Kim Bu IŞİD Militanları ?
Ayşe Tansever – 24 Eylül 2014
Petrol zengini topraklar üzerinde yakın zamanlı gelişen iki tane olgu var. Bir tanesi “Arap Baharıdır.” Orta Doğu halkları başlarındaki despot, anti-demokratik düzene karşı baş kaldırdılar. Bazı Arap ülkelerinde diktatörler devrildi ve yeni daha ılımlı iktidarlar başa geçti ama çoğunda hala gerekli reformlar yapılmadı. “Arap Baharı” potansiyeli hala dönemini kapatmamış ve yeni ayaklanmalara gebedir. Yeni şekillenmeler yaşanacaktır.
Aynı bölgede yaşanan ikinci olgu ise Irak’ta IŞİD denilen bir şeriat düzeninin kurulması, halifeliğin ilanıdır. Yani bir tanesi düzene demokrat diğeri ise dini bir açılım getirmeye çalışıyor. Bu iki olgu arasında acaba bir etki tepki, sebep sonuç ilişkisi olabilir mi?
Suudi Krallık “Arap Baharının” yaşanmadığı daha doğrusu çok despot bir şekilde bastırıldığı ülkedir. Halklar Krallığın despotluğundan, yolsuzluklardan, onca petrole rağmen ekonomik sıkıntıdan bezmiştir. Ama Kral ülkede terör estiriyor, kuş uçurtmuyor. Kellelerin kolayca uçurulduğu bu ülkede iki kişinin yan yana gelmesi bile zindanı boylama nedeni olabilir. Yapılan son araştırmada bu halkın %92’si IŞİD’ı desteklediklerini söylemişler. Zaten sokaklar IŞİD yanlısı grafitilerle doluymuş. Halklar bu zalim krallarına karşı “halifeliğin” daha adil olabileceğine inanıyorlar. O nedenle de IŞİD’a en çok bu ülkeden destek militan gidiyor.
Öte yandan da Suudi krallık hem el altından IŞİD’ın kurulmasına en çok maddi yardımı yapan ülkedir, hem de ona karşı kurulan koalisyonun başındadır. Bunu nasıl okumak gerekir? Bizce Suudi krallık hoşnutsuzluğun kendi ülkesinde patlamasına karşı muhaliflerin dışarı gidebileceği bir kanal açmıştır. Şimdi de bu gençlerini öldürecek, böylece olası bir “Arap Baharı” tehlikesine karşı kendini koruyacaktır.
IMF, IŞİD’a giden militanların kaynaklarını araştırdığı bir rapor yayınladı.(*) En çok militan yine Arap ülkeleri Tunus, Fas, Ürdün, Lübnan’dan gidiyor. Libya’da dinci militanlar IŞİD’i desteklediklerini açıkladılar ama kendi ülkelerinde savaşıyorlar. Yani IŞİD bir anlamda Arap gerici iktidarları için “Arap Baharı” tehlikesine karşı bir subap işlevi görmektedir. Hemen hepsi şimdi IŞİD’a karşı koalisyona destek de veriyorlar.
IŞİD geleceklerini bu düzende görmeyenlerin gençlik ateşi ile gittiği bir çekim alanı olmuştur. “Arap Baharcıları” da ABD ve Batı karşıtı sloganlarla ortaya çıktılar. IŞİD da Batı’yı şeytan olarak görmüyor mu? Baharcılar burjuva demokratik, sosyalist arasında bir yelpazede iktidarlarını alaşağı etme sancısı içindeler. Diğerleri ise çözümü dinde, halifelik ve şeriat düzeninde buluyor. Aynı şeyi biz ülkemizde AKP destekçilerinde yaşamıyor muyuz? Kapitalizmin acılarına karşı reçeteyi dinde arayanlar yok mudur? Ortadoğu gerici rejimleri de el altından bu tarih öncesi şeriatçılığa çanak tutuyorlar.
