Siyasetin karşılıklı kalitesiz atışma ve demagojilerle sürdüğü uzun bir sürecin son basamağına yaklaşıyoruz. “Cumhur sistemi”nin “kanuni ve siyasi yapısının” çatıldığı 26 Haziran seçimleri sonrası insanların bir kesimi “bir daha sandığa gitmeyeceğim” tarzında tepki gösterdiler. Bazı köşe yazarları toplumun “psikolojik olarak hasta” (Levent Gültekin) olduğunu ve “siyasetin bittiğini” ileri sürdüler. Diğerleri “siyasete yeniden ahlak ve vicdan dahil edilmeli” (Kemal Can) isteğini dile getiriyorlar. Bunlar siyasetin tıkanmışlığının ve çürümüşlüğünün kanıtları olsa gerek…
Tabloya biraz yukardan bakınca bütün bunların ülkenin faşizme gidişinin hangi yollardan geçerek yol aldığını gösteriyor. Faşizme gidişte “üst yapı” kurumları esas olarak yaratıldı. Bazı eksikler de tamamlanıyor. “Politika kurulları” yaratılırken; öte yandan 19 bin polis ve bekçiye “özel eğitim” veriliyor.
Bu gidişe karşı henüz ortaya örgütlü bir tepki çıkmadı. Ayrıca Saray başka hazırlıklar da yapıyor. Halkevleri’ne operasyonlar ve epeydir HDP’lilere göz altı ve tutuklamalar yapılıyor. Bunlara ilave iki yüzü aşkın muhtar görevden alındı. Saray, HDP adaylarının “Kandil tarafından belirlenmesi” durumunda hemen kayyum atayacakları tehdidini savuruyor. Bütün bunlar “olağan” görülebilirdi, fakat araya CHP hisseleri üzerinden İş Bankası’na saldırı da girdi.
Bütün bunlar hep bir son basamağa tırmanmayı hedefliyor. O da yerel seçimlerin kazanılmasıdır. Bahçeli’nin dediği gibi bu basamak da başarıyla geçilmezse “Cumhur ittifakı sistemi için tehlike” ortaya çıkabilir. Bu tespit bir yanıyla doğrudur. Faşizmin alt yapısı henüz yeterince sağlam değildir.
Gerçekten yerel seçimlerde Saray istediği sonuçları alamazsa üst yapısı kurulmuş olsa da faşizmin alt yapısı eksik kalacaktır. 26 Haziran seçimlerindeki bütün hilelere rağmen bir önemli sonuç örtülemedi. Haziran 2015 seçimleri sonrası düzen, bütün gücüyle Kürt halkına karşı yürüttüğü “çöktürme harekatı”na rağmen seçimlerde istediği sonucu elde edememiştir. HDP’nin ayakta kalması Saray’ın canını sıkmaya devam ediyor. Aynı zamanda korku ve zorla kopartılma gayretine rağmen halkların dayanışması da engellenememiştir. Bu gerçekler nedeniyle, politik dengelerin bıçak sırtında durmasına rağmen sandıktan çıkan hileli rakamlara dayanarak inşa edilen faşizmin “üst yapı” kurumları henüz yeterince sağlam temellere oturmamıştır.
Fakat sözde ana ve milliyetçi muhalefet seçim sonuçlarından o kadar hızla demoralize oldular ki Saray o günden beri pervasız adımlarlar eksiklerini tamamlamaya çalışıyor. Son basamak, arazi temizliği yaptıktan sonra yerel seçimleri kazanmaktır. Ancak bir başka önemli sorun daha vardır. O da ne olduğuna iktidarın bir türlü karar veremediği ekonomik krizdir. Bunun ertelenmesi için elinden geleni yapan Saray, en son olarak iki milyar dolarlık Eurobond ihraç etmiştir. Hazine 5 yıllık kısa vadeli ve %7,5 gibi yüksek bir faizle borçlanarak krizin esas darbesini yerel seçimler sonrasına erteleme gayretine girmiştir.
İş Bankası’na saldırı ve hiç bir denetime tabi olmayacak Türkiye Kalkınma Bankası adımları uluslararası piyasalardan yeterinde temin edilemeyen paranın, tam bir keyfilik ve hatta zorla içeriden sağlanma çabasıdır. “Kutsal mülkiyete” bu saldırının maliyeti mutlaka olacaktır.
Sonuç olarak, iktidarın ekonomi ile ilgili attığı her adım, krizi öteleyen, ancak çok daha büyük bir darbeye dönüşerek birikmesine yol açacak olan geçici çözümlerdir.
Bu gidişe karşı bir adım olarak yerel seçimlere yoğunlaşmak önemlidir. Fakat Saray, seçimleri bir oyuna dönüştürmek için her türlü hazırlığı yapıyor.
Son basamağa doğru giderken seçimlerden daha önemli olan düzenin ve AKP iktidarının halklar arasında şovenizmi körükleyerek inşa ettiği korku duvarlarının yıkılmasıdır. Faşizmin “üst yapısı” kurulmuş olsa da, alt yapısı henüz sağlamlaştırılamamıştır. Saray bütün çabasını buna yoğunlaştırıyor.
Krizden kaynaklı “Cumhur ittifakı”nın temellerini sarsacak darbeler mutlaka gelecektir. Sorun burada değildir. Sorun, halkların ve çalışan insanların bu darbelerin altında kalmamak için moral ve öfkeyi yüksek tutmasında, düzenin darbelerini geri püskürtmek için örgütlenme ağlarını güçlendirmesindedir. Örgütlü öfke büyürse Saray bir türlü son basamağa tırmanamayacaktır.
[button link=”https://www.sodap.org/mehmet-yilmazer-tum-yazilari/” align=”right” font_style=”italic” icon=”momizat-icon-pencil” icon_color=”#ffff00″]Yazarın tüm yazıları..[/button]