ORTAK DEVRİMCİ İRADE 1 MAYIS’I YİNE KAZANMIŞTIR
“HER YER TAKSİM, HER YER DİRENİŞ!”
Ülkede 1 Mayıs gündemine yine “Taksim direnişi” ağırlığını koymuştur. 1 Mayıs 2013 değerlendirme ve tartışmaları, Taksim direnişi ekseninde gerçekleşmiştir. Taksim yine “ezenle ezilenin irade savaşı”nın odak noktası olmuştur. Devletin günlerce öncesinden başlayan gövde gösterilerine, tehditlerine rağmen binlerce insan 1 Mayıs Alanı’na yönelmiş ve bir kez daha ortak devrimci iradenin sokak sokak süren kararlı direnişi kazanmıştır. Diğer şehirlerde yapılan mitinglerde, sabahın erken saatlerinden itibaren Taksim’de başlayan kararlı direniş selamlanmış, Taksim ruhu diğer meydanlardaki emekçilere de taşınmıştır. Tüm alanlarda “her yer Taksim, her yer direniş” parolası öne çıkmıştır.
Bu yıl devlet Taksim irade savaşına “kazı çalışmaları” gerekçesi üzerinden yaklaşmış, burjuva medyayı kazı alanlarının görüntüleri kaplamıştır. Gün yaklaştıkça ağızdaki bakla çıkartılmış, “Taksim’in bundan böyle bütünüyle kitlesel gösterilere kapatılacağı” dillendirilmiştir. Böylece devlet meselenin kazı çalışmaları olmadığını, yani yasaklamanın teknik bir nedene dayanmadığını kendin ağzından itiraf etmiştir. Zira halktan yana mimar ve mühendislerin sunduğu teknik veriler doğal olarak burjuva medyada yer bulmasa da devletin yalanını tartışmaya yer bırakmayacak şekilde açığa çıkartmıştır. “Taksim Meydanı, bu haliyle bile kitlesel bir miting için devletin işaret ettiği diğer alanlardan daha elverişlidir.”
Doğrusu da budur. Yasaklama girişiminin kazı çalışmaları gibi teknik bir gerekçeye dayanmadığı çok açıktır. Yasağın gerekçesi politiktir. “Alandaki çukurlar nedeniyle kitlenin can güvenliğini alamayız” buyuran devlet, insanların üzerine hedef gözeterek yağdırdığı gaz bombalarıyla cana kastetmiştir. Devletin bu yalanı, saldırılara karşı ortak devrimci irade öncülüğünde sergilenen direnişle de deşifre edilmiştir. Geriye, gaz bombasıyla Dilan’ın kafatasını parçalayan faşizmin çıplak yüzü kalmıştır. Sermayenin çanak yalayıcısı burjuva medya, bu gerçeği saklayamamıştır.
Sermayenin ve hizmetkârları AKP’nin bu saldırılarının politik arka planı nedir?
Dünya kapitalizmi, giderek derinleşen çok yönlü büyük bunalımdan paçasını kurtaramamıştır. Fokur fokur kaynayan yerküre, bu büyük bunalımın yaratacağı sarsıcı sonuçlara ilerlemektedir. Açığa çıkan ilk ipuçları, finans kapitalin uykularını kaçırmaya yetmektedir. Parlayıp sönen, fakat bir sonrasında daha güçlü açığa çıkan halk isyanları… Savaşlar, fiilen ortadan kalkan sınırlar ve değişen haritalar… Çatırdayan, devrilen yıllanmış iktidarlar… Yenişemeyen küresel güçler ve dikiş tutmayan dünya dengesi… Eskiyen güçler dengesine göre oluşan dünya tablosu, yeni bir çehreye doğru evirilmektedir.
Türkiye, bu fırtınanın en yoğun yaşandığı Ortadoğu coğrafyasındadır. Türkiye finans kapitali ve onların devleti, gelişen yeni duruma göre pozisyon alma telaşındadır. Hatta “doğru bir stratejiyle bölgenin etkin gücü olma” olasılığı bile bulunmaktadır. Fakat fırtınalı sulara yol alırken, alabora olma riski büyüktür. Riskler ve büyük fırsatlar; finans kapital derin hesaplar içerisindedir.
