Putin’in iyi bir politik satranç oyuncusu olduğu söylenir. ABD ve Batı’nın anti-Rus politikalarına karşı hamleleri bu değerlendirmeleri doğrulamaktadır.
Batı uzun bir süredir Putin karşıtı kampanya yürütüyor. Malezya uçağının düşmesinde CIA parmağının olmasından tutun da, İsveç, İngiltere kıyılarında dolaşan hayalet denizaltılar ve semalarda görülen uçaklara kadar birçok şekilde Putin eski “SSCB öcüsü” olarak çağrışım yaptırılmaya çalışılıyor. Rus halkının Putin’i devirmesine çanak tutuluyor. Ama Putin SSCB’nin çökmesinden sonraki karmaşada ezilen halklarına bir refah getirdi. Eğitim ve sağlık konularında olumlu adımlar attı. Alt yapı tesislerini yeniledi ve halkın sempatisini kazandı. O nedenle de iki dönemdir seçiliyor. Kamuoyu araştırmaları halk desteğini %80 olarak veriyor. Yani Putin içeriden devrilemiyor. Öyleyse dışarıdan baskı altına alınmalıdır. O tekrar demir perde arkasına sıkıştırılmalıdır.
Bu doğrultuda Ukrayna faşist darbesi örgütlendi. En azından Kırım’ı (Karadeniz üssü ve bu deniz kapısını) gözden çıkaramayacağı biliniyordu. Böylece Rusya NATO askerleri ile kuşatıldı. Her gün onlarca askeri harekât ile tehdit altına alındı. AB ile ara açılmaya başladı. Rusya, eski AB’li dostlarından politik olarak ayrıştı, yalnızlaştırıldı. Yılsonu halka sesleniş konuşmasında serinkanlı bir şekilde “ABD ile yeniden bir silah yarışı tuzağına düşmeyeceklerini ve ülkeyi savunmak için başka yaratıcı yollar arayacaklarını” söyledi. ABD’nin NATO güçleri ile tehdidine karşı silahlanma yarışına, soğuk savaşa hayır diyordu. Putin, SSCB’nin düştüğü tuzağa düşüp askeri harcamalarla ekonomiyi zor duruma sokmayacaktı.
ABD’nin amacı AB ve Rusya arasında duvarın çökmesi sonrası kurulan ekonomik ilişkileri ve petrol bağlantılarını da koparmaktı. ABD’nin yaptırım önerisine AB de katıldı ve topluluk ile Rusya’nın ekonomik ilişkileri bozuldu. Ancak bunların hangi tarafa, Rusya’ya mı AB’ye mi daha fazla zarar verdiği ekonomistlerce araştırılıyor. Tartışma konusudur. Rusya mal ithal edecek yeni pazarlar buldu ama AB’nin yeni ihraç pazarı bulma şansı daha az. En önemli konu AB’nin Rusya ile petrol bağını koparmaktı. Putin, ABD’nin istediği petrol silahını çekip AB’yi felakete sürüklemedi, petrol akışını eskisi gibi sürdürdü. Topluluk ABD’nin kaya petrolüne ihtiyaç duymadı. Putin bu tuzaktan da güzel bir hamle ile kurtuldu. AB ile politik, ekonomik ilişkiler zedelendi ama can alıcı silah çekilmedi. Putin böylece ABD’nin kendi petrollerini AB pazarına sokma hedefini boşa düşürdü.
Rusya ve ABD arasında başından beri sürtüşme kaynağı olan şey uluslararası politik ilişkilere bakışlarıdır. ABD kendi süper gücünü dayattıkça Rusya çok kutuplu dünya dedi. ABD’nin Ortadoğu yenilgisi süper güç olmadığının ve dünyaya istediğini dayatamayacağının kanıtı oldu. Rusya ise Ortadoğu’da Suriye, İran gibi ülkelerin arkasına geçti. Asya ve Afrika’daki birçok ülke ABD’yi dinlemez durumda. Rusya da bunlara destek oldu. ABD’nin Rusya’yı yalnızlaştırma politikası tersinden ABD’nin yalnızlaşmasına yol açıyor. ABD, BM oylamalarında neredeyse tüm dünyayı karşısına alır oldu.
Putin ise dünyada giderek daha çok ülke ile ittifak içine girdi. Hemen işe komşularından başladı. Beyaz Rusya, Ermenistan ve Kazakistan ile Avrasya Ekonomik Birliğini kurdu. Bunu giderek bölgeye yaymayı hedefliyorlar. Çin ile 400 milyar dolarlık petrol, gaz boru hattı anlaşmaları yanında onlarca ticari, kültürel anlaşması var. ABD’yi Asya kıtasında dışlayan Şengay İşbirliği Örgütü (ŞİÖ) giderek daha güçleniyor. Altı üyesi var, şimdi Hindistan, Pakistan, Afganistan, İran, Moğolistan katılmak istiyorlar. Son olarak Türkiye bile ŞİÖ’yü AB’ye alternatif olarak görmeye başladı, kıyısında duruyor. Putin bunlarla yetinmedi çok kutuplu dünyanın en güçlü merkezi olmaya aday BRİCS (Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin ve Güney Afrika) kuruldu. Ayrıca IMF ve Dünya Bankasına alternatif, yani dünya ülkelerine onlardan daha iyi koşullarda kredi verebilecek bir finans kurumu oluşturdular. Putin dünyada ABD ve AB karşısında bir cephe örüyor ve bu ülkelerin terörüne karşı bir dayanak kurulmasına öncülük ediyordu. Böylece Putin yalnızlaşmadı tersinden ABD’nin yalnızlaşmasına çanak tuttu. Yeni, daha adil bir dünya düzenine öncülük etti.
