Venezuela’da yaşananlar bir seçim sınavı olmaktan çok öteye anlama sahiptir. Amerika’nın “arka bahçesi” küreselleşmeye ve noeliberal soyguna 1990’lardan beri isyan halindedir. İlk isyan Meksika-Chipas’ta Zapatistalar’la başlamıştı. Venezuela’da Bolivar Devrimi, Arjantin ayaklanması ardından Bolivya ve Ekvador’daki başarılarla bu isyan 21. yüzyıla damgasını vurdu. Bu devrimler şimdi Venezuela üzerinden büyük bir sınavla yüz yüzedir.
ABD açıkça Meksika ve Kolombiya devletleriyle iş birliği halinde Venezuela devrimini yıkmak için uğraştığını itiraf etti. Berlin Duvarı yıkıldıktan sonra kapitalizmin sonsuz egemenliği için kaldırılan kadehler henüz yudumlanmamışken etkili halk hareketleri başladı. Ancak bunlar içinde Venezuela Bolivar Devrimi 21. yüzyıl sosyalizmini hedeflemesiyle ve ikili iktidar karakteriyle özel bir yere sahiptir. Şimdi 18 yıllık ikili iktidar büyük bir hesaplaşmanın eşiğindedir.
Kurucu Meclis seçim sonuçları Madura iktidarı için açık bir zaferdir. “Yüzde 41,5 oranı son 18 yılın en yüksek katılımıdır.” Kurucu Meclis’in aldığı oy (8.089.320) 2013’de Madura’nın aldığı oydan (7.587.579) yüksek, Chavez’in 2012 başkanlık seçimlerinde aldığı oydan (8.191.132) biraz düşüktür. Hemen tüm Latin Amerika’da uzun ve hayal kırıklığı yaratan deneylerden sonra seçimlere katılım çok düşüktür. Bu gerçeklik atlanınca sonuçlar “çok açık bir yenilgi” (Soner Torlak) olarak görülebilir. Latin Amerika “temsili burjuva demokrasisi” ile arayı iyice bozduğu için isyan ve devrimler patlak vermiştir. Bolivar Devrimi sandıktan ibaret değildir. Katılımcı demokrasi ve komünler ikili iktidarın halk ayaklarıdır.
Muhalefet (MUD) son dört beş yıldır yakıp yıkıyor. Her eylemiyle faşist niteliğini daha açık sergiliyor. Muhalefetin 16 Temuz’daki resmi olmayan referandum manevrası kendisi için tam bir fiyasko oldu. Kullanılan oy pusulalarını -yenilgiye kanıt bırakmamak için- yakmak zorunda kaldılar. Kıtlığa, muhalefetin şiddet uygulamalarına karşı oyları bir türlü artmıyor. Ancak zaman zaman Chavistalar kendi iktidarlarına tepkilerini sandığa gitmeyerek ortaya koyuyorlar. Maduro’nun kaybettiği parlamento seçimlerinde böyle olmuştur.
Bolivar Devrimi bütün zaaflarına rağmen Venezuela’nın yoksul kitlelerini ayağa kaldırmıştır. Sağlık, eğitim, barınma konularında önemli adımlar atılmıştır. Bolivar Devrimi’nin iki ucu keskin bıçağı petroldür. Devasa kaynakları halka aktarma imkanı yaratmıştır. Öte yandan, uzun yıllar petrol geliri ithalata dayanan bir ekonomik yapı yaratmıştır. 18 yıllık Bolivar iktidarı bu yapıyı değiştirmeye çalışmış, fakat tayin edici bir yapısal farklılık yaratamamıştır.
Bolivar Devrimi esas olarak barriolara (varoşlara) dayandı. Bu kitleler Chavez iktidarının tartışmasız destekçisiydi. Ancak bu geniş kitlelerin üretimle ilişkisi sorunluydu. İktidar verdikçe aldılar, ancak üretime katkıda bulunacak yapısal bir dönüşüme uğramadılar. Bu Latin Amerika toplumlarının neredeyse ortak alın yazısıdır.
Öte yandan, işçi sınıfının Bolivar Devrimi ile ilişkisi baştan beri sorunlu oldu. Pek çok işletme Bolivar Devrimi tarafından işçi kolektiflerine devredilmesine rağmen, yetkin ve nitelikli üretim örnekleri yaratmaktan çok işçiler, Bolivar iktidarını ücretlerini yükseltmek için bir imkan olarak gördüler. Üretimdeki bu boşluk “Boliburjuvazi”yi ve onun yarattığı bozulmaları yarattı.
Chavez yaşamdayken Gramski’den aktararak ikili iktidarı “sürekli kriz hali” olarak tanımlamıştı. İkili iktidar satranç oyununu gerektiriyor. Bir anlamda “topyekün devrimin” “kolaylıklarını” taşımıyor. Bu durum dünya devrimler tarihinde yeni bir deneydir. Venezuela’da iktidar Caracas’ta başkanlık sarayından ibaret değildir. İkili iktidar 1500 komün ve 45 bin komünal konsey ile yürütülüyor.
MUD’un (muhalefetin) faşist bir darbe örgütleme girişimlerine karşı Maduro iki ayağı harekete geçirdi. İlki komünleri sokağa çıkarmak oldu. İkili iktidar koşullarında zaman zaman inisiyatif kaybeden, “yukarıdan bekleyen” konuma düşen komünleri ikili iktidarın tüm zorluklarıyla yüz yüze getirerek canlandırma yoluna çıktı. Bolivar Devrimi için başkası zaten imkansızdı. Diğeri, anayasayı geliştirmek için Kurucu Meclis’in inşası adımına soyundu. Seçim sonrası Kurucu Meclis hemen çalışmaya başladı. Eski Dış İşleri Bakanı Delcy Rodrigez gibi genç ve dinamik bir kadını oy birliği ile başkan seçti. Başkan ilk açıklamasında “anayasanın derinleştireceğini” açıkladı. Ekonomi büyük sıkıntılar içindeyken Bolivar iktidarının iki ayağı: Komünal Konseylerle yönetim ve Kurucu Meclis öne çıkıyor.
21. yüzyıl sosyalizmi büyük bir sınavla yüz yüzedir. Sadece Venezuela’da değil bütün kıtada böyledir. 2009’da Honduras’ta Manuel Zelaya’nın askeri darbe ile yıkılması Latin Amerika’da sol dalganın yükselişine bir set vurdu. Ancak bu sürekli bir geriye kayış anlamına gelmiyordu. Ekvador’da Correa’nın takipçisi Lenin Moreno seçimleri kazandı. Bolivya, Ekvador, Nikaragua devrimleri ayaktadır. Şili’de halk hareketi dalga dalga yükseliyor. Peru ve Arjantin’de çeşitli grevler yaşanıyor. Brezilya’da Başkan Dilma’ya karşı sivil darbe yapan yolsuzların kralı M. Temer zor günlerden geçiyor. Yirmi yıl sonra ilk kez genel grev ilan edildi. Lula, “geri döneceğiz” diyor.
21. yüzyıl sosyalizmi soluklanarak, hatalarından hız alarak “arka bahçeyi” eski efendisine terk etmeyecektir. Kurucu Meclis seçimleri sırasında komünlerin parolası “geri döndürmeyeceğiz”di. Venezuela’nın eski petrol zengini zalimleri iktidara geri dönemeyecektir.
[button link=”http://www.sodap.org/mehmet-yilmazer-tum-yazilari/” align=”right” font_style=”italic” icon=”momizat-icon-pencil” icon_color=”#ffff00″]Yazarın tüm yazıları..[/button]