Obama’nın Yeni Rusya Düşü
Ayşe TANSEVER
21 Eylül 2009
Obama, ABD savunma stratejisinde şok bir dönüşüm kararı açıkladı. Reagan’la başlayan ve Bush ile sonuna getirilmeye çalışılan füze projesi Obama ile yeni bir biçim alacak. Karar, ABD dış politik hattında önemli değişikliklere yol açabilecektir.
Bilindiği gibi ABD, “savunma kalkanı” olarak adlandırılan füze yerleştirme projesi çerçevesinde, Polonya ve Çek Cumhuriyetlerine füzeler yerleştirecek ve radar sistemi kuracaktı. Kıtalararası menzili olan bu füzeler, İran gibi orta ve kısa menzilli füzelerle tehdit oluşturan ülkeleri vuracaktı. Ancak Rusya bu sistemi direkt olarak kendisine tehdit olarak görüp karşı çıkıyordu. İran yanında ortada bir yer alıyor ve Orta Doğu’da ABD planlarının karşısına geçiyordu.
Obama, “savunma kalkanı” projesinden vazgeçmeyi İran’ın kısa ve orta menzilli füzelerinin daha yakın bir tehdit oluşturmasına bağlıyor. Yani, kendi yerleştirecekleri geç kalacak. Böylece İran tehdidini daha acil bir konuma sokuyor.
“Savunma kalkanı” yerine ise deniz, kara ve havaya yerleştirilecek radar sistemleri ile daha erken haber alıp İran füzelerini kesecekleri başka bir teknoloji kullanacaklarını söylüyor. Ayrıca CIA’nın erken haber almaya izin verecek kadar geliştiğini dile getiriyor.
Bu açıklamanın hemen arkasından Washington’dan yeni dönen NATO Genel Sekreteri A. Fogh Rasmussen’de “NATO’nun füze sistemini Rusya ve ABD füzeleri ile bağlamak gereklidir” dedi. Bu konuda Rusya ile bir ittifak yapmayı önerdi. Önümüzdeki hafta NATO yetkilileri bu konuda Moskova’ya gidip görüşmelere başlayacaklar.
Obama ve NATO Genel Sekreteri’nin açıklamaları Avrupa’ya yeni bir savunma sistemi getirecek. Bu yeni açıklamalar yalnız Avrupa değil, tüm dünya ölçüsünde büyük değişiklikler içerme özelliğini taşımakta. Obama ABD dış politikasına yeni bir açılım peşinde midir? Bunlar nelerdir ve dünyamıza neler getirir?
Ayrıca bu açıklamaların, ülkemizin Ekim ayı başında almayı planladığı 1 milyar dolarlık 4 uzun menzilli füze savunma sistemi ile bir ilişkisi var mıdır? Obama’nın yeni dış politik hattında Türkiye ne tür görevlere ve ilişkilere soyunmaya niyetlidir? Yani bu yeni değişiklik açıklaması, ülkemizin güçler dengesi içindeki konumunu da yakından ilgilendirmektedir.
Gerekçeler
Obama’nın şok açıklamasını değerlendirenler, gerekçe olarak ABD’nin içinde bulunduğu finansal zorluklara işaret ediyorlar. Bush’un saldırgan politikaları ve başarısızlıklar ABD’yi çöken bir süper güç yaptı. Bütçe açıkları ve ticari dengesizlikler ABD’yi zorluyor. Yerleştirilmesi planlanan savunma sisteminin teknik sorunları tam çözülebilmiş değil. Bunun için yeni harcamalara ihtiyaç var. Obama, daha sorunlu projeye daha fazla finans desteği vermekte zorlanıyor. Sonuçta bundan vazgeçildi.
İkinci neden, savaştaki başarısızlıklar. ABD, Irak’ta istediği başarıyı sağlayamadı. Afganistan’da NATO güçlerine rağmen ayakta durulamıyor. Müttefikler birer birer askerlerini çekiyor ya da çekmeye hazırlanıyor. İran sorununda Batı karşı tavır koyamıyor, karşı cephe güçleniyor ve ABD’nin en stratejik alanlarından biri olan Orta Doğu ve Orta Asya’da çıkarlar dayatılamıyor. ABD’nin yardıma ihtiyacı var. Artık o gerileyen bir süper güç. Yeni işbirliklerine ihtiyacı var. Öyleyse Rusya, ortak çalışılacak bir güç olabilir. Obama Rusya’nın karşı olduğu füze sisteminden bu nedenle vazgeçiyor. Bu, ABD açısından yeni bir siyasi stratejidir.
