Kıvılcımlı Enstitüsü, Ekim Devrimi’nin 100. ve Dr. Hikmet Kıvılcımlı’nın doğumunun 115. yıldönümünde, Devrimi ve Doktoru birlikte tartışmak için, 3 Aralık Pazar günü İstanbul Tabip Odası’nda bir etkinlik düzenledi.
Etkinliğin ilk oturumunda “Ekim’in 100 Yıllık Çağrısı” paneli gerçekleştirildi. 100 yıl önce ezilenlerin kendi iradelerini ortaya koyduğu, tarihin gördüğü en büyük toplumsal uyanışlardan biri olan Ekim Devrimi’nin, günümüzde insanlığın sermaye tahakkümünden kurtuluş mücadelesine katkısı ele alındı. Panelin ilk oturumunda Mehmet Yılmazer, Alp Altınörs, Nuray Sancar ve Ferit Burak Aydar söz aldı.
İlk sözü alan Alp Altınörs, Ekim Devrimi’nin yalnızca 100 yıl öncesinin bir tarihsel olayı olmadığını günümüze büyük etkileri olan çok önemli deneyimleri miras bıraktığını vurguladı. Ekim Devrimi’nin toplumsal mülkiyet, paranın ve metanın tamamen ortadan kaldırıldığı piyasa dışı bir düzen kurulması konularının günümüz devrimci mücadelesi açısından en önemli gündemler olduğunu belirtti. Ekim Devrimi’nin kadın devrimi olduğunu söyleyerek kadın mücadelesi açısından önemine vurgu yaptı. Sovyet Sosyalistler Cumhuriyetler Birliği’nin ulusal sorun konusunda deneyimini aktararak tarihte ilk defa ayrılma hakkına sahip ulusların gönüllü birliğinin oluştuğunu ifade etti. Son olarak Ekim Devrimi’nde halk meclisleri deneyiminin öneminden bahsetti.
Ferit Burak Aydar, Ekim Devrimini gerçekleştiren koşullara değinerek ve Leninist parti modelinin önemini vurgulayarak sözlerine başladı. 1917’de Lenin’in örgütlenme modelinin sihirli değnek işlevini gördüğünü ifade ederek devrimci program etrafında bir araya gelen ve hayatını devrim mücadelesine adayan kadrolardan oluşan örgüt modelinin devrimi başarıya götüren en önemli unsur olduğunu söyledi. Ferit Burak Aydar, Menşeviklerin devrime yönelik ertelemeci yaklaşımlarının ve burjuvaziye yönelik ilericilik misyonu biçmelerinin onları başarısızlığa sürüklediğinin altını çizdi. Bolşeviklerin sahip olduğu doğru politikaların nedenini, işçi sınıfının bağımsız mücadele hattını savunmaları olarak belirtti. Bolşeviklerin, o dönem tamamlanmamış burjuva demokratik görevlerin, burjuvazinin gericileşmesinden dolayı, ancak işçi sınıfı önderliğinde gelişecek bir mücadele ile yerine getirilebileceği anlayışını savunarak savaşmalarının, devrimi başarıya ulaştıran en önemli olgulardan biri olduğunu vurguladı. Son olarak devrimin kadınlara yönelik kazanımlarının altını çizdi.
Nuray Sancar, Ekim Devrimi’nin gerçekleşmesindeki en önemli nedenlere değindi konuşmasında. Leninist örgüt modeline ve bir cihaz olarak partinin önemini vurguladı ilk olarak. Lenin’in “Ne Yapmalı?” eserinde çizdiği çerçeveyi hatırlatarak tarihe irade olarak parti aracılığıyla müdahale edilmesinin Ekim Devrimi’nin özü olduğunu söyledi. Kendiliğinden gelişen bir mücadele ile olmadığını Devrim’in, iradi müdahale ile gerçekleştiğini belirtti. Nuray Sancar, planlı ekonominin uygulanmasının, üretici güçlerin gelişmesi için uygun demokratik kanalların gerçekleştirilmesinin, planlı sosyalist sistemin inşasının ve emekçilerin karar alma süreçlerine katılımda Sovyet örgütlenmelerinin günümüzde ders alınması gereken hususlar olduğunun altını çizdi.
