NATO zirvesi çöken Varşova Paktına inat Polonya’nın başkenti Varşova’da, üstelik “ilk defa” bir stadyumda toplandı. Bu kadar gürültüye rağmen ortada alınmış önemli bir karar yoktur. Zaten toplantının içeriğinin kofluğu onu gürültülü bir gösteriye dönüştürdü.
Sosyalist sistem yıkıldıktan sonra NATO tartışılır hale gelmişti. Doğu Avrupa ülkeleri Batı ülkelerinin parıltılı yaşamına doğru koşarken hepsini önce tek tek AB avladı. Doğu Avrupa neredeyse “Almanya Birleşik Devletleri’ne” dönüştü. AB o zamanlar kurtuluşun adresiydi. Bu yarışta NATO da geride kalmak istemedi, başta Polonya olmak üzere Doğu Avrupa ülkeleriyle görüşmelere başladı.
Bu yağma Irak’ın işgali sonrasındaki yıllarda gittikçe yavaşladı. Kafalarda soru işaretleri çoğaldı. NATO’nun stratejisi tartışma konusu oldu. Sosyalist sistem yıkıldıktan sonra NATO’nun stratejisi ne olmalıydı?
İkiz kulelerin yıkılmasından sonra başlayan “uluslararası teröre karşı mücadele”de veya Afganistan ve Irak’ın işgali konusunda Atlantik’in iki yakası anlaşamadılar. O dönem Bush, AB’ni “eski Avrupa” diyerek aşağıladı. “Yeni Avrupa”dan özellikle Polonya ve Çek Cumhuriyeti Washington’un gözüne girmek için büyük çaba gösterdiler.
Doğu Avrupa ve Balkanlar’ın paylaşımının ilk parıltılı dönemi duvarın çöküşünün onuncu yılında sönükleşmeye başladı. Bu süreçte 2010 yılındaki NATO Lizbon toplantısı önemlidir. NATO’ya yeni bir strateji gerekliydi. NATO üye ülke sınırlarının dışına çıkmalı mıydı?
Fakat Lizbon zirvesinden yeni bir strateji çıkmadı. Çıka çıka Ortadoğu’daki gelişmelerin hedefleyen “füze kalkanı projesi” çıktı. Füze kalkanı o yıllarda İran ve Suriye’yi hedef alıyordu. Ankara o yıllarda NATO’nun bu kalkanından çok rahatsız olmuştu. Öte yandan Lizbon zirvesinde Rusya ile NATO ilk kez uyumlu bir çalışma içine girdiler. Hatta ortak füze sistemleri geliştirilmesi konusundan uzlaşma sağlandı.
Aradan altı yıl geçti. Tam bir gösteriye dönüşen NATO Varşova zirvesi tamamlandığında yine NATO bir stratejiye sahip değildir. Hatta bu konu artık konuşulmuyor bile… Lizbon zirvesi öncesi hiç değilse belli ölçülerde tartışılmıştı. Stratejisi olmayan dev bir askeri örgütlenme!
Peki Varşova zirvesinden ne çıktı? “Rusya’nın birinci tehdit olduğu” ilan edildi. Oysa 2010 Lizbon zirvesinde Rusya ile “sıcak ilişkiler” kurulmuştu. Dünyanın yangın yerleriyle yani Ortadoğu ve Afrika ile ilgili NATO’dan somut hiçbir karar çıkmadı. Çıkamadı. 2010 zirvesinde tehdit Ortadoğu’dan geliyordu, şimdi Rusya’dan geldiği iddia ediliyor. NATO bu içi boş kararları örtmek için Varşova’da bir stadyumda şov yaptı.
“Rusya tehdidine” karşı Polonya daha fazla destek istedi. Baltık ülkelerine dört bin asker yerleştirilecek ve böylece Rusya caydırılacaktır. NATO gerçekten ne yapıyor? Bu dev silahlı örgütün açık bir stratejisi yoktur. Amerika’nın peşinden sürükleniyor. Ancak ABD kendisi artık süper bir güç değildir, dolayısıyla NATO’yu peşinden sürükleme gücüne sahip değildir. Bu tablo içinde NATO, Amerika’nın sürüklemesiyle başlıca iki şey yapmaya çalışıyor.
Silahlanma yarışını yeniden hızlandırıp hem kendi rekabet gücünü arttırmak hem de rakiplerinin -başta Çin ve Rusya- maddi kaynaklarında stratejik sapma yaratmayı hedefliyor. Bunun aynısını Soğuk Savaş yıllarında yapmış, Sovyetler Birliği’nin maddi imkanlarında büyük sapmalar yaratıp ekonomisini zaafa uğratmayı başarmıştır. Dev kaynaklar ölüm makinalarına gitmiş, sosyalist ekonominin dengeleri bozulmuştur. Washington aynı stratejiyi tekrarlamaya çalışıyor. Fakat bugün dünden iki temel fark vardır. ABD eskisi gibi güçlü değildir. Kendi ekonomisi ve mali sistemi büyük sorunlarla boğuşuyor. Öte yandan, Rusya artık sosyalist bir ülke değildir. Çin’in sosyalizmi ise tartışılır. Dolayısıyla maddi kaynaklarda ABD’nin yaratmak istediği stratejik sapma bugün dünkü sonuçları vermeyebilir.
NATO’nun ikinci yaptığı şey, yeni üye ülkelere silah ve füze sistemleri satmaktır. Caydırıcılık adı altında NATO sistemi içine giren her ülkenin savunma harcamaları hemen tavan yapmaktadır. II. Dünya Savaşı’ndan beri en fazla silah satışı yapılan dönem 2011-2015 yıllarıdır.
Varşova zirvesi NATO’ya yeni bir strateji kazandıramadı. Yeni bir düşman kazandırabildi mi? Rusya düşmanlığıyla NATO’nun gevşemiş yapısını toparlamak mümkün mü? Bu konu günümüz dünyasının en büyük stratejik sorunudur. ABD, Rusya ile Avrupa’nın dostluğunda kendi ölümünü görüyor. Bırakalım bütün Avrupa’yı Moskova ile Berlin ilişkileri biraz iyileşse Pentagon’da hemen yeni savaş oyunları hazırlanır. Şimdi Ukrayna üzerinden Pentagon Avrupa’nın doğusunu ısıtmaya çalışıyor. Ardında iki büyük dünya savaşı olan Avrupa’dan bir üçüncüsünün başlaması çok zor görünüyor.
Varşova zirvesi içi boş bir gösteridir. Ancak dünyadaki gerilim yüklü fay hatları bir gerçektir. Bu fay hatlarından birisi Urallar’dan Karadeniz’e kadar uzanıyor. Varşova gösterisinin ışıkları bu fay hattını bir kez daha aydınlattı, ancak şimdilik bu kadar!
[button link=”http://www.sodap.org/mehmet-yilmazer-tum-yazilari/” align=”right” font_style=”italic” icon=”momizat-icon-pencil” icon_color=”#ffff00″]Yazarın tüm yazıları..[/button]