Kobani direnişi sürüyor. Kürt Halkının geleceğinin içinde saklı olduğu bu direniş sadece Kobani ile sınırlı değildir. Bölgedeki olaylar yeni bir ivme kazandı, bugünden kestirilemeyecek gelişmelere gebedir. Bölgede ikiz kulelerin vurulduğundan bu yana zaman zaman hızlanan veya yavaşlayan olaylar özellikle Arap isyanları sonrası sanki tam bir “kaosa” dönüştü. Elbette bu istenilmiş bir “kaos”sa anlamı başkadır, iradelerin dışında yaşanan bir kaossa daha derin gelişmelere işaret eder.
Bölgede hala Libya, Suriye, Irak, Yemen, Sudan’da ve hemen tüm Orta Afrika ülkelerinde ayrıca Afganistan ve Pakistan’da olaylar devam ediyor. Avrupa’da Ukrayna, gazete manşetlerinden düşse de gerilim ve çatışmalar devam ediyor. Emperyalist Batı Rusya’nın kucağına Ukrayna sorunu koyduktan sonra şimdi de Çin’in kucağına Hong Kong sorunu koymaya çalışıyor.
Kapitalist anayurtlarda bunalım yangını gücünü yitirmiş görünse de, her an bunalımın yeni bir darbesi gelebilir. Bu olasılık en fazla Avrupa’da görünüyor. Bir türlü ekonomiler istim tutmuyor, olduğu yerde debelenip duruyorlar.
Şüphesiz ki dünya böyle çok karmaşık dönemlerden geçti. Eğer kapitalizmin doğuşunu başlangıç alırsak bunlar özellikleri açısından üç ana döneme ayrılabilir.
İlki, ulusal devletlerin doğuşu ve burjuva devrimleri dönemidir. 1648 Westphalia anlaşması müzminleşmiş İspanya ve Hollanda arasındaki “seksen yıl savaşları”na, Kutsal Roma imparatorluğu içinden Fransa, Almanya, İtalya gibi ülkeleri doğuran “otuz yıl savaşları”na son vererek Avrupa’da ulusların sınırlarının çizilmeye başladığı bir dönemi ifade eder. Bu dönemle birlikte yine Avrupa’da burjuva devrimleri dönemi açılır. İnsanlık “karanlık Ortaçağ”dan “aydınlığa” doğru yola çıkmıştır. Toplumsal düzenlerin dinle yönetildiği süreçten bir kopma, burjuva uluslaşmasının doğuş ve gelişme yıllarıdır.
Hemen ardından ikinci dönem gelir. 19. Yüzyılın ortalarında emperyalist paylaşım savaşları başlar. Aslında İspanya’nın Latin dünyasını yağmalaması daha önce başlamıştır. Ancak kapitalist ülkeler tarafından dünyanın sömürgeleştirilmeye başlanması 19.yüzyılın ortalarını bulur. Bu emperyalist yağmalar, “Batı uygarlığını geri dünyaya yaymak” gibi “kutsal” bir amacın altına gizlenmişti. Bu anlamda sadece bir yağma değil aynı zamanda güçlü bir ideolojik temele sahiptiler. Burjuva siyasi ve ekonomik değerlerle, dini de yanına alarak geri insanlığa uygarlık götürülüyordu. Bu savaşlar kendi içinden sosyalist devrimleri ve ulusal kurtuluş savaşlarını çıkardı.
Böylece üçüncü dönem başladı. Artık kapitalizm yalnız değil, güçlü rakibi sosyalizmle birlikte yaşamaya başlıyordu. İnsanlık tarihinin bu dönemi çok özeldir. “Ömrü dolmakta olan” kapitalist sistem geleceği temsil iddiasında olan sosyalist sistemle birlikte var oluyor, insanlık bu mücadelenin yarattığı saflaşmada kaçınılmaz olarak yer alıyor, adeta nefes nefese bir mücadele yaşanıyordu. Bu toplumsal sistemlerin siyasi ve sosyal değerleri sadece birbirinden farklı olmakla kalmıyor, aynı zamanda birbirini yok etmeyi amaçlıyordu. Dünya yetmiş yıla yakın böyle yaşadı. Yaşanan her olay bu iki sistemin çekim alanında ve onların değerlerine göre şekillendiler.
