Yaşanan politik krizi Türkiye’nin yüzyıllık modernleşme macerasında ortaya çıkan defoları aşan bir devrim imkanına dönüştürme olanakları var mı?
Önümüzdeki süreci en azından böylesi bir perspektifle hareket eden güçlerin derlenip toparlanmasının önünü açacak biçimde değerlendirmek gerekiyor. Kim ne derse desin HDP böylesi bir toparlanma imkanı sunuyor.
Türk Modernleşmesi ile hesaplaşma kanallarımız neler olacak?
Hesaplaşma dinamiklerinin en önemlisi hiç kuşku yok ki milliyetçilik ile hesaplaşmaktan türeyecek. 1. Cumhuriyet, hegemonyasını esas olarak bir Türk Milleti yaratma üzerinden inşa etmeye çalıştı. Bu projenin yarattığı tahribat şu anda toplumsal dönüşümün en önemli dinamiklerinden birisi olan Kürt hareketini yarattı. 2015, 1915 Ermeni Soykırımı’nın 100. Yıl dönümü. Türk milleti, esas olarak son derece zengin bir etnik çeşitlilikten tek bir kimlik inşa etmeye çalıştı. Fakat bugün gelinen bu noktada Cumhuriyet’in bu çizgiyi artık sürdüremeyeceği açığa çıktı. Kürtlerin ardından tüm halklar kendi kimlikleriyle daha belirgin olarak ön plana çıkıyorlar. Türk Modernleşmesi, halkların ortak yaşamının garantisi olacak bir devrimci sıçrama ile aşılamazsa toplumsal parçalanma giderek daha fazla gündeme gelecektir.
Türk Modernleşmesi’nin bir diğer ayağı ise devlet denetiminde bir Sünnileştirmedir. Modernleşme’nin ilk evresinde militan bir dini toplumsal hayatın dışına itme projesi olarak ortaya çıkan laiklik, daha sonra devletin suniliği daha belirgin bir biçimde kanatlarının altına alması ile birlikte Türk-Sunni kimliğinin inşasına dönüştü. Türk Modernleşme’sinin tıkanmasına verilen gerici tepki İslamcılıktır. Toplumsal yaşamı güvence altına alacak bir aşma için İslamcılık’ın da mutlaka yenilmesi gerekiyor. Çünkü İslamcılık Türkiye gibi bir toplum için aslında milliyetçiliğin bir türevi olarak okunabilir. Alevilerin kimliklerini tanımayan, İslam’ın tek bir yorumunu toplumsal yaşamın tamamının ana kalıbı haline getirmeye çalışan bir İslamcı proje milliyetçiliğin zorlaması kadar toplumu parçalayacak sonuçlar üretecektir.
Türk Modernleşmesi’nin üçüncü temel ayağı ise milli burjuvazi yaratma projesi olmasıdır. Devlet eliyle zengin yaratma politikaları Cumhuriyet’in değişmez hattıdır. Cumhuriyet sermaye ve zengin sever. Cumhuriyetin toplumsal yağması ilk birikimini nüfus hareketleri aracılığıyla sağladı. AKP ise bu yağmayı doğa ve kentleri tüketerek gerçekleştiriyor. Türk Modernleşmesi’nin aşılmasının temel enerjisi aslında bu alanda gizli. Fakat şu aşamada yoksulların enerjisi büyük oranda Erdoğan’ı despotizm seviyesine sıçratma manivelası işlevi görüyor. Erdoğan’ın iktisadi sömürüyü görünmez kılıp bunu bir avam-Batıcı seçkin gerilimine dönüştürmeyi başarmış olması siyasi iktidarının en önemli desteklerinden birisini, hatta 2013 sonrasında belki de tek dayanak noktasını oluşturuyor. Bu bağın koparılabilmesi için devrimci dinamiklerin İslam’ı İslamcılık’tan yalıtmayı başaran, sınıfsal gerilimi yeniden ekonomik zeminde kurmayı başaran bir taktik hat yaratması gerekiyor.
Türk Modernleşmesi’nin devrimci aşılması millet, din ve sınıf zeminlerinde toplumsal gerilimi birini diğerinin önüne geçirmeyen bir ustalıkla birlikte bir devrimci atılıma taşımanın başarılması ile mümkündür. Sosyalist hareket öncelikle bu gerilimlerin hepsinin önüne devrimci çözümler koymayı başararak büyüyebilir. Kafamızdaki sosyalizm kurgusuna göre değil de toplumun önümüze koyduğu gerçek gerilimlere yanıt üreterek büyümek mümkün olabiliyor.
Bu açıdan HDP’nin barajı geçmesi cumhuriyetçi modernleşmenin devrimci aşılması ile ilgili büyük bir enerji yaratabilir. Erdoğan’ın başkanlık projesinin engellenmesiyle bu anlamda Türk Modernleşmesi’nin devrimci aşılması anlamında da yeni bir sıçramanın, yeni bir derlenmenin olanakları büyüyecektir.
[button link=”www.sodap.org/m-sinan-mert-tum-yazilari/” align=”right” font_style=”italic” icon=”momizat-icon-pencil” icon_color=”#ffff00″]Yazarın tüm yazıları..[/button]