17 Aralık’ta medyaya gerçekten bir bomba haber düştü. Obama ve Raul Kastro’nun arka arkaya görüntülü açıklamaları ile iki ülke ilişkilerinin normalleştirileceği ve ambargonun kalkacağı açıklandı. Kanada ve Vatikan’daki Papa’nın arabuluculuğunda iki ülke kapalı kapılar arkasında 18 ay süren görüşmeler sonunda ellerindeki tutukluları serbest bırakarak böyle bir adım attılar. Arkasından karşılıklı elçilikler açılacak, ticari işbirliği geliştirilecektir. Normalleşme sürecinin uzun süreceği kesindir.
Olaya yorumlar çeşitli oldu. Sağ yorumlar Obama’nın kararını yanlış olarak damgalıyorlar ve en azından ABD senatosundan geçmesi gerekli olan yasaları engelleyecekleri andı içiyorlar. Bazı sol radikal çevreler ise Küba’nın bunca zamandır tutunmaya çalıştığı sosyalist ilkelere ve bölgedeki sol iktidarlara özellikle de Venezüella’ya ihanet ettiği görüşündeler. Hatta 2018 yılında görevden ayrılacak R.Kastro’nun kendisinden sonra renkli devrimlerin geleceğinden korktuğu için şimdiden kapitalizme açıldığını bile söyleyebilen sol yazarlar var. Küba’nın zaten çoktandır reformlarla kapitalist yola girdiğini şimdiki adımla tamamen kapitalistleşeceğini savunuyorlar.
Bu yorumların hiçbirine katılmak mümkün değildir. Bizce ABD çoktandır yapması gerekeni yapmıştır. Yaparak da dünyadaki ve özellikle de bölgedeki yalnızlığından kurtulmaya çalışmaktadır. ABD’nin uyguladığı ambargo kendi ayağına kurşun sıkmaktan başka bir işe yaramadı. Ambargo R.Kastro’nun da dediği gibi “ABD Küba’yı yalnızlaştırmaya çalışırken kendi yalnızlaştı.” Yalnızlaşmanın ötesinde bölgede ve dünyada etkisini azalttı. Obama bu nedenle zaten iktidara geleli beri yumuşattığı ambargoyu artık resmen kaldırmak zorunda kalmıştır.
Küba 53 yıl süren abluka sırasında zor günler yaşadı ve ekonomik olarak çok sıkıntılar, yokluklar çekti ama bunlara rağmen devrimci mücadelesini, onurunu, direncini bir gün bile kaybetmedi. Anti-kapitalist hareketlerin odağı, direnişin simgesi oldu.
Elbette bu noktaya gelmek kolay olmadı. Daha 1960’larda ABD Küba’nın tek ithal malı olan şekeri almayacağını söyleyince Sovyetlerle bağlantı kurdu ve onun desteğini yıllarca yanında hissetti. Sovyetler yıkılıp tüm Avrupa’da renkli devrimler yaşanırken Küba’ya zamanlar biçildi. Batı, Doğu Avrupa’da oynadığı oyunların fazlasını Küba ve lideri Fidel Kastro’ya oynadı. Ama Küba halklarının çoğunluğu devrimlerine sahip çıktılar ve burada renkli devrim gerçekleşmedi. Bush bu kez ambargoyu koyulaştırdı.
Ambargo altında bile Küba, Latin Amerika ülkelerinin hemen hemen hepsinin yeni liberal politikalar çerçevesinde yaptığı sosyal harcamaları kesme yolunu seçmedi. Aksine o halkına eğitim ve sağlıkta büyük olanaklar sağladı. Bugün Küba BM insan hakları örgütünün de kabul ettiği gibi sosyal haklar açısından dünyanın önde gelen ülkelerinden biridir. Batının ÇUŞ’inin ceplerini dolduran tıp sistemine alternatif bir tıbbı ve ona dayalı ilaç sektörü vardır. O dünyaya meta değil sağlık ihraç eder. Pakistan depremine, Angola ve Güney Afrika Cumhuriyeti’ndeki ırkçı savaşlara, şimdi de Batı Afrika’nın Ebola alanlarına doktorlar ve uzmanlar ordusu yolluyor. Latin Amerika ülkelerinde milyonlarca insanın gözünü bedavaya tedavi etti. Kendi geliştirdiği etkin bir eğitim sistemi var. Küba sanat, kültür ve spor alanında da başarıları olan bir ülke oldu. Bütün bunları sosyal harcamalarından ödün vermeyerek yaptı. Böylece de görüntüde yalnız gibi olsa da tüm Latin Amerika yoksul halklarının gönlünde ve gözünde oldu.