Rusya burjuvazisi ne zamandır Batı burjuva kamplarına katılmak istiyor. Bush’un silah tekellerine para yatırma sevdası, Rusya’nın bu sevdasının hep önünde durdu. Rusya da kendi çıkarları doğrultusunda dünyada kendisine bir cephe oluşturmaya çalıştı. İran bunlardan bir tanesi. Rusya, Çin ve Orta Asya ülkeleri ile ABD karşıtı politik askeri ittifaklar geliştirmeye çalıştı. Çin, Brezilya, Hindistan gibi en büyüklerle Batı çıkarlarına karşı bağlantılar kurdu. Latin Amerika ülkelerinin ABD karşıtı savunma ve petrol geliştirme uğraşlarına destek oldu. Peki şimdi ABD’nin füze sisteminden vazgeçmesi, Rusya’nın bu politik ve stratejik hattını nasıl etkileyecektir?
Türkiye’nin Kafkaslar politikasının ve Rusya ile işbirliğini arttırmasının önünü açabilecek midir? Son zamanlarda söylendiği gibi Abhazya’yı Rusya, Venezüella ve Nikaragua’dan sonra tanıyan 4. ülke olabilir miyiz? Bunun gibi Obama’nın yeni yönelişi dünya da büyük değişikliklere gebe olabilir.
Rusya, Obama’nın yeni yönelişini çok olumlu karşıladı. Askeri yetkililer “savunma kalkanına” karşı Kaliningrad’a yerleştirilecek füze projesinin dondurulduğunu açıkladılar. Rusya zaten ne zamandır NATO’ya girmek istediğini söylüyor. Hatta Obama’nın Moskova ziyareti öncesinde bir “jest” yaparak NATO güçlerine hava sahasını açmıştı. Obama ve Rasmussen’in açıklamaları Rusya’nın işine gelmekte. Fakat sadece füze yerleştirilmesinin durdurulması, Rusya ve NATO işbirliğinin artması Rusya’ya yetecek midir? Putin, ABD’yi soğuk savaş döneminden kalma ticari kısıtlamaları kaldırmaya davet etti. Yani Rusya böylece kapitalist dünyaya katılma emellerinin son barikatının da kaldırılması umudunu taşıyor.
Önümüzdeki günlerde büyük toplantılar gündemdedir. Washington’da BM çerçevesinde zirve, G-20’ler toplantısı ve İran sorunu konusunda İstanbul’da 6 büyükler toplantısı yapılacaktır. ABD’nin yeni yönelişinin getirdikleri ve götürecekleri bu toplantılarda belirli şekillerde ortaya çıkacaktır. Rusya denenecektir. Rusya acaba İran’a yeni yaptırımlar konusundaki çekincelerinden vazgeçecek midir? Batı istekleri doğrultusunda davranacak mıdır?
Yoksa Rusya kimilerinin tahmin ettiği gibi, bu tavizleri var olan dengesizliklerin düzeltilmesi olarak kabul edip eski tutumunu mu sürdürecektir? İran’ın füzelerinin bir tehlike olmadığı, nükleer silah geliştirme konusunda daha çok gerilerde olduğunu söyleyerek, yeni tavizler peşinde mi koşacaktır. Rusya’nın ittifak kurduğu, kurmaya çalıştığı ülkeler neler diyeceklerdir? Bu üst düzey toplantılarda bazı ipuçları ortaya çıkacaktır.
Rusya’ya bir ip uzatılıyor. İran konusunda Batı’yı tatmin ederse, neden Batı askeri ittifakının daha da içlerine sokulmasın? Son açıklama bu sinyalleri veriyor. Rus yetkilileri bu durumda şimdiye kadar yürüttükleri stratejilerinden ne derece kopacaklardır? Ya da onlarla ilişkiler ne duruma gelecektir? Ne tür kopuşmalar, yeni ittifaklar ve sürtüşmeler doğacaktır? Orta Asya ülkelerinden, Çin’ine, Latin Amerika’sına, yeni bir dünya içine girilmenin başında mıyız? Yeni bir dünya cepheleşmesi önümüzde duruyor. Ülkemizin bu cephedeki yeri nasıl etkilenecek? Akla bin bir soru geliyor.
Olayın AB Cephesi
Eğer Rusya, Obama yönetiminin beklediği doğrultuda bükülürse, ABD ve AB ilişkilerinde yeni bir stratejik yöneliş yaşanacaktır.
Enerji konusunda Rusya’ya bağımlı olan AB, bu ülkeye karşı topluluk içinde ortak bir politika geliştiremedi. İki güç arasında oynadı. Ne ABD kadar Rusya’ya karşı cephe alıp Ukrayna ve Gürcistan’ın NATO içine alınmasına evet diyebildi, ne de Rusya’nın istediği tavizlere olumlu yanıt verip ABD’yi zorladı. Olası ABD ve Rusya yakınlaşması ve NATO ile Rusya ittifakı, AB’yi eğer iki güç arasında sıkışıp kalmayacaksa yeni yönelişlere itecektir.
