“Utanç Anlaşması”
Ayşe TANSEVER
30 Kasım 2008
ABD ile bakanlar kurulu arasında imzalanan güvenlik anlaşması Sofa, 27 Kasım Perşembe günü Irak Meclisi’nde çok sınırlı bir görüşmeden sonra kabul edildi. Devlet başkanı ve veto hakkı olan 2 yardımcısı tarafından imzalandıktan sonra yürürlüğe girecek. Anlaşmaya göre ABD askerleri Haziran 2009 sonuna kadar Irak yerleşim alanlarından üslerine çekilecekler, 2011 yılında da Irak’ı terk edecekler.
Sofa, görünüşte hukuki olarak bir takım yenilikler getirse bile özünde Irak’ın durumunda bir değişiklikten söz edilemez. Anlaşma ne Irak’ın bağımsızlığının belgesidir ne de ABD askerlerinin söz konusu tarihte Irak’ı terk etmeleri anlaşma ile güvence altına alınmıştır. Yani, evet Irak yeni bir döneme giriyor ama bu nasıl bir dönem olacaktır? Nasıl bir bağımsızlık yaşanacaktır? Askerler gerçekten 2011’in Aralık ayında çekip gidecekler midir? Yanıtların hiç biri açık değil, belirsizliklerle doludur.
Sofa bu açık sorular ile ülkeyi yeniden belirsizliklerin, çalkantıların içine soktu. Irak içi ve Orta Doğu dengeleri açısından bakıldığında böyle olması biraz da kaçınılmazdı. Dünyada ve bölgede değişen dengeler Irak içinde de alt üstlüklerin üstüne oturuyor. Güvenlik anlaşması da böyle bir garip denge ve belirsizlik içinde şekillendi.
Anlaşma Maddeleri
a) ABD’nin Geri Adımları
Sofa, bir yılı aşkın süredir ABD ve Irak’taki çeşitli çıkar grupları, Şiiler, Sünniler ve Kürtler arasındaki pazarlıklar sonucunda şekillendi. Taraflar çeşitli tavizler verdiler. Kimileri vermemekte direndiler. Çok çetin, kanlı bir süreç yaşandı.
ABD bir takım tavizler vermek zorunda kaldı.
Birinci olarak, ABD’nin Sofa anlaşmasını petrol anlaşması öncesi çıkartması bir taviz olarak değerlendirilmelidir. Irak’a petrolü için girmişti. Irak petrollerini kendisi için tam bir güvence altına almadan ya da ona tam sahip olmadan çıkmayacaktı. Beceremedi. Yıllardır defalarca petrol yasaları hazırlandı. Meclise verildi ama bir türlü geçirilemedi. Amaç petrol yasası ile tüm Irak petrol hakkının ABD şirketlerinin olması ve bunun Irak hükümetinden çıkarılan yasa ile sağlama alınmasıydı. Petrolü bir daha kaybetmeyecek şekilde sapa sağlam kendi mülkiyetine almayı beceremedi. BM’nin ABD’ye Irak’ta kalması için verdiği süre 31 Aralık 2008 yılında sona eriyor. ABD, BM koridorlarında yeniden manevralar yapmaya zorlanacaktı. O nedenle kötülerin iyisi olarak Sofa geçirilmeye çalışıldı ve başarıldı. ABD petrol şirketleri Irak petrolleriyle aralarında yaptıkları, hükümetin güvencesi olmayan bir durumla yetinmek zorunda kaldılar. Sofa ABD açısından böyle bir zaafla taçlıdır. Hedeften bir geri adım olarak nitelenebilir.
İkincisi, Bush hükümetinin iktidara gelirkenki hedefinde başarısız olunmuştur. Bush ve takımı Cheney’ler, 21.yy sömürgeciliği planları ile iktidar oldular. ABD çıkarlarını istedikleri bir ülkede silah zoru ile dayatacaklarını düşündüler. Askerleri istedikleri ülkeyi kolay bir şekilde istila edecek ve ellerini kollarını sallayarak ülke içinde dolaşabilecek, çıkarlarını dayatabileceklerdi. Dünyayı böyle bir zorla yönetebileceklerdi. Sofa ABD askerlerinin ellerinde ne kadar son model silahlar olsa da yabancı bir ülke topraklarında işgal gücü olarak dolaşamayacaklarını gösterdi. Hayal ettikleri 3. Sömürgecilik biçimini gerçekleştiremeyeceklerini Sofa’yı imzalayarak kabul etmek durumunda bırakıldılar. Sömürgelerini üslerinden denetleyecekler.