Ekonomik saldırı
ABD’nin son umudu Rusya’yı ekonomik olarak çökertmektir. Petrol fiyatlarının düşmesine yol açan OPEC’in üretimi azaltmama kararının, ABD Dışişleri Bakanı Kerry ve Suudi Kralı işbirliği içinde geliştiği yazılıyor. Hatta Obama yeni yılda ABD petrollerinin yurt dışına satışına imza atarak petrol fiyatlarının daha da düşmesine yol açtı. Bu yazıyı kaleme aldığımız sıralarda petrol 50 doların altına inerek tarihi rekor kırdı. Petrol fiyatları düşünce Rus para birimi ruble Aralık ortasında %22 değer kaybetti. Ancak Batı’da gösterilmek istendiğinin aksine Rusya’nın bu sorunun altından kalkabileceği tahmin ediliyor. 1998 Asya krizi sırasında da Rus ekonomisi darbe yedi ve o zaman ruble daha büyük oranlarda değer kaybetmişti. Onun altından kalkıldığı gibi bunun altından da kalkılacağı umudu ülkeye hâkimdir. Putin halka seslendiği konuşmasında sıkıntının birkaç yıl içinde üstesinden gelineceği sözünü verdi. Rusya’nın yer altı zenginlikleri ve başka potansiyelleri var. Ayrıca dış borçları ve devlet borçları Batı ekonomileri kadar yüksek değil. Bütçe açığı da küçüktür. Bu rakamların hiç biri ABD ile karşılaştırılamaz bile.
Petrol fiyatlarının düşüşü sadece Rusya, Venezüella, İran gibi ABD baş düşmanlarını zor durumda bırakacak değildir. Neden petrol fiyatları ile birlikte borsalar da düşüyor? Çünkü petrol fiyatlarındaki düşüş kapitalist sanayileri kötü etkileyecektir. ABD’de petrol çıkarım maliyeti 60 dolar olduğu için tüm petrol şirketleri zor durumdadır. Dallas Federal Rezerve Bankası, yakın zamanda 250 bin işçi çıkarılacağı tahminini yapıyor. Petrol üzerinde çalışanlar iyi para aldıklarından onların alım güçleri yok olacak ve birçok manüfaktür sanayi etkilenecek. Petrol şirketleri bol keseden bankalardan aldıklarını ödeyemiyorlar. Bu yeni bir banka krizi yaratabilir. İngiliz gazeteleri ülke petrol çıkarım şirketlerinin üçte birinin zararda olduğunu yazıyormuş. Bu nedenle borsallar 2008 krizine yakın düşüşler içindeler. Yani ABD’nin düşük petrol fiyatı silahı sanki Putin’den çok Obama’yı vuracağa benziyor.
Daha da önemlisi Putin 2014’ün son günlerinde Batı’nın bilinçlice öne çıkartmadığı önemli bir karar aldı. Rusya petrollerini bundan sonra dolar ile satmayacak. Karar tüm ticari ilişkileri kapsayacak şekilde genişletildi. Aslında bu Petro-dolara vurulan büyük bir darbedir. Doların kendisini tuşa getirme hedefidir. Zaten kullanım alanı son yıllarda %60’lara düşmüş, rezervler başka para birimlerine kaydırılmıştı. Bu hamle ile dolar daha da saf dışı kalacaktır. Putin’in Erdoğan ile yaptığı son anlaşmada da bu madde vardır. İki ülke kendi para birimleri ile ticaret yapacaklar. Dünyada uzun süredir tartışılan ve uygulaması yaygınlaşan bir olgudur. Merkez ülke para birimleri birçok 3. Dünya ülke ekonomisine darbe vuruyor. Birçok ülke zaten merkez ülke para birimlerinin tehdidine karşı böyle bir yol arıyorlardı. Putin dünyada bu eğilimi güçlendirme yolunda ilerici bir atak yapmış oldu. ABD’nin tüm silahları Putin tarafından yeniden ABD’ye yönlendiriliyor.
Dünya bankasında çalışmış ekonomist ve politik araştırmacı Peter Koenig 23 Aralıkta yazdığı “Serbest düşüşteki ruble- harika bir Rus oyunu” adlı bir makale yayınladı. Makalede Putin’in daha büyük bir planı olduğu anlatılıyor. Şimdi rublenin düşmesine dokunulmadığını ama kısa zamanda düşen rublelerin piyasadan toplanıp yerine dolar sürüleceğini öngörerek yazısını şöyle bitiriyor: Rusya’nın para ile oynaması “2015 başlarında dolar ve euro ağırlıklı ekonomileri bir finansal fiyaskoya sokabilir.” Rusya’nın rubleleri piyasadan topladıktan sonra elindeki dolarları piyasaya sürerek Batı ekonomilerini çökertebileceği uyarısında bulunuyor.
Putin gerçekten ABD’nin askeri, politik oyunlarına karşı yaptığı güzel hamleleri ekonomik alandakilerle taçlandırma niyetinde midir, göreceğiz. ABD’nin saldırılarına karşı başarılı hamleler yaparak tüm şimşekleri üstüne topluyor. Bunu yaparak da aslında yoksul ülkelerin ekmeğine yağ sürüyor. Petrol fiyatlarındaki bu düşüş silahı acaba ABD’nin elinde patlar mı? Dolar kullanımı giderek daralar mı? 2015 yılında göreceğe benzeriz. O zaman da dünya düzeninde büyük değişiklere de tanık oluruz. İnşallah.
[button link=”www.sodap.org/ayse-tansever-tum-yazilari/” align=”right” font_style=”italic” icon=”momizat-icon-pencil” icon_color=”#ffff00″]Yazarın tüm yazıları..[/button]