Doğu Avrupa’daki renkli devrimlerin tersi Latin Amerika’da 21.yy sosyalizmi olarak patlak verdi, bir Chaves ortaya çıktı. Küba bunca yıllık mücadelesi ve ışık olması sonunda meyvelerini toplamaya başladı. Venezüella arkasından Bolivya, Küba’nın yanında yer aldılar. Arkasından Ekvator, Nikaragua ve bölge küçük ülkeleri ALBA örgütlenmesine katıldılar. Küba büyük bir dayanışma ağı içine girdi. Eğitim ve sağlık alanındaki başarılarını bu ülkelere yardım olarak sunmaktan kaçınmadı ve karşılıklı bir dayanışma başladı. Yeni bir uluslararası ilişki modeli geliştirdiler.
Tüm Latin Amerika’da bir sol dalga başladı. 34 üyeli Amerika Devletler Örgütü (OAS) eskiden ABD’nin sömürge bölümü olarak bilinirdi. Şimdi ABD burada alınan kararlarda yanında bir tek Kanada’yı bulabiliyor. Örgüt içinde genelde kendisini tek başına buluyor. Küba’nın topluluğa alınması konusunda baskılar arttı. ABD çıkarlarını dayatamaz ve etkin olamaz duruma geldi. G-20’ler örgütüne alternatif G-77’ler örgütü de karşısına dikildi. BRİC ülkeleri kuruldu ve ABD daha da yalnızlaşırken Küba bunun üye ülkeleri ile sıkı ekonomik politik ilişkiler içine girdi. BM’lerde iyi raporlarda adı geçiyor. Çeşitli oylamalarda görüşleri saygınlık yarattı. Ve ABD hala Küba karşısında yalnız kalıyor, itibar yitiriyor.
Abluka altında da ABD iş adamlarının Küba ile gıda ve tarım ticareti vardı ama diğer rakipleri günden güne güçleniyorlar ve bu pazarları daralıyordu. Ayrıca abluka tüm Latin Amerika’da pazarlarının daralmasına, kötü bir imaj oluşmasına hizmet ediyordu. Obama’ya baskılar arttı ve ABD yalnızlığına delik açma yoluna çıktı.
Küba son zamanlarda ekonomik birçok reform yaptı. Özel işletmelere izin verdi. Kırda çiftçilere toprak kiralamaya başladı. Ülke çalışanlarının şimdi %20’si özel sektörde çalışıyor. Özel mülkiyete belirli koşullarda haklar tanıdı. Dış ticarete belirli rahatlamalar getirilerek tüketim mallarının ülkeye girişinin önünü açtı. Bazı sol çevreler de bunları Küba’nın kapitalizm yoluna çıkması olarak yorumluyor.
Bizce böyle bir şeyi düşünmek bile Küba’ya tepesi taklak bakmaktır. Önünde Sovyet deneyinin yanlışları olmayan, sosyalizmin nasıl kurulacağının pek bilinmediği dönemde ve bunların üstüne üstlük ABD gibi bir düşman ablukası altında olunduğunda katı davranmak bir alın yazısı olabilir. Şimdi kıta içinde 21.yy sosyalizmi adında yeni bir sosyalizm deneyi yaşanıyor. Eski yanlışlardan arınmış bir sosyalizm yoluna çıkıldı. Küba bu yeni deneyler ışığında eskiden gelen sorunlarına çözüm arıyor ve reformlar yapıyor. Şimdi yanında pek çok destekçi ve yoldaşları, devasa düşmanına karşı koruyucuları var. Küba daha esnek ve cesur davranabilir. 54 yıldır devrimini bin bir kapitalist felakete karşı koruyan Küba ABD ile ilişkilerin normalleşmesi ile mi yıkılacaktır. Bu kadar şaşı olmayalım.
[button link=”www.sodap.org/ayse-tansever-tum-yazilari/” align=”right” font_style=”italic” icon=”momizat-icon-pencil” icon_color=”#ffff00″]Yazarın tüm yazıları..[/button]