Yeni Yıla Umutla Girelim
Ayşe TANSEVER
29 Aralık 2010
Okuyucularımıza yıl boyu kapitalizmin içinde bulunduğu açmazları anlatmaya çalıştık. Aldığı kararların yoksulları nasıl daha da yoksullaştırdığını, doğayı nasıl tahrip ettiğini, insan haklarını nasıl çiğnediğini, iki yüzlülüklerini, zenginleri daha dazenginleştirdiğini, gerek ülkemiz gerekse dünya açısından anlatmaya çalıştık. Yoksul halkların ezilmekten, yoksulluktan kurtulma yollarını araştırıp bulmaya çalıştık. Genel olarak kapitalizmin iç karartıcı tablosu ile içlerimiz karardı. İleriye doğru adımlarda ise yüreğimiz coştu, enerji ve güç aldık.
Ama ülkemiz ve dünyamızdaki güçler dengesi ne yazık ki şimdilik bu zorbaların elinde ve o nedenle her şey kara, olumsuz, üzücü görünüyor.
Ama yeni yıla böyle girmemeli. İnsan yeni yıla bir umutla, sevgiyle, coşkuyla girmek istiyor. Çünkü bu yeni yıla giriş bir şeye başlangıç, bir tarih oluyor ve o nasıl başlarsa sanki öyle devam edecekmiş gibi bir his oluyor.
Şimdi aşağıda iki tane iç açıcı haber sunmak istiyoruz. Bunlar okuyucularımıza YENİ YIL armağanı olsun. Dünyamızda her şey o kadar karanlık, kâbuslu, boğucu ve ölü değil. Dünyada başka dinamikler de var. Başka bir kara parçasında insanlığı doğru yola götürecek politikalar da var. Biz işte bunları okumadığınızı düşünerek sizlere bir “iyi haber” armağanı yapmak istiyoruz.
Birincisini emekçilerimize armağan edelim dedik, çünkü onlar her gün çalışmayacakları, emekli olacakları günün hayali ile işe giderler. Çünkü kapitalizmin sömürüsü, çalışmayı bir keyif olmaktan çıkarmıştır. İlk yazı onlara yılbaşı armağanımız olsun. Ama toplumsal sorunlara karşı duyarlı her genç de kendisine armağan olarak kabul edebilir.
İkinci haberimiz ise gençlerimize, özellikle yüksek öğretimdeki öğrencilere armağanımız olsun. Yıllardır parasız, bilimsel, özgür üniversite hayali peşinde koşanlara bir umuttur.
Emekçilere Bir Armağan
Bu haber Bolivya’dan geliyor. Tabi iyi haber olunca başka nereden olabilir ki değil mi? Haber şu: “Bolivya emeklilik yaşını indirdi.” Evet, yanlış okumadınız; Bolivya emekli olmak için gerekli olan yaş sınırını indirdi. İnanılası gibi değil, ama oldu.
Bu güzel haberin insanı şaşırtan birçok yanı var. Birincisi, Bolivya’nın Latin Amerika’nın en yoksul ülkesi olmasından kaynaklanıyor. Devletin öyle herkese maaş dağıtacak maddi gücü kısıtlı. Ama ona rağmen emekli olma yaşını düşürüyor. Nasıl oluyor bu iş değil mi? Beyinlerimiz kapitalizmin mantığı ile o kadar yıkanmış ki yoksul bir ülkenin yaşlılarını erken emekli edebileceğine şaşıyoruz. Demek ki olabiliyor.
İkincisi ise indirilme yıl sayısı ile ilgili. Emekli olma yaşı eskiden 65 imiş. Yani bizim gibi ülkelerde bilinen bir yaş. Bolivya bunu bir iki sene indirmiyor. Aksine tam 7 yıl indiriyor. Yani artık Bolivyalılar 58 yaşında emekli olacaklar. Yedi yıl eksik çalışacaklar. Buna da şaştınız değil mi? Bu yoksul ülkenin çalışanlarına 7 yıl daha fazla bakmayı kabul etmesi ne kadar insanca bir şey değil mi? Oysa kapitalizmde insanlar bir yıl için bile çılgınlar gibi sokaklarda günlerce gösteri düzenliyor, grevler yapıyorlar ama bir şey elde edemiyorlar.
