Mücadele Arkadaşları, Yoldaşları, Ali Hoca’yı Anlattı
İşçilerin Ali Hocası Nusrettin Yılmaz’ın aramızdan ayrılışının 16. yılında Kadıköy KESK Toplantı Salonu’nda SODAP tarafından anma toplantısı gerçekleştirildi. 5 Aralık Pazar günü gerçekleşen etkinlikte, mücadele arkadaşları ve genç yoldaşlarından oluşan yaklaşık yüz kişi biraraya geldi.
Saygı duruşuyla başlayan etkinlik Nusrettin Yılmaz’ın yoldaşları, mücadele arkadaşlarıyla yapılan söyleşilerden oluşan ve onun mücadele tarihinden kesitler sunan sinevizyon gösterimiyle devam etti. Ardından, yakın dostu, yoldaşı Munzur Pekgüleç ve Ali Hoca’nın öğrencisi SODAP sözcüsü Sebüktay Kaan birer konuşma yaptı. İzleyiciler arasından bulunan Ali Hoca’nın mücadele arkadaşları da söz alarak onunla ilgili düşüncelerini ve anılarını paylaştı. Konuşmaların tümünde Ali Hoca’nın işçi sınıfı içerisine kararlılıkla sürdürdüğü mücadelesinin yanısıra insancıl kişiliği ve her alanda başarıyla yürüttüğü örgütçülüğü öne çıktı. Duygusal bir atmosferde geçen etkinliği, Ali Hoca’nın SODAP’lı genç yoldaşları, öğrencileri, büyük bir ilgi ve dikkatle izledi.
Etkinlikte ilk konuşmayı yıllarca işçi sınıfı içerisinde Ali Hoca’ya birlikte mücadeleyi omuzlamış Munzur Pekgüleç yaptı. Pekgüleç konuşmasında, Ali Hoca’yı yakından tanıma fırsatı bulamayan genç yoldaşlarına Hoca’nın örnek alınması gereken yönlerini anlattı. Ali Hoca’nın, birleştirici, bütünleştirici yaklaşımıyla işçi sınıfı içerisinde yürüttüğü çalışmalarda farklı siyasi eğilimde olan kişileri bir araya getirebildiğini ve dolayısıyla siyasi yapı ayrımı olmaksızın kendisiyle temas kuran herkes tarafından sevildiğini, değer gördüğünü belirtti.
“Bütün enerjisini sınıfın değişim ve dönüşümüne adadı”
İşçi sınıfının kapitalizme karşı düzeni değiştirme dönüştürme gücüne duyduğu inançtan kaynaklı bütün enerjisini sınıfın değişim ve dönüşümüne adadığını ifade etti. Nusret Hoca’nın farklı bir sendikal anlayışın savunucusu olduğunu vurgulayan Munzur Pekgüleç, 12 Eylül sonrası “bağımsız sendikalar taktiği”nin hayata geçirilmesinde önemli bir misyon üstlendiğini, ardından 12 Eylül faşist darbesiyle kapatıldıktan sonra yeniden açılan DİSK içerisinde 1992-1993 yıllarında sendikal bürokrasiye karşı sınıf sendikacılığını savunduğunu aktardı. Pekgüleç son olarak Nusrettin Yılmaz’la birlikte son derece kısıtlı olanaklarla DİSK Deri-İş Sendikası’na 5 bin deri işçisi örgütleyebildiklerini, çok sayıda işyerinde direnişler hayata geçirdiklerini ifade etti.
“O kızardı, ama asla kırmazdı”
Munzur Pekgüleç’ten sonra öğrencisi, yoldaşı Sebüktay Kaan, Nusrettin Yılmaz’la ilk kez tanıştığı ve birlikte mücadele ettiği dönemi aktardı. Kaan, Nusret Hoca’nın Bursa’da çok farklı alanlarda sergilediği başarılı örgütçülüğüne vurgu yaptı. Hoca’nın öğrenci gençlik hareketi içerisinde, yoksul mahallelerdeki Pahalılık ve İşsizlikle Mücadele Derneği içerisinde, işçi sınıfının çeşitli işkolları içerisinde yürütüğü örgütlenme çalışmalarında devrimci mücadeleye çeşitli özelliklerde çok sayıda kadro kazandığını ve onları uyum içerisinde bir araya getirebildiğini ifade etti. Kaan konuşmasının devamında Hoca’nın kadrolara yaklaşımına da değinerek, “O kızardı, ama asla kırmazdı” dedi. Sebüktay Kaan son olarak, Nusret Hoca’nın varlığının, onun anısına bağlı olanların devrim ve sosyalizm mücadelesini sürdürmelerinin gerekçesi olması gerektiğini belirtti.
