Ukrayna-Rusya Arasında “Üşüten Savaş”
Ayşe TANSEVER
21 Ocak 2009
Ukrayna ve Rusya arasında yaşanan savaş Gazze’de yaşananın aksine halkları üşüttü. Doğu Avrupa ülkeleri enerjisiz kaldılar. Isınamadılar ve de yemek pişiremediler. Ancak bu savaşa AB ülkelerinin gösterdiği tavır 2006 da bir benzeri yaşanan sürtüşmeden farklı gelişti. O zamanlar Rusya karşıtı büyük bir kampanyaya girilmişti. Rusya’ya enerji açısından bağımlı olmanın olası kötü sonuçları dile getirildi. Rusya bir öcü olarak Avrupa halklarına lanse edilmeye çalışıldı. Oysa o zaman Rusya şimdiki gibi gaz filan da kesmemişti. Kimse de donmamıştı. Şimdi böyle bir acı yaşanmasına rağmen neden acaba bu kez böyle bir “düşman Rusya” motifi medya da tema olarak işlenmedi? Bunun çeşitli nedenleri vardır.
İlk olarak, elbette Rusya ile ilişkileri bozmak işlerine gelmiyor, çünkü gerçekten büyük ölçüde onun enerjisine bağlılar. Ama bu bağımlılık konusunda eskisine göre farklı bir durum yoktur ve sorumuza açıklık getirmez
Aradaki fark enerji denetimi konusunda ABD’nin gücünde yatmaktadır. Şimdiki ABD, Ortadoğu’da yenilmiş bir güçtür. Ortadoğu petrollerini denetimine alamamıştır. Yakın gelecekte de alabilme olasılığı yoktur. Öte yandan Orta Asya petrolleri için de aynı şeyi söylenebilir. Afganistan savaşının kazanılmayacağını en üst askeri yetkililer ağzından bile duyuyoruz. Zaten NATO olarak, AB ülkeleri kendileri işin içindeler. Orta Asya petrolleri açısından da Rusya ile iyi ilişkiler gerekiyor. Öyleyse eğer AB enerjisiz kalmak istemiyorsa Rusya ile iyi ilişkiler kurmalıdır. Onu öyle bodoslamadan karşısına almamalı, daha akıllı politikalar yürütmelidir. Bush takımının bunu amaçlayan politikaları iflas etmiştir. Öyleyse şimdi Bush’un giderayak çıkarttırdığı bu oyuna gelinmemelidir. Çıkarılan birinci ders bu olmalıdır. Obama başka bir perspektif vaadi ile geliyor. Onun önün kapatılmamalıdır. AB’nin uzlaşmazlıkta gösterdiği tavır ilk olarak böyle açıklanabilir.
İkinci olarak, daha önce yaşananlardan ders almış olabilirler. Gürcistan olayları sırasında ABD cephesinde davrandılar, bu işin sonucu Polonya’ya füze yerleştirilmesi anlaşması oldu. Şimdi Ukrayna olayında, eğer desteklenirse onun NATO içine alınması gündeme gelecektir. Ukrayna’nın NATO’ya alınmasını Rusya kırmızı hat olarak işaret etti. AB ve Rusya ilişkileri iyice gerilecektir. İşte o zaman AB enerji sorunu gerçekten çıkabilir. AB, ABD’nin bu kadar Rusya’yı kızdırmasının arkasında yoktur. Polonya’daki gibi gafil avlanmak istemedi. Aldığı dersle Ukrayna’da Rus düşmanlığı politikasını yürütmedi.