Modern sömürgecilik belki zorla dayatılan üsler kanalı ile devam edebilir. Ne kadar başarılı olabileceğini göreceğiz. Irak’taki yeni süreç bunun denenmesi olacaktır. 400 adet üs içine sıkışmış ABD güçleri çıkarlarını korumakta ne kadar başarılı olabilecekler? Yerleşim yerlerinden atılan askerler üslerinde ne kadar güvencede sayılırlar? İngiliz askerleri Basra’da üslerine çekildiler ama daha sonra oradan da tamamen ayrılmak zorunda kaldılar. Afganistan’da bunun da nihai bir güvence olmadığını görüyoruz. Irak’ta bu süreç nasıl yaşanacaktır, göreceğiz. Yerleşim yerleri yerine üslere dönmek ve bunun sözünü vermek aslında bir geri adımdır. Bağımsızlığı vermek olarak sunulması beceriksizliğin örtüsüdür.
Üçüncü olarak askerleri ne yaparsa yapsın Irak yetkilileri tarafından yargılanmasını istemiyordu. Onları kendi orman kanunları ile korumak istiyordu. Tutturamadı. Geri adım attı. Böylece üslerinden dışarı çıkıp olur olmaz operasyonlar yapmada eli bir miktar bağlanmış oluyor. Ya da kiralık şirket askerlerinin yapacakları katliamlar Irak yargı sisteminin tehdidi altına giriyor. Elbette bu da onun işgal ettiği ülke içinde yapmaya alışık olduğu katliamlarda daha temkinli davranmasını gerektirecek bir geri adımdır. Ama bildiğini okumaktan çekineceğini sanmak ta biraz saflık olur.
b) Sömürge Irak
Sofa, Irak’ı şimdiki konumundan çok farklı hale getirip bağımsız bir ülke yapmıyor.
Hava denetiminin Irak yönetimine geçmesi bizim ülkemiz ya da diğer komşuları açısından bir değişiklik anlamına gelebilir. Bundan sonra yapılacak saldırılar Irak’a bildirilmek zorundadır. Ama ABD Sofa ile Irak kara, deniz ve hava sahasını kullanmaya devam edecektir. Ülke topraklarının bütünlüğünü, dışarıdan gelecek saldırılara karşı korumayı sürdürecektir. Irak’ın bağımsızlığı açısından Sofa’nın bir anlamı yoktur. Belki karar verme konusunda bir fikir ileri sürebilir ama gene teknik güç ve savaş uçakları olarak ABD güdümündedir. Sofa’ya göre Savunma Bakanlığı ABD gözetiminde çalışacaktır, ABD izni olmadan bir adım bile atamayacaktır. Irak açısından bağımsızlık filan söz konusu değildir.
İçişleri Bakanlığı da farklı değildir. O da ABD gözetiminde çalışacaktır. Ülkedeki çeşitli görüşlerin aralarındaki çatışma olasılığı göz önüne alınarak hazırlanmış bu madde Irak’ta bir bağımsızlıktan söz etmeyi komik hale getirir. ABD herhangi bir iç darbe, devrim, dış ülkelerden saldırı gibi durumlarda derhal müdahale edecektir. Irak ebeveynin gözetimindeki bir çocuk gibidir. Anne ve babasının gözü hep üstünde olan, serbestliği bile denetimli bir çocuktur.
Sofa, ayrıca uzun dönemli bir güvenlik anlaşmasıdır. 2011 yılında eğer bir “sorun” olmaz da çekilirse bile 40–50.000 ABD askeri, Irak güçlerini eğitmek adına Irak’ta kalışını sürdürecektir. Irak’ın askeri de kolluk kuvvetleri de ABD’nin akıl hocalığı ile yetiştirilecektir. Personeli onun tarafından çok iyi tanınacak, kurulan bağlantılarla geleceğin tohumları atılacaktır. Yani çekilse bile kökler bırakarak, bağlantılar kurarak çekilecektir.