En başta, AB’nin Rumsfeld zamanından kalan “eski” ve “yeni” Avrupa ayrımı geçmişte kalabilir. Obama açıklaması ardından Washington’a açık mektup yazan eski liderler Lech Walesa ve Vaclav Havel, Obama’nın kararını protesto ettiler. “Yeni” Avrupa ülke burjuvazisi Rusya’ya olan öfkeleri ile iktidarda duruyor. O tarafa meyil etmeleri düşünülemez. Peki topluluk ABD’den boşalan bu etki alanını ne kadar doldurabilecek? Finans krizinden yeterince etkilenen AB merkez ülkeleri, bu yükü ne derece taşıyabilecek? Ülke halkları zaten kapitalist uygulamalardan, körü körüne ABD’cilikten bıktılar. Yeni oluşum bu ülkelerde önemli kayışlar yaşanabilir. Mutlak olarak AB saflarına kayacakları kesin olarak söylenemez. Başka dünya dengeleri içine girebilirler.
Sonuçta AB’nin zaten olmayan ortak dış politikası daha bir parçalı hale gelebilir. Yamalı bohçaya benzeyen topluluk, daha da ayrışabilir ve “adı olup kendisi pek olmayan” bir konuma girebilir.
AB, bu günlerin geleceğini biliyor gibi enerji sorununu çözme doğrultusunda adımlar atmaya çalışıyordu. Bu bağlamda Nabucco gaz boru projesine ağırlık verdi. Azerbaycan ve Kafkas ülkeleri özellikle Gürcistan ile bağlarını arttırmaya çalıştı ve son dönemde bunu hızlandırdı. Onlara vize kolaylıkları tanıyor ve de ticari ürünlerine gümrük indirimi vaadi veriyor. Böyle bir kayış Türkiye’yi, AB, ABD ve Rusya arasında daha stratejik önemde bir ülke yapacaktır.
Gelişmelerin ortasında İran oturmakta. Obama yeni açıklamalarından kaygılı. En başta açıklamanın İran’ın bölgedeki itibarını azalttığı söyleniyor. Yani kısa ve orta menzilli füzelerinin tehlike derecesinin düşürülmesi bir yanıyla onu rahatsız etti. Rusya ile şimdiye kadar yürütülen işbirliğinin ne olacağı elbette İran açısından karanlıktır. Onu yeni politik yönelişlere itecektir. Bunlar ne olmalıdır? İran’a karşı cepheler ne koşullarda nasıl birleşecektir ve aralarındaki plan nedir? İran, elbette ki yeni yaptırımlardan en az zararla kurtulmaya çalışacaktır. Bunun yolu şimdilik belli değildir. İstanbul toplantısı, belki de bu konuda sis perdesinin açılmasına yardım edecektir.
Sonuç
Obama iktidar koltuğuna oturalı daha dokuz ay olmadan, devraldığı Bush politikalarını düşmekte olan bir süper güce uyarlamak için yeni bir yol arıyor. Ülke içinde getirmeye çalıştığı sağlık reformu ile başı dertte. Afganistan savaşını genişleterek şiddetlendirme politikası bir başarı sağlayacak gibi görünmüyor. NATO güçleri artık iyice huzursuz. Son günlerde altı İtalyan askerinin ölmesi ile birlikte Berlisconi’nin askerlerin bir kısmını yeni yıla kadar çekeceğini açıklaması bunun en son işareti oldu. Obama, birinci dünya turunu tamamladı ve artık iş yapması, “dinleyeceğini” söylediği taraflardan algıladıklarına göre bir politik hat çizmesi zamanı geldi. Asya’sından Afrika ve Latin Amerika’sına kadar herkes bekliyor.
Bu ortamda Obama sanki yeni bir atılımla işe başlamak ister gibidir. Rusya ile olan ittifakı hem siyasi hem de askeri olarak arttırmayı hedefliyor. En başta bunu Orta Doğu’da İran’a karşı bir cephe olarak düşünüyor. Ancak Bush döneminden beri bu cephe öylesine dallanıp budaklandı ve öylesine alt bağlar kuruldu ki şimdi bütün bunların yeni bir şekle uyarlanması gerekiyor. Yenileri kurulurken eskilerinden kopmalar yaşanacak. Bu birleşme ne türden kopuşmalar getirecek? ABD çıkarları bundan ne kadar beslenebilecek? Dünyamızı yeni bir cin mi çarpacaktır? Bakalım göreceğiz. Son açıklamaları, ABD’nin süperlikten düşme ve yeni bir dünya güçler dengesinin kurulmasının yolu olarak değerlendirmek yanlış olmayacaktır.