Bolivya Emeklilik İşleri Bakan Yardımcısı Mario Guillen, yaş indirimini şöyle savunuyor. “Çoğu Bolivya çalışanı genel olarak entelektüel değil fiziksel olarak çalışır, yani 55 yaşından sonra çalışmaya hali kalmaz.” Ortalama yaşam süresi kadınlarda 68 erkekler ise 63 imiş. Demek ki erkek emekçiler şimdiye kadar emekli bile olmadan ölüyordu. Kadınlar zaten pek ücretli işlerde çalışmadıkları için emekli olamıyorlardı.
Bolivya emeklilik kasasına üye 1,2 milyon çalışan var. Emeklilik kasası, bundan 13 yıl önce özelleştirilmiş ve İsviçre ve İspanya bankaları ortaklığında yönetiliyormuş. Kasanın 4,5 milyar dolarlık fonu varmış. Morales iktidarı bu kasayı tekrar millileştiriyor.
Ünlü sol yazar Mark Weisbrot “Bu çok önemli; herhalde son 15 yıl içinde Güney Amerika’da düşük ve orta gelir grupları için alınan en büyük karardır” diyor. Sırf bu kıta değil, bizce tüm dünya yoksul ve orta gelir grupları için uzun yılların en önemli olayıdır. Tüm insanlara, “çalışmış olsunlar ya da olmasınlar belli bir yaştan sonra emeklilik sağlama” kararı, Morales’in hayat anlayışıdır. Yaşlılarına bakmak her insanın görevidir. Tarih boyu bu böyle olmuştur. Yaşlı insanlar toplumun değeridir. Nasıl çocuklarımıza bakıyorsak aynı şekilde yaşlılarımıza da bakmak zorundayız. Bu da devletin görevleri arasındadır. Belirli bir yaştan sonra analarımız, babalarımız, yaşlılarımız bizim bağrımıza basıp bakmayı üstlendiğimiz değerlerimizdir. Onlar geçmişlerinde ne kadar çalışmış olmalarından bağımsız olarak bakımı hak ediyor olmalılar. Nasıl işsizlik, eğitimsizlik, tek tek insanların suçu değil toplumsal düzenin bir sorunu ise, yaşlılıkta emeklilik maaşı alıp almamak da bir düzen sorunudur.
Kapitalizm dünyanın en yoksul ülkelerinden biri olan Bolivya’dan utansın. “Tıp ilerledi, insanlar daha uzun yaşıyor, emeklilik fonları yetmiyor” bahanesini kullanmasın. “İşsizlik var, emeklilik fonuna yatan para azaldı, emekli olma yaşı arttırılmalı” gerekçesini duymayalım. Krizlerini bir gerekçe olarak kullanmaktan vazgeçip ve Bolivya’yı örnek alsınlar. Belirli bir yaştan sonra herkese emeklilik hakkı talebi gerçekleşsin.
Bolivya, Doğa Ana’sına olduğu kadar emekçilerine, yaşlılarına da sahip çıkma insanlığını gösteriyor. Tüm dünyaya örnek oluyor. Eski yerli halkların yok olmak üzere olan insanlık değerlerine sahip çıkıp, koruma yoluna girmesi yeni yılın şu soğuk yağmurlu havasında içimizi ısıtsın.
Gençlere Bir Armağan
(Bu yazı, James Suggett tarafından kaleme alınan ve venezuelanalysis.com sitesinde 24 Aralık tarihinde yayınlanan yazıdan yararlanılarak hazırlanmıştır.)
Aralık sonunda Venezüella Ulusal Meclisi, “Yüksek Öğretim Yasası”nı kabul etti. Yasaya göre profesörler, öğrenciler, işçiler ve yerel bölge temsilcileri üniversitelerde karar mekanizmasına alınıyorlar ve yüksek öğrenim yapılabilmek için tüm engeller kaldırılıyor. İlköğretimden yükseğine tüm eğitim bedava olup “sorumluluk devletindir” deniyor.