ABD, Irak hükümetine danışmadan ne komşu ülkelere saldırı yapabilecek ne de ülke içinde operasyonlar düzenleyebilecektir. Maliki bunu bir zafer olarak ilan ediyor. Gerçekten bu madde için büyük pazarlıklar yapıldı. Anlaşma gitti geldi. Doğru. Ama bizzat Maliki’nin kendisi buna karşı herhangi bir güvencenin anlaşmada olmadığından yakınıyor. Yani diyelim ki ABD bu anlaşma maddesine rağmen operasyon düzenledi. Dış ülkelere saldırdı. Ne olacak? Suriye’ye saldırmadı mı anlaşma öncesi? Ne oldu? Suriye saldırısı zaten olabilecekleri kestirmek için bir örnek saldırıydı. Bir denemeydi. Kabadayı edasıyla davranan ABD, her hangi bir bahane ile bu maddeyi çiğneyebilir. Bu durumda herhangi bir yaptırım anlaşmaya konulmamış, konulamamıştır. Talabani tam imza öncesi “büyüklüğünü göster bunu kabul et de, halklarımızın önüne alnımız açık omuzlarımız dik çıkalım” dedi. Dinletemedi. ABD’yi çıkarları doğrultusunda içeride ve dışarıda saldırmadan caydıracak herhangi bir hüküm yoktur.
Ya da aynı şekilde ABD 2011 yılında ben çıkmıyorum derse ne olacaktır? Yine bahane mi yok? CIA’sıyla nerede ne yaptığı belli olmayan ABD’nin kendine bahaneler yaratması mümkün değil midir? Hatta Irak içinde öyle güçlüdür ki “Aman gitme. Sen gidersen biz birbirimizi yeriz.” diyecekler bile yaratabilir. Kendisine saldırtır. 11 Eylül gibi yapay saldırılar becerir ve yine kalır.
Sofa Irak’a bağımsızlık filan getirmiyor. Artık Irak içinde barınamayan ABD, çıkarına göre başka bir konuma giriyor ve bunu bir de bağımsızlık gibi süsleme becerisini gösteriyor. “Aa! ABD çıkıyor!” dedirtiyor. Bu onu Irak’ta yenik durumdan demokrasiye, bağımsızlığa saygılı bir ülke konumuna yükseltiyor. Sofa, ABD’yi Irak direnişi karşısında yenilmiş ve üslerine sığınmak zorunda kalmış bir ülke konumundan çıkarıp, Irak’a bağımsızlık veren bir ülke konumuna yükseltiyor. Vietnam yenilgisi gibi bir yenilgi ile damgalanmaktan kurtuluyor. Anlaşmayı kabul etmek ABD’ye bir lütuftur. Ona paye vermektir.
Sofa yalnız Irak değil bölge içinde bir tehdittir. 400 üsteki ABD askeri Orta Doğu petrolleri üstündeki çıkarlarını koruyacaktır. Bölge ülkelerini sürekli olarak zor altında tutacaktır. Bölgede yükselen direnişlere karşı müdahale edeceklerdir. İran, Lübnan, Filisin, Suriye’de gelişecek dirençlere anında müdahale etme gücünü elinde tutacaktır. Sofa’daki maddeleri ihlal etmekte büyük bir çekince geçirmeyecektir. ABD Irak’taki ve bölgedeki yerinde durmaktadır. İsrail’in artık altından kalkamadığı Orta Doğu petrollerini koruma görevini üstleniyor. Artık Orta Doğu’da İsrail kadar ABD güçlerine de saldırı yaşanacaktır.