“Dik geldi, dik gitti!”
Munzur Pekgüleç ve Sebüktay Kaan’ın konuşmalarının ardından izleyiciler arasında bulunan Ali Hoca’nın mücadele arkadaşları söz aldı. İlk olarak 90’lı yıllarda deri işçileri içerisinde Ali Hoca’yla birlikte örgütlenme çalışmaları yürüten işçi sınıfı mücadelesinin emekçilerinden Mustafa Güler bir konuşma yaptı. Güler de konuşmasında öncelikle genç yoldaşlarına Hoca’nın örnek alınması gereken özelliklerini vurguladı. Hoca’nın insancıl yanının son derece etkileyici olduğunu, bu özelliğini devrimci teorisiyle de buluşturabildiğini söyledi. En kapsamlı teorik konuları bile işçilere yalın ve anlaşılır bir dille aktarabildiğini ifade etti. Ali Hoca’nın özverili olduğunu, kariyerizm nedir bilmediğini, değer verdiği en önemli şeyin örgütlü mücadele, yani Parti’si olduğunu vurguladı. Hoca’nın DİSK içerisindeki çalışmalarına da değinen Güler, Ören’deki kongrede Hoca’nın yaptığı konuşmanın salonun tamamı tarafından dinlenildiğini ve alkışlandığını fakat onu alkışlayan sendikacıların, onun yaptığını yapmadıklarını ifade etti. Güler konuşmasını “dik geldi, dik gitti” sözleriyle noktaladı.
“Nusret Hoca sokağın değil, mahallenin devrimcisiydi”
Nusrettin Yılmaz’la DİSK Deri-İş Sendikası’nda birlikte mücadele eden Mahmut Kuş Hoca’yla anılarını aktararak başladığı konuşmasında, Ali Hoca’nın farklı siyasi gelenekten olan pek çok kişiyi sendika çatısı altında birleştirip, birlikte mücadele etmenin koşullarını, ortamını yarattığını aktardı.Kuş, “Nusret Hoca sokağın değil, mahallenin devrimcisiydi” diyerek konuşmasını tamamladı.
Deri konfeksiyon işçisi olarak çalıştığı 90’lı yıllarda Nusrettin Yılmaz’la tanışan Nevzat Yüksel, toplu sözleşme hakları Türk-İş tarafından engellenmesine rağmen, Ali Hoca’yla birlikte yürüttükleri örgütlenme çalışmasında çok sayıda deri işçisini örgütlediklerini söyledi.
“Sendikada yeni insan tipini yaşatan insandı”
Merter Kundura İşçileri Derneği kurucusu Uğur Parlak, Nusrettin Yılmaz’ın sınıf sendikacılığı yaptığını vurgulayarak, “Nusret Hoca’nın eylemle söylemi, pratiği ile teorisi aynıydı. Sendikada yeni insan tipini yaşatan insandı. Geleceğini işçi sınıfının geleceğinde görüyordu. Mücadeleye ideolojik, örgütsel, siyasal anlamda derinlik kazandırdı. Bıraktığı mirası yaşatmanın yolu, onun bize bıraktığı mücadeleyi inançlı, kararlı, donanımlı bir şekilde sürdürmekten geçer” dedi.
Son olarak 1975 yılında Kenan Budak’la birlikte devrimci mücadelenin içinde olan Adnan Aslan konuştu. Kenan Budak’ın işçi sınıfı içinde siyasal mücadele yürütebilme yeteneğinin kendilerine örnek olduğunu ifade eden Göral, Nusret Hoca’nın babacan, insancıl yanından, karşı tarafta uyandırdığı güven duygusundan etkilendiğini aktardı.