21.yüzyıla on yıl kala bu dönemde kapandı. Kısa bir süre, tüm dünya “komünizm tehlikesinden” kurtulmaktan çok mutlu, daha özgür bir dünyaya koştuğunu sanarak yaşadı. Bu hayallerin yıkıldığı bir tarihi belirtmek istersek, Amerika’daki ikiz kulelerin yıkılmasıyla özgürlük düşlerinin karabasana dönüşmeye başladığını söyleyebiliriz. Böylece ekonomik olarak yeni bir yağma dönemi başlıyordu, daha doğrusu başlayan yağma savaşlarla yürütülen bir aşamaya tırmanıyordu. Ardından Afganistan ve Irak işgalleri geldi. Böylece Ortadoğu’da “cehennemin kapıları” açıldı.
Amerika’nın bir “süper emperyalist” olarak bölgeyi şekle sokmak, “demokrasi getirmek” gibi amaçları olduğu hatırlanırsa, bugünkü “kaos”un istenilmiş olmadığı anlaşılabilir. Irak’ın işgalinden “süper emperyalist” Amerika için bir zafer değil yenilgi çıkınca cehennemin kapıları ardına kadar açılmıştır.
Günümüz dünyasına dördüncü dönem olarak bakarsak, öncekilerden çok farklı yanları olduğu hemen göze çarpmaktadır. Daha önceki dönemlerde uzun tarihsel süreçlerde şekillenen ulus, demokrasi, sosyalizm gibi değerler 21. yüzyıla girerken büyük darbeler aldılar. Berlin Duvarının çökmesiyle kabaran “özgür dünya” hayali özellikle Irak’ın işgaliyle başlayan yıllardan sonra Bağdat’a gömüldü. “Tarihin sonu” gelmemişti, fakat insanlığın uzun tarihsel dönemlerde yarattığı sosyal değerler gelişkin bombaların yarattığı toz duman arasında kayboluyordu.
Neoliberalizmle dünya yeniden paylaşılırken buharlaşan değerlerin yerini “borsa”, “piyasalar”, “enerji kaynakları”, “dolar” aldı. Böylece sosyalizmin yıkılmasından sonra bir süre için yıldızı parlayan Batı değerleri Irak işgaliyle başlayan süreçte tümüyle çöktü. Bunun yanında Ortadoğu’nun çürümüş düzenlerine karşı patlayan Arap isyanlarını, Batı’nın tam bir fırsatçılıkla değerlendirmesi, bölgeyi tam bir cehenneme çevirmesi derin bir düş kırıklığı ve öfke yarattı. Pek çok sözde İslami örgütlenmenin ortaya çıkması, keskinleşen bir Batı düşmanlığının ifadesidir. Fakat bu kör düşmanlık geleceği hiçbir şekilde temsil etmiyor.
Bölgenin zenginliğinin paylaşımını Batı, “teröre karşı mücadele”, “demokrasi” palavrasıyla yürütmeye çalışırken; irili ufaklı islami örgütlerse aynı zenginliğin paylaşımını “Allah büyüktür” nidalarıyla gerçekleştirmeye çalışıyorlar. Bugünün paylaşım savaşlarının üzerindeki “ideolojik” ya da “kutsal” örtülerin ömrü öylesine kısadır ki, bu nedenle ortamı hemen yoğun bir çürüme kokusu kaplıyor.
Kobani direnişi bu büyük çürümenin ortasında narin bir filizdir. Kürt Özgürlük Hareketinin ve onu destekleyenlerin yürüttüğü 21. yüzyılın insanlık değerlerini yaratma savaşı, çürüyen bölgemizde sanki Kobani’de sembolleşmiştir. Geçmiş günlerde insanlık için ışık olma iddiasındaki Paris Komününün ömrü sadece üç ay sürmüştü. Ancak ardından gelen bir döneme sönmeyen ışık oldu.
Kobani direnişi, Latin Amerika’da büyüyen Doğrudan Demokrasi’nin, bölgemizdeki sembolüdür. Çürüyen bölgemizde, “kutsal” söylemlerin arkasında yürütülen paylaşım savaşları karanlık geçmişi temsil ederken, Kobani 21. yüzyılın insanlık değerlerini temsil ediyor.
[button link=”http://www.sodap.org/mehmet-yilmazer-tum-yazilari/” align=”right” font_style=”italic” icon=”momizat-icon-pencil” icon_color=”#ffff00″]Yazarın tüm yazıları..[/button]