A) Hangi koşullar altında seçime gidiyoruz?
1. Kapitalizmin küresel ekonomik krizi sürüyor. Uluslararası finans-kapital, çöken neoliberal modelin ardından kendisini geleceğe taşıyacak yeni bir çıkış yolu bulabilmiş değil.
Türkiye, söz konusu krizin anaforu içerisinde en fazla kırılganlaşan ülkeler kategorisinde. Geçim derdi, yoksul halkın yaşamını yangın yerine çevirmiş durumda. Ekonomik krizin yanı sıra aynı zamanda süregelen rejim krizi, Türkiye finans-kapitalinin ve siyasi iktidarın açmazını katmerli hale getiriyor. Saray/AKP iktidarının çok boyutlu krize yanıtı, dünyada yaşanan duruma paralel şekilde faşizmi tırmandırma yönünde. Siyasi iktidarın dini muhafazakâr ideolojisi doğrultusunda yeni rejimin inşası adımları, faşizm koşullarında ilerliyor.
2. Dünya tablosunun ekonomik krizle birlikte giderek belirginleşen diğer bir rengi de “burjuva siyasetinin iflası” süreci. Burjuva siyaset mekanizmaları tüm kurumlarıyla halklar nezdinde giderek yıpranıyor, güvenilirliğini, inanılırlığını yitiriyor. Temsili demokrasi tükendikçe, ezilen halkların kendilerini doğrudan ifade edecekleri yeni kanalların açılması konusu gündeme geliyor. Henüz güçlü bir alternatif seviyesine gelmese de zaman zaman açığa çıkan örnekler, bu zemindeki arayışlara işaret ediyor.
Söz konusu durum, bir seviyede Türkiye için de geçerli. Türkiye halkları, çürüyen burjuva siyasetinden uzaklaşma eğilimi taşıyor. Alternatif kanallar yaratılamadığı ölçüde, çürüyen burjuva siyaset zemininden halkların kopuşu, belirgin bir şekilde kendisini ortaya koyamıyor.
3. Siyasi iktidar, yaklaşan yerel seçimi, faşizmin yukarıdan aşağıya kurumsallaştırılma sürecini ileri taşıyacak bir hamle olarak değerlendiriyor. HDP ve CHP’den kopartacağı belediyelerle, tuttuğu alanı büyütmeyi ve pozisyonunu pekiştirmeyi hedefliyor.
4. Saray/AKP iktidarının seçim sürecine yönelik taktik planı üç ana başlık üzerinden işliyor:
Birincisi, MHP’yle kurulan “zorunlu” ittifak. AKP’nin oy kaybının açığa çıkartacağı risklerin, bu ittifakla aşılması planlanıyor.
İkincisi, Gezi isyanı üzerinden başlatılan saldırı. Bu saldırının iki temel hedefi var. Bir yandan açığa çıkacak öfkeyi ve toplumsal muhalefeti örgütleyecek özneler ön alma anlayışıyla presleniyor, kıpırdayamayacak hale getirilmeye çalışılıyor. Aynı zamanda emperyalizmle ve cemaatle bağlantılandırılan Gezi isyanı üzerinden sokak itibarsızlaştırılmaya çalışılıyor.
Taktik planın son başlığı, Rojava’da Fırat’ın doğusuna yönelik askeri operasyon. Milliyetçi tabana seslenen bu taktik, önceki seçimde Afrin’de yaşananın bir benzeri. Afrin taktiği her ne kadar AKP’den ziyade MHP’ye oy devşirmeye hizmet ettiyse de Saray/AKP iktidarı, “Fırat’ın doğusuna operasyon” gündemi üzerinden yine büyük gürültü kopartıyor.
5. “Yerel seçime, faşizm koşullarında girildiği” ortak tespitinin tekrar altını çizmek gerekiyor. 2015 yılı Haziran genel seçiminin ardından tırmanan, 15 Temmuz’la birlikte ilan edilen OHAL’le tırmanışı büyük ivme kazanan bu sürecin içerisindeyiz. Seçime yönelik politika belirlenirken, devrim ve demokrasi güçleri tarafından bilinen/yaşanan bu gerçeğin atlanmaması gerekiyor.