Mehmet Yılmazer, Rus devrimcilerinin kendilerinden önceki devrimlerden çok önemli dersler çıkararak devrim stratejilerini çizmelerinin, onları başarıya ulaştırdığını ifade ederek konuşmasına başladı. “Paris Komünü ve 1905 devrimlerinin sonuçlarını dikkate alarak geleceği öngörmeleri Bolşeviklerin zaferini getirdi” dedi. Yılmazer konuşmasının asıl vurgusunu 1990’lı yıllarda sosyalizmin yıkılışının günümüz devrimcilere yüklediği görevleri üzerine yaptı. Yılmazer konuşmasında 21. yüzyıl devrimlerini şekillendirecek olan çelişkileri, bilimin geldiği nokta, bilimin büyük bir güç kazanması ve bu gücün özel mülkiyette olması, kapitalizmin tüketim çılgınlığının doğanın sınırlarını zorlaması ve kapitalizmin nitelikli işgücüne olan ihtiyacı olarak sıraladı.
Öğleden sonra gerçekleştirilen ikinci oturumda “115. Yaşında Kıvılcımlı ve Komünist Gelenek” paneli gerçekleştirildi. Dr. Hikmet Kıvılcımlı’nın, 15 yaşındayken gerçekleşmiş olan Ekim Devrimi’nin katkısıyla şekillenen devrimci mücadelesi ele alındı. Ahmet Kale, Mert Büyükkarabacak ve Sebüktay Kaan, Ekim Devrimi’nin yarattığı coşku günlerinde de, devrimin geri çekildiği karanlık günlerde de, sokakta görenlerin selam vermekten çekindiği günlerde de dimdik bir Komünist olarak yaşayan Kıvılcımlı’ya dair görüşlerini dile getirdiler.
Ahmet Kale, Kıvılcımlı’nın 1921’den 1971’e kadar olana 50 yıllık komünist mücadelesi içinde yaptıklarını tarih sırasıyla ayrıntılı olarak aktardı. Kıvılcımlı’nın, Türkiye komünist gelenek içindeki ayrıcalıklı yönünü vurgulayarak bir Marksist Leninist olarak teorik ve pratik savaşının ana hatlarını aktardı.
Sebüktay Kaan, Kıvılcımlı’nın Ekim Devrimi’nden hangi kanallarla etkilendiğini aktararak Türkiye Devrimci Hareketi’ne olan etkilerine vurgu yaptı konuşmasında. Kaan, Kıvılcımlı’nın Türkiye Devrimci Hareketi’ndeki önemini belirtirken onun Ekim Devrimi’nden bir dogma olarak etkilenmemesi ve kendi coğrafyasının özgünlüğünü dikkate alan bir strateji geliştirmesi özelliğini öne çıkardı.
Mert Büyükkarabacak, oturumdaki sunumun önemli bir kısmında Dr. Hikmet Kıvılcımlı’ya dair eleştirileri ele aldı. Kıvılcımlı’ya dair farklı uçlardaki algıların nereden kaynaklandığını sorgulayan Mert Büyükkarabacak Kürt sorunu, Kemalizm ve İslamiyet’e bakış açısında klasik kalıplarla düşünenlerin Kıvılcımlı’yı anlayamadığını ifade etti. Kıvılcımlı’nın 50 yıllık komünist mücadele içindeki öz güveniyle bu meseleleri ele aldığını ve burada var olan çelişkileri işçi sınıfının mücadelesine bağladığını sözlerine ekledi.
Etkinlik soru cevap kısmının tamamlanmasının ardından sona erdi.