Yunan halkları ile AB komisyonu, Avrupa Merkez Bankası, IMF arasındaki savaş, kurtarma programları ve dayattıkları kemer sıkma politikaları zemininde başladı. Syriza da iktidardaki uygulamaları ile başka dönemeçlere doğru yelken açmış gibi görünüyor.
25 Ocak’ta seçimleri kazandıktan hemen sonra daha AB ile masaya oturmadan ilk uygulamalarını gerçekleştirdi. Liman, 18 tane havaalanı ve enerji şirketlerinin özelleştirilmesini durdurdu. Uzun dönemli halk çıkarları açısından yeniden gözden geçireceğini açıkladı. İkinci olarak, önceki iktidarın bazı kamu çalışanlarını işten çıkartma kararını durdurdu.
AB ile anlaşma metni imzalandıktan sonra Tsipras yoksulluğa karşı yeni ilkeler açıkladı ve bu hafta içinde parlamentoda oylanacak. Bu onun seçimler sırasında verdiği “insanlık krizini” yok etme sözünün ilk adımıdır. Yoksulluk sınırında ve altında olanlara kira yardımı, bedava elektrik, yemek kuponu, kamu araçlarından bedava yararlanma hakkı verilecektir. 2013 devlet rakamlarına göre Yunan nüfusunun %35,7’si bu sınır ve altında yaşamaktadır. Son zamanlarda elektrik borcunu ödeyemediği için karanlıkta kalan konut sayısının 300 bin olduğu yazılıyor. Çocuklar karanlıkta ev ödevlerini yapamaz hale gelmişler. Bunlarla Syriza yoksul halkı bir miktar rahatlatacaktır. Çocuklu ailelerin yardım önceliği olacaktır. Yardımların maliyetinin 200 milyon Euro olacağı tahmin ediliyor.
Syriza 6 yıldır gerilemekte olan ekonomiyi canlandırma amaçlı olarak piyasaya para enjekte etme sözü vermiştir. Esnafa kredi verecektir. Memur maaşları 6 yıllık kemer sıkma politikaları sürecinde %22 gerilemiş durumda, Syriza bunları da yükseltme sözü vermişti. Asgari ücret de en azından eski düzeyine çıkartılacaktır. Hedefte bunlar vardır.
Sorun şimdi bu yardımların ve maaş fonu finansmanının nasıl karşılanacağıdır. AB ile imzaladığı anlaşma bunları yapmasına engel değildir, ancak bütçeden değil yeni kaynaklar yaratılmak zorundadır. Durdurulan özelleştirmelerden elde edilecek gelirler borç ödemede kullanılacaktı. Şimdi bunlar için de kaynak bulunması gerekiyor. Haziran ayına kadar da 7 milyar Euro’ya yakın borç ödenecektir. Arada gelecek AB ödemeleri vardır ama bunlar borçların ödenmesine yetmiyor.
Yunan finans-kapital güçleri yıllardır ülkenin limanlarından petrol ve sigara kaçakçılığı yapıyorlarmış. Bunların kimler olduğu az çok biliniyor. Liman özelleştirilmesi durdurulduğu için denetlenmesi daha kolay olacaktır diye düşünülüyor. Vergi vermeleri sağlanacaktır. İkinci olarak 74 milyar Euro’ya yakın ödenmeyen vergi borcu var. Her ay bu borç 1,1 milyar artıyor. Bundan gerçekten yoksul belki de çoktan iflas etmiş küçük esnafınkini çıkarınca ortada gene büyük miktar kalıyormuş. Bazı insanlar da af beklentisinde oldukları için ödemiyorlarmış. Genel olarak yeni bir vergi bilinci yaratarak ve ekonomiyi denetlemeye çalışan kartelleri hedef alarak vergiler ile bir fon oluşturulmaya çalışılacaktır.
