Dünyadaki önemli gerilimlere rağmen Galler’deki NATO toplantısının sonuçları oldukça sönüktür. 113 maddelik hemen her konuya değinilen sonuç bildirisinde somut hiçbir yöneliş yoktur. Üyelerin NATO için harcamalarını arttırmaları tavsiye ediliyor. Elbette metinde en çok yer işgal eden konu Ukrayna ve Kırım’dır. On beş madde bu konuya ayrılmış, IŞİD konusu birkaç madde ile sanki geçiştirilmiştir.
Açıklamanın son bölümünde 2010 Lizbon toplantısında kararlaştırılan “büyük reform” kararlarına vurgu yapılıyor. “Komuta yapısı”, “kaynak reformu” ve “Ana karargâh” konularında kararlaştırılan reformlarda sonuç bildirgesinden anlaşıldığı kadarıyla bir ilerleme yoktur.
Toplantı sonuçları ile dünyada oluşan derin fay hatları karşılaştırılırsa bir uyumsuzluk olduğu hemen görülebilir. Birisi, Avrupa’da; diğeri Ortadoğu’da olmak üzere bugün iki önemli gerilim hattı üzerinden dünyadaki güçler dengesinin gidişini okumak mümkündür.
Ortadoğu’da son süreçte iki önemli gelişme yaşandı. Bunlar 2010 sonlarında başlayan Arap isyanları ve 2014 ortasında Irak’ta dehşet saçmaya başlayan IŞİD’in sahneye çıkmasıdır. Arap isyanlarına Libya ve Suriye üzerinden yapılan emperyalist müdahaleler bölgeyi tam bir kaosa sürükledi. Kimi yorumcular “Ortadoğu’nun otuz yıl savaşlarını’nın başladığını” iddia ediyorlar. Haksız sayılmazlar. Bu kaosun içine daldıkça görüş açısı daralır. Biraz uzaktan bakınca durum o kadar karışık değildir.
Irak savaşıyla ABD’nin bölgede kurmak istediği “düzen” onun hedefleri doğrultusunda gelişmedi. Ortaya Amerikan karşıtı güçlü bir “Şii ekseni” çıktı. Arap isyanlarını fırsat bilen Batılı güçler Libya ve Suriye’ye müdahale ederek İran-Suriye eksenini zayıflatmayı amaçladılar. Bu müdahalenin doğal bir gelişimi olarak Irak içindeki dengelerde de, ansızın ortaya çıkmış gibi görünen, ancak uzun bir birikimin sonucu olduğu anlaşılan IŞİD saldırıları başladı. Zayıflayan Suni ekseni böylece güçlenecekti.
Sonuç olarak, Suriye’de Esad yönetimi ayakta kalsa da, ülkede büyük yıkım yaşanmış, Suriye güç kaybetmiştir. IŞİD saldırılarıyla birlikte Irak’ta Maliki yönetimi düşmüştür. İran da gelişmeler karşısında birkaç adım geriye çekilmiştir. Bu tablo Amerika’nın hedeflerinden çok uzak değildir. Bu nedenle ABD, İŞİD’e saldırıda hiç acele etmiyor.
Bölgedeki satranç oyununda ABD şimdilik bir adım öne geçmiş olsa da, ortaya öyle bir tablo çıkmıştır ki, kolayca denetlenemeyecek gelişmelere gebedir.
Diğer fay hattına baktığımızda, burada gerilim çok daha yüksek ve bu gerilimin potansiyel tahrip gücü çok daha fazladır. ABD, dünya güçler dengesinde kendi konumunu korumak için olası Avrupa-Rusya dostluğunu büyük bir inatla bozmak için didinmektedir. Ukrayna bu konuda patlayıcı döşenmiş bir mayın tarlası gibidir. İki dünya savaşından sonra Avrupa böyle bir tuzağa düşer mi? sorusu doğal olarak akla gelmektedir. Avrupa ve Rusya’nın dostluğu Amerika’nın çok büyük güç kaybı anlamına geleceği için, dünya güçler dengesinin iç mantığında pek çok çılgınlıklar ve provokasyonlar gizlidir.
Üstelik, trilyonlarca dolar basılarak ertelenen “büyük durgunluk” hala aşılamadığı gibi, spekülasyon iştahını kaybetmeyen özellikle Amerikan finans kapitali yeni daha büyük bir bunalımın yollarını döşüyor. Küçük gelgeç gerilimler Amerikan silah sanayindeki bazı stokları eritse de, bunalıma kesinlikler bir çare getirmiyor.
Her tarafta hemen her gün ortaya çıkan karmaşayı hatırlarsak, dünyada o kadar çok “patlayıcı madde” birikimi oluşmuştur ki, NATO toplantısı bu devasa mayın tarlasında kıpırdaman duran bir insana benzemektedir. Her konuya değinmiş, ancak somut bir adım atamamıştır.
Fakat ünlü deyimiyle “bu böyle gitmez!” Büyük güçler kendi çıkarları doğrultusunda yeni dengeler için kar teri dökmeye devam ediyor, edecek. Zamanın ruhu dönmek üzeredir, güç dengelerinde konuşma sırası artık dünya yoksullarına geliyor.