Yasa, üniversite öğretim görevlilerinin ve yetkililerinin seçiminde de öğrencilere eşit haklar veriyor. Ayrıca yasaya göre, öğrenciler üniversite yönetim belgelerine istedikleri anda bakabilir, fikirlerini özgürce ifade edilebilirler; öğrencilerin barınma, ulaşım, beslenme ve sağlık hizmetleri devletçe karşılanır; ayrıca aylık burs vs. gibi hakları vardır.
Her bir üniversite yerleşkesinde öğrencilerin, profesörlerin, üniversite yönetiminin ve diğer üniversite personelinin eşit oyla katıldığı bir “Üniversite Konseyi” seçilir. Bu kurum, üniversite yönetimi ve bütçesini tartışır. Üniversite Konseyi, bir üst kurum olan Üniversite Değişim Meclisi’ne temsilci gönderir. Bu kurum Ulusal Üniversite Dönüşüm Konseyi ile birlikte Halk Üniversite Sistemi’ni yönetir.
Eski yasada, çoğu kapitalist ülkede olduğu gibi öğrencilerin ve çalışanların üniversite yönetiminde neredeyse hiçbir söz hakkı yoktu. Üniversiteler özellikle ABD destekli diktatörlükler zamanında hep baskı altındaydılar. Eğitim, kapitalist çıkarları gözeten bir şekilde düzenlenmek zorundaydı. Eğitim, ezbere dayalı olarak ve zengin çocuklarına yönelik yapılırdı. Yeni yasa ile bu kaldırılmış, halkın çıkarlarını gözeten bir şekil alması yolunda ilk adım atılmıştır. Yeni yasa ile üniversite yönetimleri otonomlaşıyor.
Üniversite eğitim modeli şöyle çiziliyor: “Sosyalist üretim modelini güçlendiren bağımsız emeğin bir parçasıdır.” Üretim sosyalist ilke ile yapılacağı için eğitim de bu çerçeveye göre çizilmelidir. “Emeğin bağımsızlığı” vurgulanıyor. Ayrıca eğitim planlanması da “anavatanın bağımsızlığını savunmak ve güçlendirmek için Ulusal Kalkınma Planı ile uyum içinde olmalıdır” deniyor. İşte bu maddeler gençleri sınıf temelinde bölüyor.
Zengin aile çocuklarının kurduğu gençlik örgütleri, yasaya bu hali ile karşı çıkıyorlar. Protesto için sokaklara çıktılar. “Yeni yasa, sosyalizmi tek ideoloji olarak dayatıyor ve üniversite otonomisini zedeliyor; çünkü tüm yetkileri Yüksek Eğitim Bakanlığı’nın eline veriyor” diyorlar. Aslında yasanın sosyalist bir düzen anlayışı etrafında örülmüş olmasına karşılar. Üniversiteleri bağımsızlaşmış olarak görmüyorlar, aksine bakanlığa bağlandığını savunuyorlar. İktidar sosyalist bir gücün elinde olunca, yüksek öğrenimin ona bağlanmasını istemiyorlar.
Devrimci gençlik örgütleri ve PSUV öğrenci temsilcileri ise yasanın kabulünü sokaklarda kutladılar. M-28 Temsilcisi, yeni yasanın eğitimi bir meta olmaktan çıkarıp insan hakkı yaptığını söyledi. PSUV öğrenci lideri ise “Öğrenci hareketi on yıllardır, devrimden çok öncelerinden beri, daha demokratik ve katılımcı bir üniversite için mücadele etti. Yeni yasa, üniversitelerin daha demokratik olmasına hizmet edecektir” dedi. Yani devrimci gençlik örgütleri, yasayı üniversitelerin bağımsızlaşması doğrultusunda bir adım olarak değerlendiriyorlar.
Anlaşıldığı kadarıyla yeni yasa üniversiteleri öğrencilerin yönetime katıldığı; bağımsız, demokratik bir yapıya sokarken, diğer yandan da 21.yy sosyalizmi anlayışı ile eğitim vermesinin yolunu açmaktadır. Ülkenin ilerici güçleri, yüksek eğitim kurumunu da devrimci bir yörüngeye oturtmanın yasasını çıkartmıştır. Venezüella, ikili iktidar koşullarında, eğitimi sosyalist yörüngeye oturtmanın adımını atmıştır. Eğitimdeki kapitalist mantık bir darbe yemiştir.
Darısı bizim gençlerimizin başına diyelim.