Sıcak Ağustos’un Anatomisi
M. Sinan MERT
20 Ağustos 2010
Politik atmosfere damgasını vuran üç temel hesaplaşma alanında son durumu gözden geçirmekte fayda var.
Düzen içi iktidar kavgasında YAŞ sürecinde AKP ve ordu arasındaki hesaplaşma, AKP’nin iktidarını pekiştirmesi anlamında önemli bir basamak oluşturdu. Kara Kuvvetleri komutanının belirlenmesi noktasında yaşanan gerilim AKP’nin istediği gibi sona erdi. 3 sene önce cumhurbaşkanlığı konusunda AKP’nin adayını belirleme ve veto etme özgüvenine sahip olan güçler bugün savunma pozisyonunda dahi duramıyorlar.
AKP, kendisini geleneksel ve yeni semiren finans kapital öbeklerinin bir ittifakı olarak kurumsallaştırmayı başarabildiği ve emperyalizm ile ilişkilerini bozmadan yürütebildiği sürece ordu ile güreşinde üste çıkma pozisyonunu güçlendirdi. Son 30 yıldır ülke siyasetine neredeyse tamamen egemen olan asker, ülke dünya kapitalizmiyle eklemlenme seviyesini arttırdıkça irtifa kaybetti. Uluslararası sermayenin AKP nezdinde güvenilir bir ortak bulması sonrasında ise ordu tamamen kendi doğal sınırlarına çekilmeye başladı. Ergenekon davası sonrasında şiddetlenen hesaplaşma hem ordu ve bürokrasi içindeki ulusalcı kanadı temizledi hem de orduyu genel olarak siyaseten iktidarsızlaştırma yoluna soktu. O kadar ki son iki Genelkurmay başkanı da emekliye ayrıldıklarında silindir gibi ezilmiş ve yıpranmış hale getirilmişlerdi. AKP bu momentte elde ettiği başarıyla referandum sürecinde de moral kazandı. Referandumun 12 Eylül’le hesaplaşma amacını taşıdığına dair algılamayı güçlendirme şansı elde etti. Bu algıyı eğer referandumda evet oylarında güçlü bir artışa tahvil edebilirse yeni bir siyasi zafere imza atabilir. Kılıçdaroğlu’nun gerçek bir sınıfsal söyleme teğet bile geçmeyen, anlamsız muhalefet çizgisi AKP karşıtlarını yeni bir hayal kırıklığına uğratabilir.
İkinci büyük çatışma alanı ise devlet ile PKK arasında olanı. Burada PKK büyük oranda inisiyatifi eline geçirmiş gibi gözüküyor ve süreci istediği gibi yönlendiriyor. Türkiye- İran ittifakının iyice sorunlu algılanan bir hal alması, Türkiye’yi Kürt sorunundaki en önemli ve samimi müttefikinden mahrum bırakacak gibi gözüküyor. Askeri seçeneğin umut vaat etmeyen görüntüsü finans kapital çevrelerindeki “savaş dışı çözüm” arayışlarını güçlendiriyor. Sanki Türk tarafındaki Kürt düşmanı infiali denetim altına almak ister gibi TV’lerde sürekli olarak bu mesele tartışılıyor, farklı düşüncelerin yansıtılması sağlanıyor. Geçtiğimiz dönemlerdeki cadı avlarının yürütülmesi artık iyice zorlaştı. Diyarbakır’daki DTK toplantısının sonucunda çift taraflı ateşkes talep edilmesi böylesi bir döneme denk geldi. Önümüzdeki günlerde çatışma sürecinin farklı noktalara evirildiğini gözleyebiliriz. Referandum sonrasında ortaya çıkan sonuçlara göre ise yeni gelişmeler yaşanabilir. Baydemir’in bayraklı demeci kimi çevrelerde büyük bir infial yarattı ama süreci finans kapital adına yakinen takip edenler aslında söz konusu öneri çerçevesinin uygulanabilecek yegâne makul çerçeve olduğunu görüyorlar. Demokratik özerklik ve anadilde eğitim meseleleri önümüzdeki süreçte oldukça aktif bir biçimde tartışılacak.
İşçi sınıfı ile sermaye arasındaki gerilim açısından ise Çelmer direnişi sınıf adına çok önemli bir eşiğin aşılması anlamına geliyor. Sınıfın kriz sonrası kayıplarını gidermek için ve genellikle işine sahip çıkma eksenli mücadelesi Çelmer işçileri sayesinde savunmadan kısmen saldırı seviyesine sıçradı. Kapı önünde uzun süreli beklemelere dayanan direniş biçimleri kamuoyunda kısmen ilgi yaratıyor ama sermayedarlara geri adım attırmıyor. TEKEL işçilerinin görkemli direnişi bile Türk-İş engelini aşamadığı için gerileme içerisine girmişken Çelmer işçileri neredeyse sendikayı da önlerine katarak mücadele ile büyük bir kazanıma ulaştı. Son dönemde böylesi bir kazanımla sona eren işçi direnişi neredeyse hiç olmadı. Birgün gazetesinde 11 Ağustos’ta çıkan haberde “kısmi kazanım”dan bahsedilmesi işçilerin emeğine bir saygısızlık gibi gözüktü bize. 4 gün boyunca yerden 12 m. yüksekte üretimi durdurarak büyük bir başarıya imza atan işçilerin bu zaferi her türlü takdiri hak ediyor. Çelmer direnişinde ortaya çıkan sonucun tüm sınıfın gündemine sokulması şu an için en önemli gündemlerimizden biri olmak durumunda. Sınıfın üretimden gelen gücünün kullanılması ile ilgili bu kadar karikatürize sürecin yaşanması sonrasında gerçek bir üretim durdurması ile kazanım elde edilmesinden sınıf devrimcilerinin çıkarması ve kullanması gereken birçok ders bulunmaktadır. Bizler Çelmer direnişini sınıfın güvenceli çalışma hakkına sahip çıkmak için gerçekleştireceği atılımın başlangıç fişeği olarak okuyoruz.
Farklı güçlerin etkinliklerini çok yönlü geliştirdiği bir dönemden geçiyoruz. AKP, Kürt hareketi ve sınıf hareketi dönemin öne çıkan güçleri. Önümüzdeki döneme bu güçlerin birbirleri arsındaki ittifak ve mücadeleler belirleyecek.