İyi Yaşamak “LİVİNG WELL”
Ayşe TANSEVER
10 Mayıs 2010
Geçtiğimiz ay sonunda Bolivya’nın Cochambamba kentinde, Birleşmiş Milletler’in Kophenag İklim Konferansı’na alternatif olarak Dünya Yoksul Halklar İklim Konferansı yapıldı. Konferansa dünyanın dört bir yanından 30 binin üzerinde sıradan halk önderi, çeşitli politik örgütlerin liderleri ve hükümet yetkilileri katıldı. Sonucunda da Cocahmbamba Protokolü yayınlandı.
Venezüella ve Bolivya’nın öncülüğünde 21.yy sosyalizmi, 20. yy sosyalizminin yanlışlarından ders alarak yeni bir sosyalizm kurmaya çalışıyor. Cochambamba Protokolü de bir anlamda iklim konferansı olmanın ötesinde yeni sosyalizmin kurmayı hedeflediği düzende insanların yaşam ilkelerinin temelini belirliyor.
Kapitalizmin “refah toplumu” anlayışına alternatif olarak Latin Amerika yerli halklarının atalarından kalan “iyi yaşam” ilkelerinin temel zemini benimseniyor.
“İklim değişikliğine karşı durmak istiyorsak toprak anayı yaşam kaynağı olarak kabul etmek ve şu ilkelere göre bir sistem kurmak zorundayız: Herkesle ve her şeyle harmoni ve denge. Birbirini tamamlama, dayanışma ve eşitlik. Kolektif iyi yaşam ve herkesin temel ihtiyaçlarının karşılanması. Doğa ile uyum içinde bir insan. İnsanların mülkiyetleri ile değil insanlıkları ile değerlenmesi. Her türden sömürgecilik, emperyalizm ve müdahaleciliğin ortadan kalkması. Toprak ana ve insanlar arasında barış.” (Cochambamba Protokolü sayfa 2. Bolivyarising.blogspot.com.)
Bu protokol insanların hep birlikte, doğa ile harmoni içinde “iyi yaşamasının” önündeki engeli kapitalist sistemin rekabet, kalkınma ve sınırsız büyüme mantığında görüyor. Onun su, toprak ana, insan geni, geleneksel kültür, biyolojik çeşitlilik, adalet, ahlak, insan hakları ve yaşamın kendisi gibi her şeyi bir meta haline soktuğunu, sınırsız kar mantığı ile insanları doğadan kopardığını, doğa üzerinde bir egemenlik kurmaya çalıştığını söyleyip buna karşı “büyük bir savaş başladığını” dile getiriyor.
“Toprak Ana bir hammadde, insanoğlu bir tüketim ve üretim aracı değildir” diyerek kapitalist “refah toplumu” anlayışının iflas ettiğini ve “iyi yaşamanın” başka ilkeleri benimsemesi gerektiğini tespit ediyor. İnsanların beslenme, barınma, üreme, sağlık, eğitim gibi temel ihtiyaçları doğa ananın dengesi bozulmadan, onun verdiği olanaklar çerçevesinde, canlılığın kendisi olan bitkiler, hayvanlar ve temiz hava içinde karşılanmalıdır. Ancak insanlık böyle mutlu olup “iyi yaşama” ulaşır. Mutlu olmak, kapitalizmin bize dayattığı kalkınma ve tüketim maddeleri satın alma değildir. Bu anlayışın iflas ettiği ortadadır.
Protokol bu hali ile yalnız bir iklim konferansı olmanın ötesinde 21. yy sosyalist sisteminin insan yaşam teorisini yapmış oluyor. Eski sosyalizmden farklı olarak sadece insanın insan tarafından sömürüsüne değil insanın doğayı sömürüsüne de karşı çıkıyor. Bu noktada da kapitalist sistemi suçlayıp merkez ülkeleri, kurulacak bir İklim Mahkemesinde yargılama hedefini de önüne koyuyor. Kapitalizm, insanlığın yaşamını getirdiği bu ölüm kalım noktasının bedelini ödemelidir, deniliyor.
Bu protokolü okumayı herkese öneririm. Yaşamakta olduğumuz savaşlar, ekonomik krizler, umutsuzluk, kargaşa, geleceğe umutla bakamama ve çaresizliğe karşı insana umut, coşku, yaşama sevini ve enerjisi veren bir metin. İnsanın içini güneş gibi ısıtıyor. Yaptığı onlarca tespit ile insanlık ölmemiş “yaşasın” dedirtiyor.