Artık basında bol bol okuyoruz, IŞİD’a dünyanın çeşitli yerlerinden de destek güç geliyor, gelmiştir. Avrupa’sından, Amerika’sı, Kanada’sına, Güney Afrika’sından Avustralya’sına birçok ülkeden Müslüman gençler IŞİD’a katılmıştır. Peki, bunlar kimdir?
AB ve genelde dünyada işsizler arasında gençlerin oranı giderek yükseliyor. Uzmanlar sürekli olarak bu gençlerin bir sosyal tehlike olduğu uyarısını yapıyor. AB buna karşı çözümler üretmeye çalışıyor. IŞİD da buldukları bir çözüm olsa gerektir. Fransa’da her yıl Paris varoşları bu Müslüman işsiz gençler tarafından alev alev yakılır. Güneşin bir zamanlar batmadığı İngiltere’nin kenar mahalleleri eski Müslüman kolonilerinden gelen göçmen işçilerin işsiz, gelecek umudu olmayan gençleriyle doludur. Bu iki ülkeden IŞİD’a yüzlerce katılan var. IMF raporu IŞİD’a ülke nüfus yoğunluğuna göre en çok militan yollayan ülkelerin Belçika ve Danimarka olduğunu yazıyor. İsveç’in güneşsiz havasından kaçan genç kızların sayısı kalabalıkmış. İslam yasalarına uygun olarak kapanıyor, ya evlenmeye ya kadın taburlar arasına katılmaya gidiyorlar. IŞİD içinde kadınların oranı %10-15 arasına kadar yükselmiş.
Batının bu Müslüman işçi çocukları Orta Doğu’yu Batı’nın çürümüş, ahlaksızlaşmış yaşantısına yeğlemekten başka çare bulamıyorlar. Ne zaman işten çıkarılacağı, bir daha iş bulup bulamayacağı streslerinden uzak en azından bir ideal bulma, hayatlarına bir anlam kazandırma peşindeler. Elbette geniş bir yelpaze var. Kimisi inekten süt sağmayı anlatırken kimisi de adrenalin arayan maceraperest. Bir elinde Red Bull içeceği diğerinde silah ya da satırları ile Facebooklara poz veriyorlar. İşsiz gençlerine iş alanı(!) yaratmak, onları sosyal çalkantılardan alıkoymak isteyen emperyalist güçlerin IŞİD’dan iyi programı olabilir mi?
Geçmişe biraz bakarsak hep böyle olmuştur. 20.yy’da İtalya, Almanya’da devrimler yenilince arkasından hemen faşizm gelmişti. Şimdi de Irak ve “ Arap Baharları” başarısızlıkları bölgede bir faşizmin yükselmesi ile sonuçlandı. IŞİD bu gelişmelerin sonucudur. Onun mimarlarının Mossad ve ABD olduğu herkes tarafından bilinen bir sırdır.
Sonuçta Orta Doğu gerici düzenine potansiyel “tehlike” olabilecekler, diğer yandan da Batı çürümüş düzeninde gelecek görmeyen eğitilmiş, düzenin çarpıklıklarına dini çerçevede çözümler arayan Müslüman gençler IŞİD içinde örgütlenmiş oluyor. Bu kadar gencin bölgeye akması ancak böyle açıklanabilir. Onların öfkesi kendi ülkelerinde patlamadan Ortadoğu cehenneminde yakılmaya çalışılıyor. Ve bu gençler ne yazık ki emperyalizmin kendi bencil çıkarlarının kurbanı olduklarının farkında değiller. Bedeller de ödenecektir. Yanlış hesap boşuna Bağdat’tan döner denmemiştir.
*IMF Raporu İnternational Center for the Study of Radicalization and Political Violence; The Soufan Group’dan aktaran Why and how Westerners go to fight in Syria and Iraq 30 Ağustos 2014 Timekeeper