Meclis Oyu ve Referandum
Irak Anayasası’na göre Sofa’nın kabulü için mecliste 2/3 çoğunluk gerekliydi. Ancak bu yasa oylamasına değişiklik getirildi. Oylamanın 2/3 ile mi yoksa salt çoğunlukla mı kabul edileceği de meclis oylaması ile belirlensin diye bir karar alındı. Hükümet sözcüsü az farklı bir çoğunluk kabul etmeyeceğiz dedi. Ama bunlara rağmen salt çoğunluk ilkesi kabul ediliverdi. 275 milletvekilinin 77 tanesi ki bunların çoğu Sünnilerdi, oylamaya katılmadı. Geri kalan 198 milletvekilinin 144’ü evet 54’ü hayır oyu kullandı. Ama oylamaya katılmayanları da hayır olarak kabul edersek 144’e karşı 131 oluyor. Yani Sofa Mecliste çok az bir oy farkı ile kabul edilmiş oldu. Bu kadar önemli bir kararın bu kadar oy farkı ile kabulü bile Sofa’nın ne kadar tartışmalı olduğunun göstergesidir.
Mecliste sandalyesi olan partiler Sofa’yı kabul etmek için Bush hükümeti tarafından büyük bir baskı altındaydılar. Bush Sofa’nın 31 Aralık tarihine kadar geçmemesi durumunda Saddam döneminde bloke edilen 40 milyar doları vermeyeceği tehdidinde bulundu. Milletvekillerinin çoğuna rüşvetler dağıtıldığı söylendi. Sofa meclise gelince bu kez milletvekillerinin ABD temsilcilerinin oturduğu Yeşil Alan’da kuyruklar oluşturup rüşvetlerini aldıkları iddiaları ortalığı kapladı. İşin özünde milletvekilleri kendi çıkarları doğrultusunda Sofa oylamasından ceplerini doldurmaya çalıştılar.
Irak petrolleri ülkedeki Sünniler, Kürtler ve Şiiler arasında bir çıkar çatışması yaratıyor. Şiiler İran ve ABD dengesi ortasında petrol zengini Basra gölgesinde bağımsız bir ülke kurup petrol gelirleri ile Suudi Krallığı gibi yaşamayı düşlüyorlar.
Kürtler ise Türkiye, İran ve Suriye gibi komşu ülkelerin baskısından dolayı merkezden ayrılmakta kararlı adımlar atamıyorlar ama atmak içinde hazırlanıyorlar. Gizli gizli silahlanıyorlar. Peşmergelerine merkez güçlerine karşı çeşitli haklar veriyorlar. Petrollerinin çıkarımı için merkezi hükümete danışmadan çeşitli Uluslar arası petrol şirketleri ile anlaşmalar imzalıyorlar. Sınırlarına Kerkük’ü de katma mücadelesini aktif olarak yapıyorlar. Hummalı bir şekilde yeni yatırımlar yapıyor, bağımsızlığa hazırlanıyorlar.
Kürtler ile güney Şiileri birbirlerini göstererek merkezden kopmada yarış içindeler.
Ortada Sünniler ise petrolsüz kurak topraklarda kalmanın korkulu düşünü yaşıyor, ne olursa olsun böyle bir talihten kurtulmaya karşı hem silahlanıyor hem de iktidar koltuğunda daha çok söz sahibi olmaya çalışıyorlar. Şimdi verilen meclis başkanlığı statüsünden hoşnut değiller. Devlet başkanlığının Kürtlerden alınıp kendilerine verilmesini ve hükümet içindeki sandalyelerinin arttırılmasını istiyorlar. Saddam iktidarı tutuklularının infazlarının durdurulmasını, genel bir af çıkarılmasını talep ediyorlar. Anayasa’daki tüm anti-Baas maddelerinin atılmasını istiyorlar. Eski Saddam askerlerinin şimdiki ordu içine alınması için çok baskı yaptılar. Kabul ettiremediler. Orduya alınmadılar. ABD Sünnilerin kendilerine yöneltilmiş 100 bin silahlı askerine 300 dolar aylık maaş vererek onları Al Kaide’ye yönlendirdi. Sofa anlaşması ile bu askerlerin büyük bir kısmının ne olacağı belli değil. Bunlar Maliki’nin kendilerini orduya almasını talep ediyorlar.
