Kenan Budak Sınıf Mücadelesinde Yaşıyor!
Sosyalist Vatan Partisi MK üyesi ve DİSK Deri İş başkanı Kenan Budak’ın faşist cunta tarafından katledilişinin üzerinden tam 29 yıl geçti. 25 Temmuz 1981 yılında bir polis pususunda katledilen Budak, yaşamını sınıf mücadelesine ve sosyalizme adamış bir işçi önderiydi. 12 Eylül faşizmi onu katletti; ama temsil ettiği kızıl çizgi, her gün bir yenisi patlak veren işçi direnişlerinde ve sıkılmış yumruklarla sürdürdüğümüz devrim ve sosyalizm mücadelesinde yaşıyor.
12 Eylül darbesinin başlıca hedefi 1970’li yıllarda tırmanışa geçerek egemenlerin koltuklarını sallamaya başlayan militan sınıf mücadelesini bastırmaktı. Bu nedenle devrimciler ve işçi önderleri devlet terörünün başlıca hedefi oldular. Sömürü düzeninin sahiplerine ve bekçilerine karşı tavizsiz bir mücadele çizgisini kararlılıkla sürdüren Kenan Budak da, mücadele yaşamı boyunca defalarca devletin, patronların ve sivil faşistlerin hedefi oldu.
12 Eylül’ün ardından sınıf hareketi içersindeki işbirlikçi ve reformist eğilimler, askeri darbeye tamamen teslim olmakla kalmayıp, onunla işbirliğine yöneldiler. Kenan Budak ve bir avuç devrimci demokrat sendikacı ise, darbeye karşı direniş hareketi örgütleme yolunu seçti. Cuntanın aranalar listesinde yer almasına rağmen sınıf mücadelesinden bir an bile kopmayan Kenan Budak, kazanılmış örgütsel mevzileri fiili zeminde korumaya gayret gösterdi. Bu yüzden 12 Eylül faşizminin hedefi oldu.
Bugün Kenan Budak’ı anmak, 12 Eylül faşizmiyle de hesaplaşmak demektir. Günümüz Türkiye siyasetinde, içinden 30 yıldır çıkılamayan 12 Eylül rejimi, referandum dolayısıyla tartışmaların odağında yer almaktadır. Sözde “demokrasi şampiyonluğuna” soyunan AKP hükümeti 12 Eylül rejimi ile hesaplaştığını iddia etmektedir. Gücünü 12 Eylül rejiminin getirdiği siyasi parti ve seçim kanunundan alan, 12 Eylülcülerin başlattığı işçi düşmanı politikaları büyük bir heveskârlıkla derinleştiren AKP, halkı aldatamaz. Demokrasi mücadelesi kurnaz ve demagog burjuva politikacıların halkla ilişkiler faaliyetine indirgenemez.
12 Eylül’le ancak Kenan Budaklar gibi hesaplaşılır. Halkın, emekçilerin içinde, onların çilelerinden hareketle ve ezilenlerin özne olduğu bir yoldan, anti-faşist ve anti-kapitalist bir mücadele yürüterek 12 Eylülle hesaplaşacağız.
12 Eylül, Kenan Budak gibi devrimci işçi önderlerini katletmekle kalmadı, aynı zamanda işbirlikçi sarı sendikacılığı da kolladı, geliştirdi ve bu unsurlarla sınıfı denetim altında tutmaya çalıştı. Kenan Budakları katleden faşist cunta, Mustafa Kumluların önünü açtı. İşbirlikçi sendika ağaları gücünü 12 Eylül rejiminden aldı, almaya da devam ediyor.
İşte bu nedenle, 12 Eylül’le hesaplaşmak isteyenler 1 Mayıs’ta Kumlu’yu kürsüden atan Tekel işçilerini örnek almalıdır. Bu çizgi, Kenan Budakların miras bıraktığı militan sınıf mücadelesi çizgisidir. Eşitliğin de, özgürlüğün de, kardeşliğin de yolu buradan geçmektedir.
Kenan Budak’ın vurulup düştüğü yere kadar bıraktığı “ayak izleri”, egemenlerin bize sunduğu sahte seçimlerin, “evet mi – hayır mı” dayatmalarının ötesinde bir başka yol olduğunu gösteriyor. Devrimcilerin kanıyla sulanmış olan bu yol, 21. Yüzyıl’ın sosyalizmini yaratma cüretiyle ezilenlerin direniş cephesini örme yolundan başkası değildir.
O’nun devrimci anısı, halktan yana tüm güçleri bu yolda birleşmeye ve omuz omuza yürümeye çağırıyor.
20 Temmuz 2010
SODAP
Sosyalist Dayanışma Platformu