Savaş esas olarak medyada “muhaliflere” karşı sürüyor. Ayrıca Saray her türlü protestoyu açıkça tehdit etti. Bir haftalık süre savaşın ana yönünün iç politikaya dönük olduğunu ortaya koydu. Erdoğan’ın cenazede konuşması Perinçek’i bile isyan ettirdi. Öte yandan medya sabah akşam savaştaki silahların yüzde 75’inin “milli ve yerli” olduğunun propagandasını yapıyor. Hava öyle ki, sanki seferberlik ilan edilmiş ve Türkiye topyekün bir savaşın içindedir.
Elbette savaş sadece bundan ibaret değildir. Onun yavaş yavaş ortaya çıkan derinliğine de bakmak gerekiyor. Rusya ile ilişkiler bu savaşta en kritik konudur. Afrin harekatında Moskova’nın Ankara’ya tanıdığı sınırların ne olduğu hala gizemini koruyor. Çok yakında bu konu üzerindeki bulutlar dağılacaktır.
Moskova ve Ankara arasındaki ilişkilerin genel seviyesi önem taşıyor. Rusya’nın Türkiye’yi Batı ittifakından mümkün olduğu kadar uzaklaştırmaya çalıştığı bilinen bir gerçekliktir. Her iki tarafta bu “yakınlaşma” operasyonunun çok hassas bir çizgide yürüdüğünün bilincindedir ve yürünen yola fazlasıyla mayın döşenmiştir. Ne Rusya ne de Türkiye bu ilişkinin kopmasını ister. Mevcut dünya ve bölge dengelerinde iki tarafın da birbirine ihtiyacı var. Operasyon bu temel gerçekliğin sınırları içinde yürümek zorundadır. Bu operasyonla Ankara’nın Moskova’ya daha fazla yaklaştığını söylemek için henüz çok erkendir.
Rusya’nın operasyona onay vermesinin iki yönü ortaya çıkıyor. Birisi, Türkiye’yi mümkün olduğunca Batı’dan uzaklaştırmak. Amerika’nın Suriye’de kalacağını açıklaması Moskova’nın canını en çok sıkan konudur. Bu kararın Rusya’nın Ankara’ya yeşil ışık yakmasında önemli bir etkisi olduğu anlaşılıyor. Amerika Suriye’de kalıcılaşacaksa Türkiye’nin ondan uzak tutulması stratejik olarak önem kazanıyor.
Operasyonun pratik sınırlarına gelince; Rusya YPG’nin biraz hırpalanmasında kendi planları açısından bir sorun görmüyor. Ancak bu noktada Astana-Soçi sürecinin çökmemesi gerekiyor. İran da bu konuda Rusya gibi düşünmektedir.
Moskova buna karşılık Ankara’dan ne beklemektedir? Astana-Soçi sürecinin bozulmaması Rusya’nın önceliğidir. Bu ay sonu Suriye Ulusal Konferansı’nın toplanacağı açıklandı. Operasyon sonrası bu süreç ne ölçüde işleyecektir? Kürtler konferansa çağrılacak mı? Ayrıca Afrin operasyonundan sonra konferansa katılırlar mı? Rusya açısından operasyonun pratik sınırı bu noktadadır. Masanın devrilmesine yol açacağını anladığında Moskova’nın ışığı kırmızıya dönebilir.
Operasyonun türevi olarak Rusya, Şam yönetiminin İdlip ve hatta Afrin’de etkisinin artmasını beklemektedir. Rusya, Ankara’nın İdlip’teki rolünün tamamen Afrin’e odaklı olduğunu biliyor. Operasyonla birlikte bu konuda tanınan toleransın sonuna gelindiği Ankara’ya bildirilecektir. Sürecin bıçak sırtında yürüdüğü yeterince açıktır.
Savaşın derinliği açısından harekatın Menbiç’e devam edip etmeyeceği büyük önem taşıyor. ABD’nin yaptığı “30 km derinlikte bir güvenlik bölgesi” teklifi Saray’ı vazgeçirir mi çok yakında göreceğiz. Saray, hedefini güvenlikten öteye büyütür, Washington’u bugüne kadar yaptığı gibi bir seçime zorlamak için son şansını denemeye niyetlenirse Menbiç’e yürüyecektir.
Amerika, Rusya ve İran’ı zayıflatmak için Suriye’de kalıcıysa, bu hedefine ilerlemek için kendisi asker getirmeyeceğine göre SDG ile operasyonlarına devam edecektir. Böyle bir durumda Ankara’nın Washington’u bir tercihe zorlama şansı hemen hemen yoktur. Menbiç harekatı olursa ABD ve Türkiye ilişkilerinde Washington’da konuşulduğu gibi bugüne kadar olmadık ölçüde bir “kırılma” yaratır.
Saray’ın başlattığı savaş ya Menbiç’e ilerleyerek Ankara’nın altından kalkamayacağı noktalara derinleşecektir, ya da Afrin’den sonra durulacak ve büyük medya gürültüleriyle 2019 yolunda bir araca dönüştürülecektir. Her iki olasılık da Saray için yıkıcı sonuçlara gebedir.
PYD için de olaylar bir dönüm noktasına geliyor. Bugüne kadar Suriye’de Rusya ve ABD arasında PYD’yi etkilecek ölçüde bir gerilim yaşanmadı. Fakat ABD’nin Suriye stratejisi söylendiği gibi kalıcılaşarak İran ve Rusya’yı yıpratma yönünde derinleşirse, bunun kaçınılmaz sonucu Suriye’nin parçalanmasına gidiştir. Böyle bir gidiş PYD’yi de çok zorlayacaktır.
Ankara’nın gürültülü operasyonu Suriye’de eninde sonunda hız kazanacak olan ABD-Rusya gerilimini aceleleştiriyor; aynı zamanda kendi ömrünü de kısaltıyor.
[button link=”http://www.sodap.org/mehmet-yilmazer-tum-yazilari/” align=”right” font_style=”italic” icon=”momizat-icon-pencil” icon_color=”#ffff00″]Yazarın tüm yazıları..[/button]