CHP İstanbul İl Kongresi’nin iptali, mevcut yönetimin görevden alınması ve yerine kayyum atanması, 19 Mart’ta başlayan darbe sürecinde bir el yükseltme hamlesidir. Saray rejimi, karşısında iktidar alternatifi olarak davranma vasfına sahip partiyi Bizantist yargı oyunlarıyla örseleyerek seçimleri de facto bir biçimde ortadan kaldırma niyetinde ısrarcıdır. 19 Mart ruhu ayağa kalkmadığı sürece de bu ısrarın devam edeceği açıktır.
Demokrasi güçleri, faşizmin kurumsallaşması anlamına gelecek son adım olan seçimsizleştirme hamlesine karşı ortak tutum almalı; CHP’ye yönelik kayyum saldırısı ortak mücadeleyle püskürtülmelidir. CHP’nin aslen bir düzen partisi olduğu ve çürümüşlüğün içinde derin mevzilere sahip olması gerçeği, bu dönemsel görevi ortadan kaldırmaz ve ortak mücadele sorumluluğunu hafifletmez. Çünkü bugün savunulan, halkın temel demokratik haklarıdır. Sosyalistler, demokratik hakların savunulmasında en tutarlı, en kararlı, en dirençli politik özneler olarak açık ve net tutum almak durumundadır.
Gerekli tutumla karşılanmayan her saldırı, bir sonrakinde ortaya çıkarılması gereken enerjiyi daha da büyütmekte; inisiyatifin de adım adım Saray’ın yargı oyunlarına geçmesine yol vermektedir. Bugün, şu veya bu sebeple Saray’ın faşizmi seçimsizleştirme yoluyla tamamlama hamlesi karşısında, mücadelenin taraflarını birbirine eşitleyerek kendilerini ayrıksı bir noktaya konumlandırabileceklerini düşünenler rüya görmektedir. Faşist çekirdeğin kendi içindeki açık çelişkileri fazlasıyla abartarak, bunların bu talanı ve yağmayı sürdürenler arasında köklü bir kırılmaya yol açacağını sananlar ise gözümüzün önündeki buz gibi gerçekler yerine inanmak istediklerine ikna olmayı tercih etmektedir. Bu tür yaklaşımlar, faşist girişimin karşısında oluşabilecek direnci zayıflatmaktadır. Faşist çekirdek, kendi iç çelişkileriyle değil; ancak halkın güçlü, kararlı ve örgütlü mücadelesiyle püskürtülebilir.
Demokrasi mücadelesiyle ekmek mücadelesi arasında çok daha güçlü bağlar kurulamamış olmasının yarattığı zaafiyet, böylesi günlerde çok daha belirgin biçimde ortaya çıkmaktadır. Yaşanan muazzam yoksullaşmayı yaratan soygunun hesabını sorma mücadelesi, demokrasi mücadelesinin en belirgin mütemmim cüzü olduğu gün, faşizmin sonu gelmiş demektir.
Yargı operasyonuyla aynı gün Rojava’ya yönelik askeri tehdidin yükseltilmiş olması da demokrasi güçlerinin ortak mücadelesine yaptığımız ısrarlı vurgunun ne kadar anlamlı olduğunu bir kez daha göstermektedir. Onurlu barış mücadelesiyle faşizme karşı direniş birbirinden ayrılamaz, karşı karşıya konulamaz. Birbirimizin cehennemine sırtımızı dönerek erişebileceğimiz bir cennet, bir vaha yok. Ama ortak mücadeleyle hep birlikte kazanabileceğimiz yaşanabilir bir ülke, yaşanabilir bir Ortadoğu, yaşanabilir bir dünya var.
Faşizm yenilecek, halklarımızın birleşik mücadelesi kazanacak!