Syriza ekonomik gerçekler karşısında sıkışıktır. Nisan ayında AB heyeti denetlemeye gelecektir. Haziran ayında tekrar masaya oturup yeni pazarlıklar yapılacaktır. O güne kadar yukarıda yazdığımız yollarla kaynak yaratmanın kolay olmadığı açıktır. Dile de getiriyorlar. “Erteleme” lafları yetkili ağızlardan kullanılıyormuş. Biz ilk görüşmelerde AB’yi içeriden radikal şekilde değişmeye çalıştık olmadı, dedikleri yazılıyor. Bu süreçte AB dayatmasının olmazlığını kanıtlama kozunu ellerine almaya çalışıyorlar. Yeniden masaya oturduklarında koşullar çok daha farklı olacaktır.
Syriza’nın oyları son kamuoyu yoklamalarında %84’lere çıkmıştır. Biz boyalı basından duymuyoruz ama AB ile her pazarlık, her adım halklara anlatılıyor. Halklar kazanılmaya çalışılıyor. Syriza radikal adıma hazırlanıyor. Eski para birimi drachma’ların 20, 50 ve 10.000’lilerinin renkleri ve üstüne yazılacaklar belirlenmiş. AB ile masaya tekrar oturduklarında koşullar değişmiş, Syriza’nın önünde yeni bir tercih ortamı açılmış olacaktır. Birincisi, Euro içinde kalıp esnetilmiş olsa bile gene boyunduruk olan dipsiz bir borç ödeme, kemer sıkma yoludur. Bu borçların sonu gelecek değildir. İkincisi ise başta daha çok acılı ama sonunda ışık görünen daha kısa olan “borçları ödemiyorum bunları azaltmazsanız çıkıyorum” deme yoludur. Syriza işte bu dört aylık süreçte bu yolu açma başarısını göstermeye çalışıyor.
Peki, koşullar AB komisyonu, Avrupa Merkez Bankası ve IMF yani Avrupa finans-kapitali açısından nasıl gelişiyor? Baştaki katılığı gösterme şansına sahip olacaklar mıdır? Yunanistan’ın topluluktan çıkması da içerde kalması da AB merkezi açısından sorunludur. Yunan halklarına taviz verilse diğer kemer sıkan ülke halkları örnek alacaklardır. Yarın merkezin karşısına dikileceklerdir. Yok, Yunanistan çıksa örnek olacaktır. AB parçalanmaya başlayacaktır. Yani bu AB topluluğunun çok ciddi iç krizidir. AB projesinin çökmesi, topluluğun tüm ülkeleri eşit seviyede kalkındırmak değil aksine merkez ülkelerin güçsüzleri soyduğu bir topluluk olduğu ortaya çıkacaktır. Yeni liberal politikaların anavatanında ona karşı bir cephe açılması demektir. Bu cephe Balkanlar’dan tüm Akdeniz ülkelerine hatta kuzeyde İrlanda’ya yayılma tehlikesi oluşturuyor. Avrupa’da “Arap baharı” başlayabilir. Syriza şimdi böyle bir tehdit ile birliğin karşısına dikilecektir. Obama’da borç ödenmesi için halkların boğazı daha fazla sıkılamaz, yollu açıklamalar yaptı. AB finans-kapitalini böyle bir tehlikeye karşı uyardı.
1945 yılından beri Avrupa’da ilk defa radikal sol bir parti iktidar oldu. Syriza arkasına yoksul halkları alarak AB finans-kapitaline karşı İrlanda’dan, İspanya, Portekiz’ine kadar hiçbir ülke iktidar partisinin yapamadığı şeye soyundu. Bu sınıf savaşı AB soygununa karşı ciddiye alınması gereken bir başlangıçtır. Bu dövüş AB’nin kaderini belirleyecek güçte olacaktır. Demokrasinin anavatanı olan birkaç on milyonluk ülke, yeni liberal politikaların da tarihe gömüleceği topraklar olabilir.
[button link=”www.sodap.org/ayse-tansever-tum-yazilari/” align=”right” font_style=”italic” icon=”momizat-icon-pencil” icon_color=”#ffff00″]Yazarın tüm yazıları..[/button]