Bütün bu planları bozacak önemli bir sorun vardır. Kürt Özgürlük Hareketi’nin iradesi kırılamamış, Kürt halkıyla batının ezilen dinamiklerinin buluşma zemini dinamitlenememiştir. Üstelik Ortadoğu’daki gelişmelerle birlikte Kürt Özgürlük Hareketi’nin eli daha da güçlenmiştir. Halklarımızın isyanlarının yakınlaşması, finans kapitalin en büyük kâbusudur. Bu kâbus yakın zamanda 2011 Genel Seçimi sürecinde yaşatılmış, halklarımızın ittifakının açığa çıkardığı başarılı sonuç, AKP faşizminin dizginlerinden boşalan saldırılarıyla karşılık bulmuştur. Finans kapitalin AKP eliyle yaratmak istediği “korku imparatorluğu”nun parçalanması mücadelesinde Taksim’de gerçekleşen 2012 1 Mayısı zirve noktası olmuştur. 2012 1 Mayısı, AKP faşizmine karşı öfkenin doruğa çıktığı, Kürt halkıyla batının ezilen dinamiklerinin bu zeminde birbirlerine yakınlaştığı bir tarihsel eşik olmuştur.
Gelinen aşamada Kürt Özgürlük Hareketi kendi çıplak gücünün de ötesinde sistemi bütünüyle felç edecek bir pozisyon yakalamıştır. Bir yandan Ortadoğu’daki fırsatlardan iştahı kabaran, fakat diğer yandan Kürt Özgürlük Hareketi’nin taktik hamleleriyle sıkışan devlet, “müzakere süreci”ni başlatmak zorunda kalmıştır.
Sürecin her iki tarafının niyetleri taban tabana zıttır. Devletin niyeti çok açıktır. Birincisi, oyalama, sürece yayma taktikleriyle Kürt Özgürlük Hareketi’ni yatıştırmak ve nihayetinde tasfiye etmek. İkincisi de Kürt halkıyla batının ezilenlerinin buluşma zeminini eritmek ve bu büyük kâbusundan kurtulmak. Kürt Özgürlük Hareketi ise kentlerde geliştireceği kitle hareketi dalgasıyla sıkışan devleti daha da sıkıştırmak ve adım atmaya zorlamak, bu yolla özgürlükler alanını genişletmek istemektedir. Aynı zamanda Kürt Özgürlük Hareketi, Kürt halkının “demokratik serhildan” hamlesinin batının ezilen dinamikleriyle buluşmasını ve sürecin halklarımızın ittifakıyla ilerletilmesini de hedeflemektedir. Kürt Özgürlük Hareketi bu anlayışla 2013 1 Mayısı’nda demokratik serhildan hamlesinin startını vereceğini ilan etmiştir.
Devlet, böylesi bir sürecin gelişmesinin engellenmesini hayati önemde görmektedir. 2013 1 Mayısı’nda Taksim’de gerçekleşen saldırının temel nedeni budur. Yaşanan bu gelişme, AKP’nin müzakere sürecine nasıl yaklaştığının ve sürecin bundan böyle nasıl seyredeceğinin de önemli bir göstergesi olmuştur. Halklarımızın ittifakına ve bu ittifakın sokaktan büyüteceği mücadeleye izin verilmeyecektir.
“Taksim yasağı” üzerinden saldırıların sürmesi de bu perspektiften okunmalıdır. Mesele Taksim’in yasaklanması değildir. Sokaklar, halklarımıza kapatılmak istenmektedir. Taksim dışında da sokağa azgınca saldırılar başlamıştır. Sürecin böyle gelişeceği ve sokakların hızla ısınacağı anlaşılmaktadır.
SODAP, 2013 1 Mayısı’na “ortak devrimci iradeyle Taksim’i bir kez daha kazanma” anlayışıyla yüklenmiştir. Liseli Direnişçi Gençlik (LDG), Direnişçi Üniversiteliler (DirenÜniversite) ve Bağımsız Tekstil İşçileri Sendikası’yla (BATİS) birlikte SODAP’lılar iki ayrı noktadan Taksim’i zorlamış, saatlerce süren kararlı direnişte yerlerini almıştır.
İçerisinde bulunduğumuz süreç son derece önemli gelişmelere gebedir. Halklarımızın direnişçi zeminde gelişecek olan ittifakı, tarihsel kazanımlara giden yolun kapısını daha da aralayacaktır. Kapatılmak istenen sokakların, meydanların sonuna kadar zorlanması görevi önümüzdedir. 1 Mayıs’ın ardından 6 Mayıs’ta yine Taksim’de Denizler’in yoldaşı üniversiteli gençlerin geliştirdiği direniş, izlenecek çizgiyi işaret etmektedir.
Bu ülkede gençlerimizin kafatasları ya gaz bombalarıyla ya da üç kuruşa çalıştıkları atölyelerde pres makinalarıyla parçalanmaktadır. Yaşanılanların hesabının sorulacağı günlere doğru yol alınmaktadır. 2013 1 Mayısı, bu öfke ve umudu daha da büyütmüştür.
06.05.2013
SODAP
Sosyalist Dayanışma Platformu