İktidar medyası AKP kongresini “derin bir sistemik dönüşümün, başkanlık sistemine geçişin açık ilanı” olarak yorumladı. Bu nedenle Binali Yıldırım hükümetinin “en zor döneme tanık olacağını” vurgulayıp AKP’lilere ayar veriyor:
“Öyleyse böyle bir yapının sağlam durması gerekiyor. İktidar kavgalarıyla, çıkar paylaşımlarıyla heba edilmemesi gerekiyor. Milletimizin yüz yıl sonra yeşeren umutlarının, yükselen öz güveninin ve beklentilerinin heba edilmemesi gerekiyor. Yani, kadrolara çok ağır yükler, fedakarlıklar düşüyor.” (Yeni Şafak, İ. Karagül)
Yine “yüz yıl sonra yeşeren umutlara” vurgu ve fedakarlık çağrısı, yaklaşan zorluklara karşı safları sağlamlaştırma çağrısı… Son kongrede yapılan “bu parti Tayyip’in partisi” vurgusu, Erdoğan’ın mesajının ayakta dinlenmesi, bütün bunlar bir kutsallaştırma operasyonudur. Daha doğrusu bugüne kadar parti içinde zaten yaşananın açıkça ilan edilmesidir. İnsanlık tarihinde kutsallaştırmalar aynı zamanda bir tıkanış ve tükenişin de işareti olmuştur. Bütün bunlar ne anlama geliyor?
Binali Yıldırım hükümetinin önündeki zorluklara bakalım.
Dokunulmazlıkların kaldırılması AKP için önemli bir siyasal başarıdır. Ancak yargı sürecinin uzaması, zamana yayılması tersine tepkileri de ortaya çıkartabilir. O nedenle iktidar yargılama sürecini mümkün olduğunca hızlı yürütmeyi tercih edecektir. Fakat böyle acele gidişte Ergenekon davalarından daha beter hatalar yapılabilir. Bundan sonra yaşanacak HDP’yi linç etme operasyonu beklendiği kadar kolay yürümeyecektir. Parlamentodaki kolay zafer bundan sonra her adımda Saray’ın ayağına dolanacaktır.
Başkanlık sisteminin inşası çok daha zorlu bir süreç olacaktır. Anayasa değişikliği imkansız görünüyor. MHP ile işbirliği yapıp “partili cumhurbaşkanı” formülünü hayata geçirmek sorunu ne ölçüde çözebilir? Anayasaya yapılacak yeni yamalarla durum ancak karmaşıklaşabilir, ancak kesinlikle ortaya bir çözüm çıkmaz. Başkanlık sisteminin inşası bugünden imkansız görünüyor. Erdoğan’ın bugünkü kanun dışılığının kamufle edilmesini sağlayacak değişiklikler bırakın yeni bir sistem inşasını, mevcut sistemi iyice işlemez hale getirecektir.
Esas büyük zorluk “Kürt sorunu”ndadır. Saray, 7 Haziran sonrası güç dengelerini kendi lehine değiştirmek ve tüm muhalefeti felç edip hareketsiz kılmak için savaşı devreye soktu. Şimdiye kadar bu taktik Saray lehine işledi. Ancak bu taktiğin daha ne kadar sürdürülebilir olduğu, iktidarın kendine sormaktan korktuğu bir sorudur. Davutoğlu bu konuda biraz esneme göstermeye kalktığında Saray’ın bütün hiddetini üzerine çekmişti. Bugüne kadar Saray lehine işleyen savaşın, böyle gidemeyeceğinin işaretleri ortaya çıkmaya başladı.
Buna Suriye’deki gelişmeleri de ilave ettiğimizde ortaya yakın zamanda Ankara’yı çok zorlayacak bir tablonun çıkacağı açıktır.
Bütün bu sancılı sorunlar ekonomideki kırılganlıkları daha da derinleştirmektedir. Hükümetin ekonomi politikası merakla bekleniyor. Çünkü her şey bıçak sırtındadır.
Yeni hükümetin karşısındaki zorluklar ana hatlarıyla bunlardır. Ancak konuyu böyle parçalara ayırıp ele aldığımızda sorunlar sıradanlaşıyor. Oysa Saray’ın yapmak istediği cumhuriyetin yapısal değişimidir. Kurucu değerlerinden koparak İslami temellere dayalı yenileriyle sistemin değişmesidir gündemde olan.
Bu değişim büyük bir direnci tetikleyecek yollardan yapılmaya çalışılıyor. İlk olarak, Kürt halkı inkar edilerek, hatta kırıma uğratılarak; öte yandan toplumun “yüzde ellisine” rağmen cumhuriyetin değerleriyle oynanarak “yüz yıl sonra yeşeren umutlar”a göre sistem değiştiriliyor. Bu büyük değişim “büyük zorluklar”la yüz yüzedir.
Eğer son AKP kongresi bir ayine dönüştüyse bu zorlukların büyüklüğü nedeniyledir. Kutsallaştırmayla düşünceleri felç etmek, hedefi büyülü hale getirmek, belki Saray’a biraz daha yol aldırabilir. Ancak peygamberler çağı çoktan kapandı. Onun zorlama tekrarları ancak faşizme götürür.
[button link=”http://www.sodap.org/mehmet-yilmazer-tum-yazilari/” align=”right” font_style=”italic” icon=”momizat-icon-pencil” icon_color=”#ffff00″]Yazarın tüm yazıları..[/button]