Üçüncü olarak, AB şimdi böyle bir gerilimi kendi iç sorunları açısından kaldırabilecek durumda değildir. Nedir bu sorunlar? AB, içine Doğu Avrupa ülkelerini aldı. Yani hem eski hem de yeni olarak iki farklı grup halk var içinde. Bu ülkeler Batı saflarına geçeli beri ekonomik açıdan hayallerine ulaşamadılar. Son yaşanan ekonomik kriz de sıkıntılarının üzerine tuz biber ekti. Hemen hemen hepsi IMF masasına oturdular. Yani halkların beklediği “refah” gelmediği gibi sosyalizm altındaki bazı haklarını da kaybettiler. Yeni sistemde bir avuç insan zengin olurken, halkların sırtına borç kamburu bindirildi. Halkların çoğu IMF’nin kemer sıkma reçetelerini uygulamak zorunda. Yani portakal devrimi yapan ülke halklarının hepsi, sosyalizm altındaki günlerini yeni bir gözle inceliyor ve onun olumlu taraflarına özlem duyuyor. Ekonomik olarak zor günler içine girildi. AB’nin bu ülkelere bakacak durumu yok. Kendi şirketlerini kurtarmaya para bulamıyor.
Bu durumda bir Rusya düşmanlığı halklar açısında inandırıcı olmayacaktır. AB’nin zaten içine girdiği parçalanmayı daha da derinleştirebilir. Halkları daha bir öfkelendirebilir.
Ayrıca herkesin gördüğü bir gerçeklik vardır. Rusya özünde pazar ekonomisi koşullarında haklı bir zeminde durmaktadır. AB piyasasına 500 dolardan sattığı gazı neden Ukrayna’ya 179 dolardan versin? Ukrayna’nın “pislik yaptığı” kör göze batmaktadır. Arkasında gene ABD’nin olduğunu çoğu insan görmektedir. O zaman haksız tarafı savunmanın da bir sınırı olsa gerektir. AB bu kez sorunda daha tarafsız davranmayı uygun gördü.
Ayrıca Rusya’nın bu haklı zeminde direneceği kesindir, çünkü Rusya, eski Rusya değildir. Ekonomisi de büyük bir kriz içindedir. Dünya petrol fiyatının 70 doların altına düşmesi birçok planlanan yatırımın askıya alınması sonucunu doğurdu. Ruble, dış para birimleri karşısında çok değer kaybetti. Borsa çöktü, günlerce kapalı kaldı. İş yerleri kapandı. İşsizlik arttı. Rus altyapıları eskidi. Halkın hoşnutsuzluğu arttı. Doğalgaz fiyatları artacak düşüncesi ile Orta Asya ülkeleri ile yüksek fiyattan anlaşmalar yapıldı. Ukrayna’ya verilen sübvansiyonlu gaz nedeniyle Gazprom 13 milyar zarar etti. İşte bu ortam da ne kadar baskı yapılırsa yapılsın Rusya’nın Ukrayna’ya sübvansiyonlu gaz vermeyi sürdürebileceğini düşünmek saflık olur. Rusya sonuna kadar direnecektir. Haklıdır da. Rusya’yı kuşatmanın da bir sınırı vardır. AB’nin bu durumda Rusya’yı daha fazla köşeye sıkıştırmasının, ilişkileri daha da germesinin bir yararı olmayacaktır. AB daha realistçe tarafsız davranma politikasını seçti.
Rusya da AB ile ilişkilerin gerilmesinden yana değildir. Obama’nın “barış” ve de Rusya ile iyi ilişkiler kurma sözünün önünü kesmek istemedi. O nedenle Ukrayna arkasındaki ABD varlığını çok fazla tema haline getirmedi. Bush’un kazdığı kuyuya düşülmemeye gayret gösterildi.
Bush dönemi kapandı. Obama dönemi başlıyor. Bush saldırganlığı, AB enerji sorununa bir çözüm getirmedi, aksine belirsizliği arttırdı. Bunlar yetmez gibi bir de finansal ve ekonomik derin bir krize girildi. Rusya’nın kuşatılması, baskı altında tutulması, bu dönem de AB çıkarları açısından ne kadar doğrudur? Obama’nın “change”ine dünya kapitalizminin gerçekten ihtiyacı vardır. Bir değişiklik gereklidir. Şimdiden bu değişiklik getiricinin önünü kapamanın gereği yoktur.