazmakla bitiremeyeceğimiz hangi vilayetten ya da hangi tarihten?
Hangisine baksan katliam! Hepsinin bir gerekçesi var.
Katliamı gerekçelendirmek için kollar sıvanır önce. Klavyenin tuşları hiç olmadığı kadar hızla çalıştırılır. Uludere katliamının görüntüleri ilk TV’lere düştüğü sıralarda “sivil” olduğu “sanılanların” öldürüldüğü bilgisi verildi. Resmi kaynakların yaptığı açıklamaya kadar bölgenin insanının verdiği bilgiler kenarda bekletildi. Medyamız, AKP-C Devleti’nin Uludere katliamı için çizeceği sınırlar ve izin verdiği ölçüde “ölçülü” haberler yaptı.
36 insanın katledildiği bir zamanda yazının başını medyanın haber veriş biçimine ayırmak absürt gelebilir. Fakat katliamın kendisi kadar önemli bir yerde duran, toplumun bilincinin yönlendirilmesini sağlayan medya-dır. Doğru bilgiyi almak için medyanın durumu ve duruşunu da bilmek gerekir. Yeni katliamlara dur demek, doğru kavramaktan ve doğru yerde durmaktan geçer.
Onca karmaşık bilginin içinde yüzerken öğrenebildiğimiz ve çarpıcı olan bazı şeylerde var. Önceliği kapitalist devletin gerçekliğine ayıralım. Sonrasında da ekonomik pazarı değerlendirelim.
TC Devleti’nin kendi bekasının güvenliği bakımından sınır tanımaz uygulamaları vardır. Bunların başında gelen kendi koyduğu yasaları dahi tanımaması ve işletmemesidir. Söz konusu kendi güvenliği ise insanların ölmesin-de hiçbir mahsur yoktur. Öldürülürken de sayısal değeri yoktur. Bu bir tespit değildir. Bilinen gerçekliktir ve burada tekrar etme lüzumu doğmuştur. Uludere katliamı sonrası yapılan açıklamalar halkın zekâsı ile hamam muhabbeti edasıyla dalga geçmektir. Genelkurmay’ın açıklamasına göre, Hantepe ve Gediktepe baskınlarında grup halinde yapılan saldırılara uğradıkları için, tedbiri önceden almak istemişler ve bombalamışlar! Milyon dolarlar vererek alınan teknoloji üstü İnsansız Hava Araçları (İHA) köylüler Irak’tan geçiş yaparken görüntüle-
rini aldı. Üç saat sonra da bombalar yağdırıldı. Yani görüntüler değerlendirildi ve katliam bilinçli şekilde ger-çekleştirildi. Söz konusu Kürtler ise imha etme rahatlığı, kahve ile keyifli hale bile getirilebiliyor.
Bir diğer bilgi ise iki grup halinde olan köylülerin aralarındaki mesafe yaklaşık 300 metre. Bombalama esna-sında iki grup bir araya sıkıştırılmış ve imha disiplinli bir şekilde gerçekleştirilmiştir.
Yaklaşık 30 yıldır PKK ve TC Devleti arasında savaş sürüyor. PKK’nin sınırdan geçişi esnasında ya da herhangi bir yerde hareket halindeyken nasıl davranacağını devletin istihbarat birimleri takip etmekte. PKK yaptığı açık-lamada “Konuya hakim olan herkes bilir ki, gerillalar kervanlar halinde 40-50 katırla bu kış ortasında o alanda hareket etmezler” diyerek kendi gerçekliğini belirtti. Yani devletin, köylülerin PKK gerillaları olmadığını bildiği açıktır. Planlı ve tasarlanmış katliam olduğu her pencereden görünmektedir.
Uludere’de devletin gerçekliği bir kez daha tüm çıplaklığı ile ortaya çıkmıştır.
Ekonomik Ticaret: Kaçakçılık!
Uludere’de katledilen köylüler Irak’tan sigara ve mazot gibi çeşitli ürünleri sınır içine getirerek ticaret yapmak-tadır. Resmi olarak yapılmadığı (alınıp satılan şeylerin devlete vergisi verilmiyor) için “kaçak” olarak nitelendi-rilen ticaret yıllardır yapılmaktadır. Kaçakçılık yeni yapılmıyor. Hatta bölgenin en ciddi geçim kaynağı. Irak’tan ucuza (Türkiye’ye göre) getirilen kayıtsız ürünleri ülke içinde satarak maddi gelir sağlamaktadır bölge halkı.Bu sınır ötesi ticaret, devletin bütün organları tarafından bilinen bir gerçeklik. Bölgedeki karakol ve yetkili birim-ler, müsaade eder ve geçişlerinde sorun çıkarmaz. Bazen katırlara veya mallara el konulur, bazen de avanta alınıp yol verilir. Bu olayda ise geçişlerde devamlı kullandıkları yolu askerlerin uyarısı ile kullanmamışlardır köylüler. Katliamın gerçekleştiği yolu kullandırılan köylüler “hazırlanan” kapana doğru yönlendirilmişlerdir.
Devletin akıl dışı hareketini açıklamak gerekirse: Fiilen yasakladığı şeyi yasalarına koyuyor, yasalarına koyduğu şeyi ise fiilen yasaklıyor.
İzin belgeleri olmadan sınır dışı ile ekonomik ticaret yapmak yasak ise devlet neden izin veriyor? İzin veriyor isen yasalarında ki yasak da neyin nesi? Kendisi ile çelişen devlet halka ne kadar güvence sağlayabilir?
Son sözlerimizi söylerken, sorularımızı yoğunlaştırmamız gerekiyor.
Bu katliam ile devlet neyi amaçlamaktadır?
Her çığ her bomba yoksulların ve Kürt’lerin üzerine mi yağacak?
Halk katlediliyorsa halk intikam mı alacak?
Kürtlerin fay hattına bomba atılarak dayanılmaz bir deprem yaratılmıştır. Sonuçları da ağır olacaktır!