B) Seçime sürecine yaklaşımımızın genel çerçevesi
1. Faşizmi geriletecek olan gücün kaynağı, örgütlü halk ve devrim/demokrasi mücadelesi yürüten öznelerin faşizme karşı ortak mücadele zemini niteliğindeki demokrasi cephesidir. Bugünün ana görevi, bir yandan yeri geldiğinde iğneyle kuyu kazarcasına sabırla, sebatla, işçi sınıfı ve tüm ezilenlerin örgütlülüğünün büyütülmesi; diğer yandan faşizme karşı demokrasi cephesinin inşasıdır.
Ekonomik kriz derinleştikçe, sermayenin emeğe yönelik saldırıları daha da yoğunlaşmakta, sınıf çelişkisi keskinleşmektedir. Siyasi iktidarın koparttığı onca gürültü, bu çelişkinin üzerinin örtülmesi içindir. Faşizme karşı yürütülecek demokrasi ve özgürlük mücadelesi, sınıf çelişkisi ekseni üzerine oturmalıdır.
Seçim sürecinde “ittifaklar” konusu üzerinden gündeme gelen CHP’yle ilgili kısa bir not düşelim. Yüzü sağa dönük, her kritik momentte demokrasi güçlerine sırt çeviren bir CHP, ezilen haklarımızın örgütlenmesine ve demokrasi cephesinin inşasına katkı sunabilir mi? Bu soru, Saray/AKP iktidarını geriletme mücadelesinde ufku aritmetik hesaplarına sıkışanlaradır. Artık CHP konusunda fazla söze gerek yoktur. Burjuva nitelikte bile olsa “muhalefet” kimliği taşımaktan aciz CHP, tükenen, çürüyen burjuva siyasetinin unsurlarından birisidir…
2. “Burjuva siyasetinin iflası” sürecinde olunduğu tespitinden hareketle odaklanılması gereken ana görevlerden birisi de “halklarımızın kendilerini doğrudan ifade edecekleri kanalların ve toplumsal yaşama müdahale edebilecekleri yeni siyaset zeminlerinin yaratılması” konusunda yaratıcı taktiklerin geliştirilmesidir. Taktik belirlerken bu odak noktasının kaçırılması, eskiyen ve tükenen zeminde enerjilerin heba olmasına, yeni paradigmaların halklaştırılmasının geciktirilmesine yol açacaktır.
3. Yerel yönetim ve belediyecilik konusu, kapitalizme alternatif bir yaşamın inşası ve “doğrudan demokrasi” örneklerinin yaratılması perspektifiyle değerlendirilmelidir. Kent hakkı mücadelesinden ekonomiye, siyasetten kültüre, toplumsal yaşamın tüm alanlarında demokratikleşmeyi sağlayacak bir program halklarımızla buluşturulmalıdır. Faşizme karşı mücadele, aynı zamanda böylesi bir ufku da içerisinde barındırmalıdır.
4. Seçim sürecine yönelik politikaların doğruluğunun ölçütü, öncelikle işçi sınıfı ve tüm ezilenlerin örgütlülüğünün geliştirilmesine ve beraberinde faşizme karşı demokrasi cephesinin inşasına hizmet etmesidir. Bu hedeflere hizmet etmeyen politikalar, enerji, moral ve zaman kaybettirmekten başka bir işe yaramayacaktır.
Seçim taktiklerine ve olası seçim ittifaklarına da böylesi bir anlayışla yaklaşılmalıdır. Merkezden yerellere, her bir yerelin özgünlüğü dikkate alınarak belirlenmesi gereken taktik planlar, bu mantığa dayanmalıdır. Demokrasi cephesinin inşasında rol alacak devrim ve demokrasi güçlerinin doğrudan müdahil olmadığı, demokrasi cephesini geliştirecek anlayış ve ilkelerin açıkça ortaya konulmadığı, demokrasi güçlerinde ve halkta umut, moral ve enerji açığa çıkartmayan ittifaklar, bizleri ileriye taşımayacaktır.