Wikileaks Belgelerinin Değeri
Ayşe TANSEVER
6 Aralık 2010
Aralık başında dünya olaylarına damgasını vuran konu kuşkusuz Wikileaks belgeleriydi. Belgelerdeki çoğu haber biliniyordu ve yeni ya da şok sayılabilecek pek bir şey yoktu. Sadece bilinenlere bir kanıt olarak önemlidirler.
Örneğin Pakistan’ın bir ABD destek gücü olarak kalmasının devam edemeyeceğine inanılması ve elindeki nükleer silahlardan korkulması; Afganistan’da Karzai’nin devlet adamı olarak yeteneksizliği ve ülkeye yapılan dış yardımlardaki yolsuzluklara Bakan adlarının karışması; İngiltere’de geçen İşçi Partisi iktidarının ABD çıkarlarını yükseltmek için eşsiz yardım sunma ve askeri malzeme alma sözü verdiği; Kopenhag İklim Konferansının Batı açısından bir kâbus haline geldiği; Paraguay seçimleri sırasında ABD elçiliğinin adaylarla ilgili bilgiler topladığı ya da ülkede petrol olup olmadığı konusunda kendisinden bilgi istenmesi; Honduras’da Başkan M. Zelaya’nın darbe ile devrilmesinin arkasında ABD’nin kimlerin nasıl ve ne için işin içinde olduğunu bildiği; Rusya’nın bir mafya iktidar olduğu gibi şeyler hiç de dünyanın bilmediği şeyler değildir. Şok değeri taşımaz.
Wikileaks başka açılardan önemlidir. Açıklamalar gelecek dünya ilişkilerini başka açıdan değiştirmeye gebedir.
Suudi Arabistan kralının İran için “yılanın başı ezilmelidir” demesinde şaşırtıcı bir şey olmayabilir, ama halkların bunu bu kadar açık duyması başka olaylara gebe olabilir. Bilinenin belgelenmesi ardından iki ülke diplomatları birbirlerinin yüzüne nasıl bakacaklardır? İki ülke ilişkisi bundan nasıl etkilenecektir? ABD’ye tavır ne olacaktır?
Obama ulusal güvenlik başkan yardımcısının Washington’a yolladığı mailde aktarılıyor. Yemen devlet başkanı Salih ülkesinde ABD askeri güçlerinin El Kaide’ye sınırsız saldırmasına izni verecek ve saldırıları üstlenerek yalan söyleyecektir. Bunun ortaya çıkmasından Yemen ve Obama iktidar ilişkileri nasıl etkilenecektir? Salih bundan sonra güvenir mi? Ona güvenilir mi? Orta Doğu halkları bundan sonra ne yapacaktır?
Ya da Brezilya Lula iktidarında İçişleri Bakanlığı koltuğuna oturan eski generalin ABD elçisi ile sıkı fıkılığı sonunda deniz ticareti işinde nasıl parsalar kaptığı belgesi bundan sonra finans kapital güçleri ile ABD diplomatları arasındaki ilişkiyi nasıl etkileyecektir?
Belgeler hemen hemen ABD’nin ilişkide bulunduğu tüm ülkelerle olan durumunu zora sokmuş ve sokmaya devem edecektir. Söz konusu kişiler hem ABD diplomatlarına olan güvenlerini sorgulayacak hem de bundan sonra yoğurdu üfleyerek yiyeceklerdir. Burjuva diplomasisini bir şüphe, korku, güvensizlik, öfke, hesap sorma isteği kaplamıştır. ABD, çıkarlarını dayatmada daha da zorlanacaktır. Bir yetkili şöyle diyor: “stratejik işbirliği maillerinin yol açtığı yara daha iyileşmedi ve gelecekte daha da kötüleşmesinden kaygılıyız.” (Guardian 3 Aralık 2010)
Birçok ülke BM başkanı Ban Ki-Moon’nun H. Clinton’nın diplomatlarına Güvenlik Konseyi üyelerinin banka hesaplarını, mail şifrelerini vs. elde etme gibi konularda casusluk yapmaları için talimat vermesi karşısında bir işlem başlatmasına kızıyorlar. Türkiye Başbakanı Erdoğan’ı birçokları izleyebilir ve ABD’ye dava açabilirler. Bu belgeler ABD baskılarına karşı duruşta bir pazarlık, bir baskı aracı olarak kullanılabilir. ABD korkmakta haklıdır.
Belgeler ülkeler arasındaki ilişkiyi de sıkıntıya sokabilir. Çinli bir diplomat ABD’li diplomata “K. Kore’yle ilişkilerimizi soğutup iki Kore’nin birleşmesini savunabiliriz” demiş. Aslında bu ABD’ye verilebilecek bir taviz demektir. G. Kore iki süper güç arasında pazarlık konusu olması karşısında bunlarla ilişkilerini değiştirecek midir?
Dünya diplomasisi, burjuva ilişkileri bir deprem yaşamıştır. Belgeler bu anlamda önemlidir. Artçılar da beklenmektedir. ABD ile hassas konularda etkileşim zorlaşacaktır. Bilgi paylaşımı öncesi iki kez düşünülecektir.
ABD yeni liberal politikaları tüm dünyaya dayatmak için var gücüyle savaştı, ancak zararlarını kendi yaşıyor. Küreselleşmeyi dünyaya dayatan yine o oldu. Şimdi oyunun kurallarını değiştirmek için bahaneler arıyor. Finans dünyasında kuralsızlığı, düzenlemenin olmamasını savundu ve ilk banka iflası ve krizini kendisi yaşadı. Her alanda güvenilirliğini tek tek yitiriyor. Son olarak ta siber savaşlar korkusunu dünyaya yaydı ve onun ilk darbesini kendi yaşamak zorunda kaldı. Wikileaks böyle okunmalıdır.
Wikileaks sahibi Assange Avustralyalı savaş karşıtı bir anarşisttir. Palin onu Osama bin Ladin kadar tehlikeli görüyor. Oysa halktan yana güçler onu yoksulların günümüz Robin Hood’una benzetiyor. Assange, finans-kapital ve devlet ilişkilerini belgeleyerek gerçekten halklara bir hizmet vermeye çalışmıştır. Tarih onu böyle yazacaktır.
Bize göre o halklara başka bir şeyi daha göstermiştir ve asıl değeri orada aranmalıdır.
O modern işçi sınıfına bir örnek olmalıdır. Günümüz işçi sınıfı bir kılık değişikliği içindedir. Bilgisayarla üretim yapan işçiler henüz kendilerini sınıfları içinde görmüyorlar. Daha çok burjuva sınıf ile özdeşleşiyorlar. Eğer onlar Assange gibi bir bilinç taşıyabilirlerse finans-kapital güçlerine darbe vurmak için ellerinde çok değerli silahları olduğunu görürler. Onun tek başına tüm ABD ve dünya burjuva sistemine vurduğu darbe gibi yüzlerce darbe vurma gücüne sahiptirler. Bilgisayar yönetimindeki güçleri ile çok az sayıdaki işçi burjuva ekonomilerini etkileme gücüne sahiptir. Burjuva diplomasisinden çok ekonomisine vurulacak darbeler sistemin temellerini sarsma gücüne sahiptir. Eğer Wikileaks olayı bilgisayarla çalışan işçilere bir ışık tutabilirse bu kokuşmuş sistemin önemli darbeler yemesi işten bile değildir. Assange’in Wikileaks ile dünya çalışanlarına verdiği en büyük haber budur.