ABD İran’la yakınlaşabilecek Şii bir iktidar yerine Sünni bir iktidarı yeğliyor, o nedenle de onları destekliyor. Sünniler Kürtler ile birlikte ABD’nin Irak’taki ittifak güçleridir. Şimdi Sofa ile bu denge yeni bir döneme girecek. Sofa imzalanmaması durumunda iktidarda şöyle ya da böyle olan güçler birbirleri ile yeniden çıkar kavgasına düşebilirler. Sofa meclise gelince aradaki tüm sürtüşmeler yeniden gündeme geldi. Pandoranın kutusu açıldı. Tüm cinler ortaya döküldü. Ancak burada çok hinoğlu hin bir hile gizliydi. Eğer Sofa kabul edilmez ise tarafların yeniden petrol ve iktidar kavgasına girişecekleri havası yaratıldı. Bu korku yerine ABD güdümünde kalınmanın daha doğru olacağı izlenimi verildi. Birbirlerinden korku duydukları için ABD’nin güdümüne “evet” dediler. Meclis Sofa’yı oyladığı için kendi kendini kutladı. Bu büyük bir adım olarak lanse edildi. Barış yolunda bir ilerleme olarak alkışlandı. İktidar güçlerinin çıkarları doğrultusunda bir savaş yerine ABD sopası ya da onun çıkarı ile ortaklık içinde yaşamayı yeğlemiş oldular.
Halkları düşünmediler. Ülkelerinin bağımsızlığını düşünmediler. Düşünen bir tek Mukteda güçleri vardı. Mukteda Şiileri ise petrol alanı dışında oldukları için böyle bir ayrılmaya karşı duruyorlar. Onlar ülke bütünlüğünün ve bağımsızlığının tek savunucusu konumundalar.
ABD askerlerinin kayıtsız şartsız hemen Irak topraklarından çekilmesini savunan ama şimdiye kadar İran baskısı ile sessiz duran Mukteda, Ayetullah eğitimi gördüğü Kum kentinden mesaj yollayarak halkı Cuma namazını büyük bir gösteriye dönüştürmeye çağırdı. Saddam heykelinin ABD işgali sırasında devrildiği yerde yüz binler toplandı ve Bush’un kuklasını yaktılar. Mukteda Sofa’yı “Utanç Anlaşması” olarak ilan ettikten sonra anlaşmanın mecliste onaylanması durumunda “Ahiret Günü” adlı yeni bir milis gücü kuracaklarını açıkladı.
Bu açıklamaların ardından mecliste ilginç bir durum yaşandı ve meclis Sofa’nın Haziran 2009 tarihinde halk oylamasına sunulmasını kabul etti. Yani ilk önce halk referandumu kararı alındı ondan sonra milletvekilleri Sofa’yı kabul ettiler. Yani hem meclis oylaması hem de referandum. Neden referandum? Ya da referanduma sunulacaksa neden meclis oylaması yapıldı? Ya şimdi birbirine ters düşen sonuçlar çıkarsa ne olacak? Meclisin kabul ettiği anlaşma halk referandumunda reddedilirse hangisi geçerlidir? Burası karışıktır.
Neden böyle bir ikili karar çıktı?
Referandum kararı büyük bir olasılıkla Sofa’nın halkta yaratacağı öfkeye karşı bir güvencedir. Bir oyalamacadır. Mukteda güçlerinin olası saldırılarına karşı satılık milletvekillerinin savunma mekanizmasıdır.
Ayrıca Mart ayı içinde Irak’ta yerel seçimler var. Yani tüm partiler halka gidip oy isteyecekler. Hiç biri Sofa’ya verdikleri oy damgası ile halkın yüzüne bakamayacaktır. Ama bir referandum kararı onları hiç şüphesiz rahatlatacaktır. Yerel seçimler sırasında yine bir takım taklalar ile Sofa halklara satılmaya çalışılacaktır.
Sonuçta Irak Mukteda’nın deyimi ile bu “Utanç Anlaşması” ile bir dönemeç almıştır. İçine girilen dönem hiç de propagandası yapıldığı gibi bağımsızlık dönemi değildir. İktidar koltuğunda oturanlar ABD’nin dağıttığı rüşvetler ile halklarından kopuk vaziyette kendi çıkarları peşinde koşarlarken altlarında örgütlenen halkların öfkesinden de epey korkuyorlar. Halkların öfkesinin ABD öfkesinden daha tehlikeli olduğunun elbette bilincindeler ama özel çıkarları şimdilik bu gerçeği davranışlarına yansıtmanın önünde engel.