Trump olayı daha uzun süre tartışılacak. Olaya yaklaşırken abartmadan veya küçümsemeden bakabilmek gerekiyor. Örneğin Trump büyük bir oy patlamasıyla gelmedi, hatta Clinton’ın oyları 462 bin daha fazladır. Ancak Florida, Ohio gibi kritik eyaletlerde Trump kazandığı için delege sayısı olarak Clinton’ı geçti. Sınırda kazanılan bir “zafer” olsa bile ABD ve dünyada bir deprem etkisi yarattı. Çünkü alışılmışın dışına bir çıkıştı. Öte yandan, Trump olayına “Beyaz Saray’a girince nasıl olsa yola gelir” mantığıyla yaklaşarak depremi görmemek çok daha büyük hata olur.
Yaşanan nedir? Bir sivri dillinin dünyaya yaptığı sürpriz midir? Sürpriz yanı olsa da dünya böyle sürprizleri artık sık yaşamaya başladı. İngiltere’de AB referandumundan çıkan sonuç da bir şok dalgası yaratmıştı. Çok geçmeden Amerika’dan bir yenisi geldi. Bu iki ülke önemlidir. Dünyada lider olmaları bir yana, küreselleşme ve neoliberalizmin öncüleridir. Reagan ve Thatcher Kıta Avrupası ve Japonya’nın direnmelerine rağmen neoliberalizmin şampiyonluğunu yaptılar. Berlin Duvarı yıkıldıktan sonra neoliberalizme karşı dirençler hızla yıkıldı. Aradan otuz yıl geçtikten sonra neoliberalizmin iki lider ülkesinden, kurucusu oldukları politikalarına karşı tepki yükseliyor.
Küreselleşme ve neoliberalizm uluslararası sermaye hareketlerine “kuralsız” bir özgürlük sağlamıştı. “Sanayisizleşme” özellikle Amerika ve İngiltere’de gelişmenin “yeni aşaması” olarak anlatıldı. Trump’ın söylemlerine bakıldığında “sanayisizleşme”ye bir tepki vardır. Rakamların diline bakarsak, küreselleşmenin en büyük kaybedeni “gelişmekte olan” ülkelerdir. İki binli yılların başında bu ülkelerden küreselleşme ile merkez ülkelere her yıl sermaye transferi 200 milyar dolar iken, günümüzde bu soygun 1000 milyar dolara yükselmiştir. (Le Monde diplomatiqe, Kasım 2016) Buna rağmen Trump gibiler neden sivri dilleriyle bu gidişe karşı çıkıyorlar. Bu muazzam sermaye hareketinden son otuz yıldır çok küçük bir azınlık olan -“%1”- finans derebeyleri yararlanıyor, onun için. Ve bu muazzam finans oyunları ekonomide ve özellikle sanayide büyük yıkımlar yaratıyor.
Amerika 1970’li yılların ortalarında yaptığı tercihin sonuçlarıyla yüzleşiyor. Amerika’nın alt yapısı 1960’lı yılların sonlarında eskimişti, yenilenmesi gerekiyordu. O zaman, 1979 yılında yapılan hesaplara göre alt yapının yenilenmesinin maliyeti 3,8 trilyon dolardı ve bu modernizasyon için en az yirmi yıl gerekliydi. Rakamlar çıldırdığı için kavranması zor olabilir. Yenilenme için gerekli 3,8 trilyon dolar ABD’nin iki bin yılında yaptığı silahlanma harcamalarının on katından fazladır. Amerikan finans kapitali tercihini alt yapıyı yenilemek yerine finansallaşma yönünde yaptı. Bu tercihin otuz yıl sonra ortaya çıkarttığı “canavar” Trump’tır.
Trump, seçim propagandası sırasında “alt yapıyı yenileme ve bu yolla milyonlarca Amerikalıya iş yaratma vaadinde” bulundu. Amerikan ekonomisinin yıllardır kanayan en önemli yarasını dile getirerek ve “sanayisizleşme” ile işlerini kaybeden milyonlarca Amerikalıyı yüreğinden yakalayarak Trump, Beyaz Saray’ın yolunu tuttu. Ancak söylediklerini yapabilmesi için sivri dille yapılan şovlar yetmez, hatta tam bir devrim gerekir.
Trump’ın Beyaz Saray’a gelmesi, 2008 bunalımının yeni bir derinlik kazandığının kanıtıdır. Küreselleşme sadece üçüncü dünya ülkelerinde yıkım yaratmadı, kapitalist merkezlerde çalışanların önemli bir bölümü için de yıkım oldu.
Trump’ın “zaferi” öte yandan neoliberalizmin tıkanışının yeni ve güçlü bir kanıtı oldu. Buna rağmen dünya finans kapitalinin elinde yeni bir sihirli formül yok! Ancak “tarihin sonu”nun geldiği düşünü yaratan küreselleşme, 1930’lu yıllardakine benzer bir şekilde kapitalizmi bir kez daha uçurumun kenarına getirdi.
Küreselleşme ve neoliberalizme karşı Latin dünyasından esen 21. yüzyıl sosyalizmi rüzgarı, dünyada güçlü bir dalga yaratamadı. Fakat şimdi küreselleşmenin yarattığı düş kırıklığının bizzat onun sahibi lider ülkeleri sarması yeni bir eşiğe gelindiğini anlatıyor.
Trump kendi niyetlerinden öteye küreselleşmenin tıkanışının sembolüdür. Tıkanma ne ölçüde derin olduğunu, Trump’ın çılgınlıklarından anlayacağız.
[button link=”http://www.sodap.org/mehmet-yilmazer-tum-yazilari/” align=”right” font_style=”italic” icon=”momizat-icon-pencil” icon_color=”#ffff00″]Yazarın tüm yazıları..[/button]